MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki kooperatifin feshi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -K A R A R-Davacılar vekili, müvekkillerinin üyesi olduğu davalı kooperatifin borca batık olduğunu, bu nedenle amacına ulaşma imkanı bulunmadığını ileri sürerek davalı kooperatifin münfesih olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davalı kooperatifin borca batık halde olmadığı, ayrıca kooperatifin amacına ulaşma imkânının kalmadığına ilişkin tespitin de, Kooperatifler Kanunu'nun 81. maddesi gereğince, Bakanlığa müracaat neticesinde kooperatif kayıtları üzerinde yapılacak denetim sonucunda düzenlenecek bir raporla tespit edildikten sonra, yine Bakanlık tarafından kooperatif hakkında açılacak fesih davası ile mümkün olduğu, bu nedenle davacıların kooperatifin amacına ulaşmasının imkânsız hale geldiğinin tespitine ilişkin taleplerinin de yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.Dava, davalı kooperatifin münfesih olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, bilirkişi raporuna dayalı olarak kooperatifin borca batık halde olmadığı ve borca batıklığın tespitinin bakanlık tarafından açılacak fesih davası ile mümkün olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.TTK'nın 434/3. maddesinde şirket sermayesinin 324. madde gereğince üçte ikisinin ziyaı şirketin münfesih olma hallerinden biri olarak sayılmıştır. Davacıların, üyesi bulundukları kooperatifin feshini isteyebilmeleri 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 81. maddesi uyarınca yasal olarak mümkün değilse de, anılan Kanun'un 98. maddesinin yaptığı atıf gereğince TTK' nın 434/3. maddesinin kooperatifler hakkında da uygulanması gerektiğinden, ortaklardan birinin kooperatifin anılan nedenle dağıldığının tespitini isteyebileceği doktrinde (Bkz: ...Ortaklıklar ve Kooperatifler Hukuku, 2009, ... sh, 836) ve ...ın yerleşik uygulamasında (Y.11.HD, 07.06.1982 tarih ve 2820 E, 2734 K; 28.10.1982 tarih 4054 E, 4223 K; 22.06.2009 tarih ve 2008/3525 E, 2009/7560 K; Dairemizin 01.02.2012 tarih ve 2011/1723 E, 2012/602 K sayılı ilamı) kabul edilmektedir. Bu itibarla, mahkemenin aksi yöndeki gerekçesinde isabet bulunmamaktadır.Mahkemenin diğer gerekçesine gelince; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi kurulunca esasen kooperatifin borca batıklığının tespiti yönünde kooperatif kayıt ve belgeleri üzerinde herhangi bir inceleme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu tür davalarda mahkemece, bu şirketin öncelikle borca batık durumda olup olmadığı rayiç değerlere göre tespit edilmelidir. Borca batıklığın tespiti için TTK'nın 324. maddesi uyarınca bir borca batıklık bilançosu hazırlanmalıdır. Zira, TTK'nın 324. maddesine göre borca batıklık bilançosunda aktiflerin rayiç değerden bilançoya geçirilerek borca batıklık bilançonun çıkarılması gerekir. Bunun için borçlu şirket tarafından mahkemeye ibraz edilen bilanço üzerinde mahallinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, rayiç değerler ve yapılan araştırma ve inceleme sonucu elde edilen gerçekçi verilere göre bilirkişilerce yeniden oluşturulacak şirket bilançosu (borca batıklık bilançosu) da dikkate alınıp bir sonuca gidilmelidir. Borca batıklık, TTK’nın 324. maddesinde gösterilen şekilde varlıkların rayiç değerini belirlemek ve İİK’nın 178/1. madde ve fıkrasında belirtilen alacaklılar listesinde gösterilenler ile gerçek anlamda tesbit edilebilecek diğer borçların tutarına göre belirlemelidir. Borca batıklıktan kurtulma ise tüm borçların ödenmesi anlamına gelmeyip, aktifin pasiften fazla olmasını ifade eder. Bu durumda, mahkemece, raporu düzenleyen bilirkişiden veya yeni bir bilirkişi ya da bilirkişi heyetinden davalı kooperatifin borç miktarı, giderleri, üçüncü şahıslardan olan alacakları ve taşınmazları, taşıtları, demirbaşları v.s. tüm mevcut malvarlığı yönüyle mahallinde ve ayrıca defter, kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılarak, davacı şirketin aktif ve pasifini rayiç değerleriyle tereddüde yer vermeyecek şekilde belirleyen; gerekçeli ve denetime elverişli bir ek rapor veya yeni bir rapor alındıktan sonra oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu yönde bir inceleme içermeyen yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacılar yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.