Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 550 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 7818 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı ... ve vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ...'in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - KARAR -Davacı vekili, davalı ile dava dışı yüklenici .... arasında 26.11.2010 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi bulunduğunu, bu sözleşme kapsamında anılan yüklenici adına isabet eden 3. Kat 4 numaralı bağımsız bölümü müvekkilinin yükleniciden satın aldığını ve yüklenicinin edimlerini yerine getirdiğini ileri sürerek, anılan bağımsız bölümün davalı adına olan tapusunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, dava dışı yüklenicinin de davada taraf olması gerektiğini, yüklenici ile müvekkili arasındaki 26.11.2010 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin 22.11.2013 tarihinde feshedildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, tapuya kayıtlı taşınmazların devrinin resmi şekle tabi olduğu, geçersiz sözleşmeye dayalı tescil istenemeyeceği, davacının yüklenici aleyhine tapu iptali veyahut verilenlerin iadesi istemli dava da açmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Türk Medeni Kanunu'nun 706., Borçlar Kanunu'nun 213., 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri hükümleri gereğince tapuda kayıtlı bir taşınmaz satışının hüküm ve sonuç meydana getirmesi için sözleşmenin resmi biçim koşuluna uyularak yapılması zorunlu ise de, 30.09.1988 tarih ve 2/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı'nın sonuç bölümünde vurgulandığı üzere, tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının kural olarak kabul edilemeyeceği, bununla birlikte Kat Mülkiyeti Kanunu'na tabi olmak üzere yapımına başlanan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen, satıcının veya satıcı olan dava dışı yükleniciye edimini yerine getirmesi halinde bağımsız bölümü devredecek olan arsa sahibinin tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması halinde, olayın özelliğine göre hakimin Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesini gözeterek tescil davasını kabul edebileceği ilkesi benimsenmiştir. Kaldı ki davacıya bağımsız bölümü satan dava dışı .... aynı zamanda yüklenici olduğundan, Borçlar Kanunu'nun 162. ve 163. maddeleri gereğince yazılı yapılmak koşuluyla davacıya temlik işleminde de bulunabilir.Somut olayda, davacı ile dava dışı yüklenici .... arasında bağımsız bölüm satışına ilişkin adi yazılı sözleşme bulunduğuna göre, davacı ile anılan yüklenici arasındaki sözleşmenin geçersizliğinden söz edilemeyeceğinden, yerel mahkemenin anılan gerekçesinde isabet yoktur. Öte yandan, davacının açtığı davada hukuki durumu etkilenecek olan yüklenici aleyhine dava açılmamıştır. Diğer yandan, davacı vekili, davalı arsa sahibi ile dava dışı yüklenici arasındaki 26.11.2010 tarihli sözleşmenin taraflarınca muvazaalı şekilde 22.11.2013 tarihinde feshedildiğini iddia etmiş, bu iddia üzerinde ise hiç durulmamıştır. Bu durumda, mahkemece, anılan yüklenici aleyhine dava açılmak üzere davacı tarafa makul süre verilmesi, açılan davanın bu dava ile birleştirilmesi, davacı ile yüklenici arasındaki adi yazılı daire satım sözleşmesinin anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı doğrultusunda geçerli olduğunun nazara alınması, davalı arsa sahibi ile dava dışı yüklenici arasındaki sözleşmenin feshinin muvazaalı olup olmadığı üzerinde durulması sonrasında işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, bu lazimelere uyulmaksızın eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.