Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5375 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 7699 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Av. .... gelmiş, taraflardan başka gelen olmadığından duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - KARAR -Davacı vekili, taraflar arasında noterde yapılmış Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi ve Ek Sözleşme imzalandığını, Ek Sözleşme'nin 1. maddesinde yüklenici tarafından dairelerin 15.02.2012 tarihinde "anahtar teslimi" olarak teslim edilmemesi halinde aylık 5.000,00 TL cezai şart ödeneceği taahhüdünde bulunulduğunu, kararlaştırılan ifa tarihi itibariyle anahtar teslim koşulunun gerçekleşmediğinden cezai şartın muaccel hale geldiği tarih ile icra takibi arasındaki 5 aylık dönem için 25.000,00 TL cezai şart alacağının tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığını, borca itiraz edildiğini, icra takibine davalı-borçlu tarafça vaki itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, icra takip talebinde ve ödeme emrinde borç sebebinin gösterilmediğini, ödeme emri ekinde dayanak belgelerin tebliğ edilmediğini, taraflar arasındaki ilişki ticari nitelikte olmadığından talep edilen faizin yasal dayanağı bulunmadığını, ilk sözleşmede taraflar arasındaki herhangi bir süre kararlaştırılmadığını, taraflar arasında aktedilen Ek Sözleşme ile ilk yapılan asıl sözleşmenin hükümsüz hale geldiğini, ek sözleşmenin ilk sözleşmeden daha ağır hükümler içermesi nedeni ile geçersiz olduğunu, müvekkilinin sözleşme nedeni ile kullanacak seçimlik haklara yönelik olarak ihtarname ile temerrüde düşürülmediğini, müvekkilinin sözleşmenin gereklerini yerine getirmek üzere tüm gayret ve çabayı sarf ettiğini, ancak inşaat alanının metro güzergahında kalması nedeni ile resmi kurumlardan gerekli izin alınmasının uzun bir süreye tekabül ettiğini, davacı tarafın tüm bu gelişmelerden haberdar olmasına rağmen derdest davanın açılmasının iyiniyet ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında aktedilen kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve ek sözleşmenin sadece davacıya ait 3 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili hükümleri içerdiği, tevhit işlemi gerçekleşmekle oluşan ve davacı dışında 3. kişi konumundaki ....'un da paydaşı olduğu 16 parsel sayılı taşınmaz yönünden herhangi bir hüküm içermediği, tevhiden 16 parselin oluşumu ile yeni parselde sadece davacının değil, dava dışı .... da paydaş durumuna gelmekle arsa üzerinde inşaat yapılabilmesinin 2 paydaşın da katılımı ile mümkün olabileceği, yüklenicinin ise tevhit sonrası oluşan parsel bakımından sadece davalı ile sözleşme yapmış olduğu, sözleşmenin tek bir paydaş ile ifa edilmesi olanağı bulunmadığı gibi, diğer paydaşın da taraf olduğu bir sözleşmenin mevcut olduğuna dair dosyaya herhangi bir delil ibraz edilmediği, davacının kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve ek sözleşme hükümleri kapsamında sözleşmenin aynen ifasını isteyemeyeceği, tevhit işlemleri ile de yeni ortaya çıkan ilişkideki inşaat durumunun, sürecinin belirli olmaması ve önceki sözleşmedeki sürelerin tadil olması, ceza-i şartın önceki sözleşmedeki edimlere bağlı bir müeyyide olması ve yeni ilişkide edimlerin değişmesi karşısında talep edilemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddi ile tarafların tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de karar, oluşa uygun görülmemiştir. Taraflar arasında yapılan 08.12.2010 tarihli düzenleme şeklinde ek sözleşme uyarınca davalının 15.03.2011 tarihinde temel ruhsatı ile inşaata başlayacağı ve 15.02.2012 tarihinde de anahtar teslim şeklinde bağımsız bölümleri teslim edeceği kararlaştırılmıştır. Temel atılması kararlaştırılan süre içinde davalı yüklenicinin inşaat başvurusunda bulunmadığı, daha sonra da dava konusu taşınmazın tünel koruma bandına alındığı anlaşılmaktadır. Davalı sözleşmede kararlaştırılan sürede inşaata başlamış olsa idi taşınmazın tünel koruma bandına alınmasından dolayı gecikme yaşanması halinde gecikilen bu sürenin cezai şartsız geçirilebileceği kabul edilebilirdi. Ancak yüklenicinin bu sürede işlemde bulunmaması nazara alındığında, davacının inşaatın teslimi gereken tarih olan 15.02.2012 tarihi ile takip tarihi olan 15.06.2012 tarihleri arasında sözleşmede kararlaştırılan cezai şartı talep etmesi sözleşmeye uygundur. Aksi gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.