Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4509 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 1074 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Gördes Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 03/06/2013NUMARASI : 2011/412-2013/253Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -K A R A R-Davacı vekili, 24.01.2008 tarihli "Kooperatif Kredileri Sözleşmesi'nin" 24.07.2011 tarihli 1.875,00 TL taksidini ödemeyen borçlular hakkında Gördes İcra Müdürlüğü'nün 2011/386 Esas sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, davalıların haksız yere takibe itiraz ettiklerini ileri sürerek, itirazlarının iptali ile %40 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmelerini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, sözleşmenin müvekkili A.. Y.. ile dava dışı... Halkbank Şubesi arasında tanzim edildiğini, davacı Kooperatifin bu kredi sözleşmesine diğer davalı C.. Ç.., M.. S.., İ.. A.. ile birlikte müştereken ve müteselsilen kefil olduklarını, dava dışı bankanın hesap kat ihtarının gönderilmediğini, borcun muaccel olmadığını, kefilin asıl borç muaccel olunca alacaklıya ödeme yaptığı ölçüde haklarına halef olabileceğini, borcu ödeyen kefilin aksine anlaşma olmadıkça diğerlerine toplam kefalet miktarındaki payı oranında rücu hakkına sahip olduğunu, dolayısıyla davalılar hakkındaki takibin payları oranında olması gerekirken bu hükme aykırı takip yapıldığını, %24 faiz oranının yüksek olduğunu ve mürekkep faiz hesabının yapıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, yapılan yargılama, iddia ve savunma, bilirkişi raporu, toplanan deliller, tüm dosya kapsamına göre; davalı A.. Y..'nın davacı kooperatifin üyesi olduğu, Halk Bankasından almış olduğu krediye karşılık diğer davalıların müştereken ve müteselsilen kefil sıfatıyla, kooperatifin ise, davalı A.. Y.. ile Halk Bankası arasında gerçekleşen kredi borcuna, kefil sıfatıyla imza koyarak sorumluluğu kabul ettiği, borcun ödenmemesi dolayısıyla da davacı kooperatifin, alacaklı bankaya bu borcu ödediği, ödemesine karşılık olarak, müştereken ve müteselsilen sorumluluğu kabul eden davalılar aleyhine icra takibi başlattığı, davacının icra takip tarihi itibari ile 1.905,00 TL alacağının bulunduğu, gerekçesiyle davanın kabulüne, Gördes İcra Müdürlüğü'nün 2011/13 esas sayılı takip dosyasına davalı borçlular tarafından yapılan itirazın 1.905,00 TL üzerinden iptali ile takibin devamına, kabul edilen miktar üzerinden %20 oranında hesaplanan 381,00 TL icra inkâr tazminatının davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin ise reddine karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.1)5219 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun (HUMK) 427.maddesinde öngörülen kesinlik sınırı, 5236 sayılı Kanunun 19 uncu maddesiyle HUMK’a eklenen Ek-Madde 4’te öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında 2013 yılı için 1.820,00 TL’dir. Dava dilekçesinde 2.098,47 TL'nin davalıdan tahsili istenilmiş olup, mahkemece 1.905,00 TL'lik kısım için davanın kabulüne, fazlaya ilişkin istemin reddine dair verilen karar, yukarıda anılan madde hükmüne göre reddedilen miktar itibariyle temyiz sınırının altında kaldığı cihetle kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 1989/3 esas, 1990/4 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da karar verilebileceğinden, davacı vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.2)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalılar vekilinin yerinde görülmeyen aşağıdaki bent kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 3)Dava, kooperatif kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın kefil sıfatıyla ödenmesi üzerine asıl borçlu ile kefilden tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.Dosya arasında bulunan kredi sözleşmesine göre asıl borçlu dışında davacı da dahil olmak üzere beş kefil bulunmaktadır. Davacı, asıl borçlu A.. Y..'dan kefil olarak ödediği tutarın tamamını talep edebilir. Ancak, Borçlar Kanununun 488. (TBK 587) maddesi uyarınca aynı borca birden fazla kefil bulunması halinde, rücu ilişkisinde kefiller birbirlerine karşı kefalet oranında sorumlu olurlar. Dolayısıyla, dosyamız davalısı A.. Y.. dışındaki davalılar ile dava dışı Mustafa Durmuş ve davacı kooperatif aynı borcun kefili olmaları nedeniyle, hükmün yukarıdaki maddeler nazara alınarak kurulması gerekirken, davalıların borcun tamamından sorumlu olacağı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. 4)Öte yandan; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 120. maddesi ile 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanunu'nun 7. maddesinde, temerrüt faizi, temerrüt faizinin üst sınırı ve yürürlüğü düzenlenmiştir.Taraflar arasında imzalanan müşterek ve müteselsil kredi ve kefalet sözleşmeleri ile buna bağlı olarak düzenlenen senette, kredi borcunun süresinde ödenmemesi halinde ödenmesi kararlaştırılan yıllık %40 oranında faiz ödemesinin kararlaştırıldığı sabittir. Hâl böyle olunca, 818 sayılı BK’nın 101/2. ( 6098 sayılı TBK’nın m. 117. ) maddesine göre, senette belirlenen tarih kesin vade olup, borçlusunun bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Bu durumda, senette kararlaştırılan faiz oranı, 120. maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkin olup, kooperatif ile üyesi ve diğer davalılar arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır. Dolayısıyla, senet bedelinin vadesinde ödenmemesi durumunda alınmasına karar verilen temerrüt faizi, 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate almak kaydıyla, yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabilir. Faize ilişkin bu açıklamalar, kefiller arasındaki rücu ilişkileri için de aynen geçerlidir.Bu durumda; davacının takip konusu alacak kalemlerine uygulanması gereken azami faiz oranı TBK’nın 120/2. maddesinde düzenlenmiş yıllık temerrüt faiz oranıdır ve sözleşme ile senette kararlaştırılan temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır.Belirtilen açıklamalar ve mevzuat hükümleri karşısında; mahkeme kabulüne göre, takip tarihinden sonra işleyecek faiz oranının yıllık aylık %24 olması da, yasaya aykırı olmuştur.SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddine, (2) numaralı bentte yazılı nedenlerle, davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (3) ve (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harçların istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.