...Taraflar arasındaki asıl tapu iptali, tescil, alacak ve birleşen tazminat davalarının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl davada davacı ile birleşen davada davacılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Asıl davada davacı vekili, müvekkili ile arsa sahibi davalı arasında imzalanan tarihsiz arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca müvekkilinin inşaata başladığını ve binanın kabasını bitirdiğini, ancak inşaatın devamı sırasında inşaat sektöründeki kriz ve ülke çapındaki enflasyon ve ekonomik şartların müvekkilinin inşaatı bitirmesine izin vermediğini, inşaatın devamı sırasında müvekkilinin kendisine isabet eden daireleri üçüncü kişilere sattığını ancak inşaatlar yarım kaldığından üçüncü kişilerin müvekkili aleyhine tazminat davası ikame ettiğini ve davaların kabul edildiğini, davanın .... sayılı dosyasından görüldüğünü, Yargıtay incelemesinde müvekkilinin üçüncü şahıslara karşı sorumlu olduğunu, davalının sorumlu olmadığını ancak arsa sahibi davalının müvekkili müteahhide karşı sorumlu olduğunun ortaya çıktığını ileri sürerek, üç adet dairenin arsa payı oranında tapularının iptaline, aksi halde yapılan inşaat maliyetinin tespiti ile tespit edilen bedelin müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Asıl davada davalılar vekili, davanın reddini istemiştir.Birleşen davada davacı vekili, arsası üzerinde sözleşmeden önce bir katında kendisinin, bir katında ise kiracısının bulunduğu iki katlı bir evi var iken daha iyi şartlarda yaşayabilmek için davalı ile 20 ay içerisinde bitirilmesi koşulu ile sözleşme yaptığını, yeri boşalttığını ve kiraya çıktığını, yıllarca arsasının üzerinde davacı tarafından inşaatın yapılıp dairelerin teslimini beklediğini, davacı tarafından ruhsatsız ve imara aykırı yapının Belediye tarafından mühürlenmesi karşısında akdin feshi üzerine ruhsatsız inşaat yapılmış arsayı yüklenicinin teslim aldığı tarihteki şekli ile temiz olarak, arsa sıfatıyla iade etmesini bildirdiğini, zira söz konusu inşaatın .... kararı ile yıkımına karar verildiğini, 10 yıl gibi bir süre aylık 150,00 TL'den yaklaşık 18.000,00 TL kira gelir kaybına uğradığını, iki yıl kirada oturduğu içinde 4.800,00 TL gelir kaybına uğradığını, davalının davranışları ile müvekkilinin elem ve ızdıraba gark kaldığını ileri sürerek, şimdilik 37.800,00 maddi tazminat, 10.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere 47.800,00 TL'nin tahsilini talep ve dava etmiştir....Birleşen davada davalı vekili, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; asıl davada 03.12.2013 tarihli celse ara kararı ile yapının güçlendirme yapılarak ruhsatlandırılmasının mümkün olup olmadığının tespiti hususunda bina üzerinde yapı denetim konusunda uzman bilirkişilere inceleme yaptırılmasına karar verilmiş ise de 20.02.2014 tarihli celsede davacı-birleşen davalı vekili dava konusu taşınmazda müvekkili tarafından yapılan binanın davalı-birleşen davacı tarafından yıkılarak yeni bir binanın yapıldığını tespit ettiklerini, davalı-birleşen davacı vekili de söz konusu binanın halen mevcut olmadığını, yıkılmış olduğunu beyan etmiş olup, binanın mevcut olmaması sebebi ile üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılamadığı, bu suretle davacı-birleşen davalı tarafından yapılan dava konusu binanın ruhsatsız olarak yapıldığı, bu nedenle Belediye'ce mühürlendiği, binanın ....göre tamamlanılarak kullanılmasının deprem güvenliği yönünden sakıncalı olduğu, binanın güçlendirilerek kullanılabileceğinin binanın yıkılması sebebiyle tespitinin mümkün olmadığı ve ekonomik değer taşımadığı, davacı-karşı davalı yüklenici tarafından dava konusu sözleşme uyarınca binanın yapılarak tamamlanmadığı, bu nedenle sözleşmenin feshedildiği, davacı-birleşen davalı tarafından sözleşme uyarınca kendisine verilmesi kararlaştırılan dairelere ait arsa paylarında tapunun iptali ile adına tescilinin talep olunamayacağı, ayrıca davacı-birleşen davalı tarafından yapılan binanın ekonomik değerinin olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle, asıl davanın reddine, birleşen dava da ise dava konusu sözleşmenin feshedilmiş olması nedeniyle davalı-birleşen davacı arsa sahibi zararının Borçlar Kanunu'nun 106 ve 108. maddeleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, zira akdin feshi halinde sadece menfi zararların istenilebileceği, müspet zararın ise alacaklının ifadan vazgeçerek zararını istemesi halinde değerlendirilebileceği, bu durumda sözleşmenin ortadan kalkmayacağı, ifaya ilişkin talep hakkının yerini tazminat isteminin alacağı, menfi zarar sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi nedeniyle güvenin boşa çıkmasından dolayı uğranılan zarar olup, birleşen davada, davacının talep ettiği zararlar menfi zarar kapsamında olmayıp müspet zarar kapsamında olduğundan ve sözleşme feshedildiğinden bu zararların talep edilmesinin mümkün olmadığı, feshe rağmen, müspet zararların istenebilmesi için sözleşmenin feshedilmesi halinde de bu zararların istenilebileceğine dair sözleşmede düzenleme olması gerektiği, taraflar arasında düzenlenen sözleşmede ise bu yönde herhangi bir düzenleme mevcut olmadığı, ayrıca dava konusu sözleşme hükümlerinin davacı-birleşen davalı tarafından yerine getirilmemiş olması nedeniyle manevi tazminat talep edilemeyeceği, davalı-birleşen davacının manevi tazminat talep şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, asıl ve birleşen davada davacılar vekilleri temyiz etmiştir.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, asıl davada davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.2-Birleşen davada davacılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince;Taraflar arasındaki bila tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi resmi şekle uygun yapılmadığından, TMK'nın 704, TBK'nın 237. T... maddeleri gereğince, geçersiz olup ifa edilmiş de değildir. Geçerli bir sözleşme ...imzalanmadan yüklenicinin arsa da bulunan binayı yıkmakta kusurlu olduğu açıktır. (....) Bu nedenle davalı tarafından arsa üzerinde iddia ettiği gibi ev olup kiracısının da bulunduğunun ispatlanması halinde; sözleşmenin ifası amacıyla bekleyeceği makul sürede tespit edilerek buna göre mahrum kalınan kira kaybı ve kendi ödediği kiraya hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl davada davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, birleşen davada davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, birleşen davada davacılar yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden asıl davada davacı-birleşen davada davalıdan alınmasına, asıl davada davalılar-birleşen davada davacılardan alınan peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.