Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5085 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 4958 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı tarafından açılan iflasın ertelenmesi davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde müdahil ... vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacı vekili, müvekkili şirketin tekstil alanında faaliyet gösterdiğini, piyasadaki ekonomik kriz nedeniyle borçlarını ödeyemediğini, şirketin borca batık durumda olduğunu, iyileştirme projesinin uygulanmasıyla birlikte borçların bir-iki yıl içinde ödenebileceğini ileri sürerek, müvekkili hakkında iki yıl süreyle iflasın ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Mahkemece, davanın kabulü ile hüküm tarihinden itibaren bir yıl süreyle davacı şirketin iflasının ertelenmesine dair verilen karar, müdahil ... vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 01.04.2013 tarih ve 710 E., 2052 K. sayılı ilamıyla, bilirkişi raporlarında iflas erteleme talebinde bulunan şirketin kaydi değerlere göre oluşturulan bilançosuna göre borca batık olduğunun belirtildiği, rayiç değerlere göre bilançosu bilirkişilerce hazırlanmadan oluşturulan bilirkişi raporlarına göre davanın kabulüne karar verildiği, karar tarihine kadar geçen yaklaşık üç yıllık sürede eğer borca batık ise borca batıklığın devam edip etmediği, iyileştirme projesindeki hedeflerin gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmadığı gibi, bilirkişi raporlarının yetersiz olup somut verilere dayanmadığı, denetime de elverişli bulunmadığı, iflasın ertelenmesine ilişkin talebin İİK’nın 166/2. maddesindeki usul ile mahkeme tarafından yerel gazetede de ilan ve ticaret siciline tescil ettirilmesi gerektiğinden iflasın ertelenmesi talebinin davacı şirket merkezinin bulunduğu yerde yayımlanan yerel gazetede ilanı ile ticaret siciline tescilinin sağlanması, mahkemece borca batıklığın tespiti ve iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığı hususunda, konusunda uzman kimselerden oluşturulacak yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde inceleme yaptırılması, yargılama aşamasında ihtiyati tedbir kararı verildiği ve yargılamanın da yaklaşık üç yıl sürdüğü gözetildiğinde, süreç içindeki değişimin de değerlendirildiği bir rapor alınarak, düzenlenen rapora ve periyodik olarak alınacak kayyım raporlarına göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik ve hatalı değerlendirmelerle yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucuna göre; bozma kararında daha önce yaptırılan bilirkişi incelemesinin yeterli olmadığı belirtildiğinden davacı tarafa bozma kararında bahsi geçen belgeleri ibraz etmek üzere 23.10.2013 tarihinde verilen bir aylık kesin sürede davacı tarafın herhangi bir belge sunmadığı anlaşılmış ise de, anılan ara kararın ayrıntılı olmaması nedeniyle belirtilen yaptırımın uygulanamayacağı, bu nedenle davacı tarafa 27.11.2013 tarihinde 2011, 2012 ve 2013 yılına ait bilanço ve gelir tablolarının ibrazı ve bilirkişi ücreti, ilan masrafı, kayyım masrafı ve iflas avansı olmak üzere toplam 6.708,00 TL masrafın karşılanması hususunda verilen kesin sürede hem masrafın karşılanmadığı, hem defterlerin ibraz edilmediği, davacı tarafın delil avansını süresinde karşılamamış olmasının, yapılması gereken bilirkişi incelemesi delilinden vazgeçmiş olduğu anlamına geldiği, ayrıca masrafın karşılanmasına ilişkin ara karar gereğinin de yerine getirilmediği gerekçesiyle, davasının usulden reddine, tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.Kararı, müdahil ... vekili temyiz etmiştir.1-Dava, iflasın ertelenmesi istemine ilişkindir.Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyulduktan sonra davacı tarafa bilirkişi ücreti, ilan masrafı, kayyım masrafı ve iflas avansını yatırmak üzere kesin süre verildiği, kesin süreye rağmen masrafın karşılanmadığı ve ticari defterlerin sunulmadığı gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verildiği anlaşılmıştır.İflasın ertelenmesini isteyen alacaklı, İİK'nın 181. maddesinin 160. maddeye yaptığı yollama uyarınca, ilk alacaklılar toplantısına kadar gerekli masraflar ile iflas kararının kanun yolları için gerekli tebliğ masraflarını avans olarak mahkeme veznesine yatırmalıdır. Bu kapsamda, iflas kararının gerekli yerlere bildirilmesi masrafı, bozma kararı uyarınca raporu gerekli olan kayyım için belirlenecek ücret ve alınacak erteleme tedbirlerinin uygulanabilmesi için gerekli masraflar ile İİK'nın karar tarihinden önce yürürlüğe giren 179/a-2. maddesinin, "Kayyımın atanmasına ilişkin karar, kayyımın mahkemece belirlenmiş görevleri ve temsil yetkisi ile bunların sınırları 166. maddenin ikinci fıkrasındaki usul ile mahkeme tarafından ilân ve ticaret siciline tescil ettirilir." hükmü uyarınca gerekli olan giderler, yine bozma ilamında belirtilen eksikliklerden biri olan erteleme talebinin mahalli gazetede ilanı ile ticaret siciline tescili masrafları için gerekli avans, mahkeme veznesine peşin yatırılmalıdır. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK'nın 324 (6102 sayılı TTK'nın 376/3) ve İİK'nın 179. maddesi uyarınca borca batık hale gelen şirket bunu mahkemeye bildirmek ve iflasını istemek zorundadır. Erteleme talebi, anılan 324. madde hükmüne göre, borca batıklık bildirimi anlamındadır. Borca batıklık, mahkemece re'sen saptanmalıdır. Her ne kadar, verilen kesin süreye rağmen davacı yan bozma kararında istenen inceleme ve araştırma için gerekli olan masraflar ile diğer giderler için 27.11.2013 tarihli celsede verilen ara kararı ile masrafları yatırmamış ise de, anılan hükümlerin kamu düzenini ilgilendirdiği gerçeği karşısında ilan, kayyım masrafı ile iflas avansı ve bilirkişi ücreti yönünden HMK'nın 325. maddesi uyarınca işlem yapılmak gerekir. Bu durumda mahkemece, iflasın kamu düzenine ilişkin olması sebebiyle davacı tarafça yatırılmayan avans ve giderler yönünden HMK'nın 325. maddesi uyarınca işlem yapılarak gerekli masrafların bu şekilde karşılanması, defter, kayıt ve belgelerinin incelenmesi için de davacı şirketin adresinde keşif ve inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.Öte yandan, davaya "Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla" bakılmasına rağmen, bu hususun gerekçeli karar başlığında belirtilmemesi, HMK'nın 297/1-a maddesi hükmüne aykırı olduğu gibi, müdahale istemiyle dilekçe sunduğu anlaşılan ... ve vekilinin gerekçeli karar başlığında gösterilmemesi de HMK'nın 297/1-b maddesi hükmüne aykırı olmuştur2-Bozma nedenine göre, müdahil ... vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.3-Kabule göre; dava, borca batıklık nedeniyle iflasın ertelenmesi istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı gerekçelerle dava usulden reddedilmiştir. Oysa, dava 03.02.2010 tarihinde 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken açılmıştır. 1086 sayılı HUMK'yı yürürlükten kaldıran 6100 sayılı HMK 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, 114. maddesinin "g" bendinde gider avansının yatırılmış olması dava şartları arasında sayılmış, 115. maddesinin 1. fıkrasında mahkemece bu koşulun mevcut olup olmadığının kendiliğinden araştırılacağı, 2. fıkrasında da şartın noksanlığı tespit edilir ise davanın usulden reddine karar verileceği öngörülmüştür. Anılan Yasa'nın 120. maddesinde ise harç ve avansların Bakanlıkça saptanacağı ve dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacağı, avansın yeterli olmadığının anlaşılması durumunda davacıya 2 haftalık kesin süre verileceği düzenlenmiştir. 30.09.2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girdiği belirtilen Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi'nin 4. maddesi uyarınca, gider avansı; tebligat, bilirkişi ücreti ve diğer iş ve işlemler için dava açılırken alınması gereken bir tutardır. Dava şartı olmayan ve HMK'nın 324. maddesinde düzenlenen, taraflardan birinin, ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen ve verilen kesin süre içinde yatırılmak zorunda olunan ( delil ikamesi için ) avansa ilişkin yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi halde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır. Görüldüğü üzere her iki avansın niteliği ve yatırılmamaları halinde uygulanacak hükümler farklıdır. Diğer yandan, aynı Yasa'nın 448. maddesi aynen " Bu kanun hükümleri tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır." hükmünü öngörmüştür. Somut olayda, dava 1086 sayılı HUMK'nın yürürlükte olduğu dönemde açılmış olup, bu durumda davanın açılması ile ilgili tüm işlemlerin tamamlandığı kabul edilmelidir. Özetlenen bu yasal düzenlemeler gözetildiğinde, YHGK'nın 12.12.2012 tarih ve 2012/9-1170 E, 1172 K sayılı ilamında da açıklandığı üzere; öncelikle davanın 6100 sayılı Yasa'nın yürürlüğünden önce açılmış bulunması karşısında, davanın açıldığı sırada yatırılması gereken bir avansın sözkonusu olamayacağı ve hükmün anılan Yasa'nın yürürlüğünden sonra açılacak davalarda sözkonusu olabileceği, esasen 448. madde anlamında da dava açılma işleminin tamamlanmış olduğu anlaşıldığından, tamamlanmış işlemden sonra yürürlüğe giren Tarife'ye dayalı olarak gider avansının ödenmesi istenmez. Davanın HMK döneminde açılmamış olması, dilekçelerin teati aşaması tamamlanarak, tahkikat aşamasına geçilmiş olması karşısında bu aşamada masrafa gerek olması halinde HMK'nın 324. maddesi uyarınca sonuca gidilmesi gerekmektedir. Mahkemece, delil avansı nitelendirilmesi yapıldığı halde, gider avansının yatırılmasına ilişkin dava şartı eksikliği halinde verilmesi gereken davanın usulden reddine kararı verilmesi isabetli görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) no'lu bentte açıklanan nedenlerle, müdahil ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) no'lu bentte açıklanan nedenle, diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 01.07.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.