MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki kayıt kabul davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacı vekili, müvekkiline devredilen A.Ş., ... A.Ş., ... A.Ş. ve ...A.Ş. ile davalı müflis şirket arasında genel kredi sözleşmeleri bulunduğunu, müvekkilinin kayıt kabul talebinin reddedildiğini, iflas müdürlüğünce bu alacak kayıt talebinin reddedildiğini, müvekkili bankanın toplam 314.451,73 TL alacağı bulunduğunu ileri sürerek, alacağın iflas masasına kayıt ve kabulünü talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, iflas masasından istenen alacağın kredi sözleşmesinden, çekten, teminat mektubu ve masraftan kaynaklandığının belirtilmesine rağmen kullandırılan kredi miktarı ve yapılan ödemeler hakkında belge ibraz edilmediğini, borcun tam olarak tespit edilmesinin mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davacı banka bünyesinde devren birleştirilen ... A.Ş. ve ... A.Ş. ile müflis şirket arasındaki genel kredi sözleşmelerine istinaden müflis şirkete teslim edilen çeklerin iade edilmediği iddia edilmiş ise de davacı tarafça bu çeklerden bazılarının teslim edildiğine ilişkin teslim belgesi sunulmadığı, her ne kadar bankanın çek yaprağı başına sorumluluk bankanın şahsi sorumluluğu niteliğinde olduğu, ödeme yükümlülüğünün yasayla davacıya verildiği, müşteri (keşideci) ile banka arasındaki sözleşmede açık bir düzenleme bulunmaması halinde bu bedelin müşteri ve kefillerden istenemeyeceği ve dosyada mevcut kredi sözleşmelerinde çek yaprağı başına sorumluluğun asıl borçlu veya kefillerden isteneceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığı, davalının bu yönden sorumlu tutulamayacağı, davacı banka ile dava dışı ...A.Ş. arasında 13.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, müflis şirketin bu sözleşmede müşterek borçlu müteselsil kefil olduğu, sözleşme gereğince asıl borçlu şirket lehine teminat mektubu verildiği, sözleşmenin 39/3. maddesinde yetkili mercilerce tespit veya taraflarca kararlaştırılan oranda komisyon ve bunun gider vergisinin ödenmesinin kabul ve taahhüt edildiği, davacı banka tarafından 30,00 TL üzerinden komisyon hesaplaması yapılarak talepte bulunulduğu, ancak bu durumda komisyon miktarının fahiş miktarlara ulaştığı, 1,00 TL lik bir teminat mektubu için 30,00 TL'lik bir komisyonun borçlunun rızası olmadan istenemeyeceği, taraflar arasındaki sözleşmenin 29. maddesinde teminat mektubu nedeniyle müşterinin sorumluluğunun sona ermesine kadar yetkili mercilerce tespit ve/veya taraflarca kararlaştırılan oranda komisyon ve bunun fer'ilerinin müşteri tarafından ödeneceğinin düzenlendiği, komisyon oranı konusunda verilen 21.03.2006 tarihindeki kararın davalıya tebliğ edildiğine ilişkin bir belge sunulamadığı, bir ekonomik kriz olmadığı halde tek taraflı arttırma yetkisi verilmesi halinde dahi sözleşmedeki yetkinin kötüye kullanılarak komisyon oranının arttırılmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı, yine uygulamada tüm bankalarca teminat mektuplarına 3'er aylık dönemlerde %1 ve yıllık %4 Oranında komisyon uygulandığından bu oranlar üzerinden hesaplama yapılması gerektiği, komisyon alacağına ilişkin kat ihtarnamesinin tebliğ şerhi bulunmadığından iflas tarihine kadar akdi faiz üzerinden hesaplama yapılması gerektiği, iflas tarihi itibariyle komisyon alacağının 27,09 TL asıl alacak, 6,87 TL ve 5,86 TL akdi faiz olmak üzere toplam 12,73 TL işlemiş akdi faiz, 0,63 TL BSMV olmak üzere toplam 40,45 TL bulunduğu,... A.Ş ile dava dışı .... A.Ş. arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, müflis şirketin bu sözleşmede müşterek borçlu müteselsil kefil olduğu, sözleşme gereğince 2 adet 42,00 TL bedelli teminat mektubunun asıl borçlu şirket lehine verildiği, yine az önceki açıklamalar gereği iflas tarihi itibariyle komisyon alacağının 4,67 TL asıl alacak, 0,67 TL ve 1,01 TL akdi faiz olmak üzere toplam 1,68 TL işlemiş akdi faiz, 0,08 TL BSMV olmak üzere toplam 6,43 TL bulunduğu, müflis şirket hakkında ... 18. İcra Müdürlüğü'nün 2012/17056 sayılı dosyasında yasal takip başlatılması nedeniyle yapılan yasal işlemlerden dolayı 515,38 TL masraf alacağı istenmişse de 132,00 TL masraf belgesi sunulmuş olması nedeniyle bu miktara ilişkin talebin yerinde olduğu, davacı bankanın 307,00 TL'lik teminat mektubu deposu talebinin yerinde bulunduğu, sonuç olarak gayrinakdi alacak yönünden teminat mektup bedelinden dolayı 307,00 TL, nakdi alacak yönünden ise 515,38 TL masraf alacağı, 6,43 TL ve 40,45 TL komisyon alacağı olmak üzere toplam 562,26 TL alacak bulunduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 2- Dava, kayıt kabul istemine ilişkindir.20.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanunu'nun 3/8. maddesi "Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin karşılığının Türk Ticaret Kanunu'nun 707. maddesi uyarınca kısmen veya tamamen ödenmemiş olması hâlinde, bu çek ile ilgili olarak hukukî takip yapılamaz. İleri düzenleme tarihli çekle ilgili olarak hukukî takip yapılabilmesi için, çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulması şarttır." hükmünü içermektedir. Bu düzenlemenin dayandırıldığı gerekçede, “ileri düzenleme tarihli çekin üzerinde yer alan tarihten önce, bankaya ibraz edilmesi ve karşılığının kısmen veya tamamen bulunmaması hâlinde, söz konusu çekle ilgili olarak ''karşılıksızdır'' işleminin ve hukukî takip yapılmasının önüne geçilmesinin amaçlandığı belirtilmiş; ileri düzenleme tarihli çekle ilgili olarak kambiyo senetlerine özgü hukukî takip yoluna başvurulabilmesi için üzerinde yazılı düzenleme tarihi itibarıyla kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve bu Kanun hükümlerine göre "karşılıksızdır" işlemine tabi tutulmasının zorunlu olduğu ifade edilmiştir. Kanunkoyucu bu düzenleme ile yetinmemiş, 5941 sayılı Kanun'un geçici 1/5. maddesinde “31.12.2011 tarihine kadar üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.” şeklinde bir geçiş hükmüne de yer vermiştir. Söz konusu düzenlemeye göre; 31.12.2011 tarihinden sonra ileri düzenleme tarihli bir çek, üzerinde yazılı bulunan keşide tarihinden önceki bir tarihte karşılığı tahsil edilmek amacıyla bankaya ibraz edildiğinde, şayet hesapta para bulunuyorsa, ibraz eden hamile çekin karşılığı ödenecektir. Buna karşılık, hesapta para mevcut değilse, bu çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmayacak ve hukukî takibe geçilemeyecektir. Zira hukukî takip yoluna gidilebilmesi için, çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulması şartı aranmaktadır.01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK'nın 795/1. maddesi "Çek görüldüğünde ödenir. Buna aykırı herhangi bir kayıt yazılmamış hükmündedir." hükmünü, aynı maddenin 2. fıkrası ise "Düzenlenme günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan çek, ibraz günü ödenir." hükmünü içermektedir. Anılan son düzenleme ve 5941 sayılı Çek Kanunu'nun 3/8. maddesi ileri düzenleme tarihli çeke imkân vermiş ve fakat Çek Kanunu'nun 31.01.2012 tarih ve 6273 sayılı Kanun ile değişik geçici 3/5. maddesi ile 31.12.2017 tarihine kadar keşide tarihinden önce bankaya ibrazın geçersiz olduğu şeklinde getirilen düzenleme ile ileri düzenleme tarihli çekin ibrazına bu tarihten önce izin verilmemiştir.5941 sayılı Çek Kanunu'nun 3/8. maddesine göre ileri tarihli çeklerde TTK'nın 707. maddesi uyarınca keşide tarihinden önce de çek ibrazında karşılığı varsa ibraz tarihi de belirtilerek tam veya kısmi karşılık ödenecektir. Keşide tarihinden önce çekin kısmen karşılığı varsa hamil dilerse kısmi karşılığı alacak; o takdirde çekin aslını bankaya bırakacak; fotokopisi kendisine verilecek; almak istemez ise, çekin aslı hamile verilecek; fotokopisi bankada kalacaktır. Kısmen ya da tamamen karşılıksız çıkan çekin daha sonra ödenmesi için keşide tarihinde veya daha sonra yasal ibraz süresi içinde -10 gün veya 1 ay- mutlaka ikinci defa ibrazı ve gerekli işlemlerinin yapılması gerekecektir.Bankanın yasal ödeme yükümlülüğü karşılıksız ya da kısmen karşılıklı çekin, keşide tarihinden sonra bankaya yeniden ibrazı ve karşılıksız ya da kısmi karşılıksız işlemi yapılması halinde doğacaktır.5941 sayılı Kanun'un 3. maddesi uyarınca, muhatap bankanın ibraz edilen her çek yaprağı için ibraz eden hamile karşılığının tamamen ya da kısmen bulunması halinde, hükümde belirtilen miktarını ödemekle yükümlüdür. Bu husus hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayrinakdi kredi sözleşmesi hükmündedir. Anılan Kanun'un 3/son maddesinde, "(Ek fıkra: 31/01/2012-6273 S.K/2. md.) Çekin, üzerinde yazılı baskı tarihinden itibaren beş yıl içinde ibraz edilmemesi halinde, muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutara ilişkin sorumluluğu sona erer." hükmüne; geçici 3/4. maddede ise, "Bankaların müşterilerine verdikleri eski çek defterleriyle ilgili olarak, muhatap bankanın 3. maddenin üçüncü fıkrasına göre ödemekle yükümlü olduğu tutara ilişkin sorumluluğu 30/6/2018 tarihinde sonra erer." hükmüne yer verilmiştir. 5941 sayılı Çek Kanunu'na göre, ''karşılıksız'' işlemi muhatap bankanın hamile kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın dışında çek bedelinin karşılanamayan kısmıyla sınırlı olarak yapılır (md.3/2). Ancak bankanın keşideciye rücu edebilmesi için çekin tamamen veya kısmen karşılıksız olduğunun çek üzerinden yer alması gerekir (md.3/4). Çekin arkasına karşılıksız yazılmasını talep etmeyen hamile, herhangi bir işlem yapılmadan çek iade edileceğinden, bankadan yasal yükümlülüğünü yerine getirmesi de istenemeyecektir.5411 sayılı Bankalar Kanunu’nda “gayri nakdî kredi” kavramına bir tanım getirilmemiş olmakla birlikte, banka tarafından verilen teminat mektupları, kefaletler, aval, ciro, kabul ve benzeri işlemler gayri nakdî kredi olarak kabul edilmiştir (m. 48/1 ) Doktrinde "gayri nakdî kredi" bankanın para ödemeyip, olumsuz bir durumun (riskin) gerçekleşmesi hâlinde ortaya çıkacak zararın sorumluluğunu yüklendiği, ödemeyi, korkulan olayın vukuunda yaptığı kredi türüdür. Kanundaki sayma sınırlı olmadığından, mahiyeti itibariyle gayri nakdî kredi sözleşmesinin özelliklerini gösteren her türlü işlem gayri nakdî kredi kapsamında değerlendirilecektir. Gayri nakdî kredilerin en önemli özelliği, müşteri ile sözleşeni arasındaki ilişki (temel ilişki), banka ile müşteri arasındaki ilişki (karşılık ilişkisi) ve banka ile temel ilişkideki müşterinin karşı âkidi olan kişi arasındaki ilişki (teminat ilişkisi) olmak üzere üçlü bir ilişki içermeleridir. Hukukumuzda atipik bir görünüm sergileyen gayri nakdî kredi sözleşmesi, sözleşme olması hasebiyle BK’ya, ticarî bir sözleşme olması nedeniyle TTK’ya ve bankaların yürüttüğü bir işlem olması nedeniyle de Bankalar Kanunu'na tabidir. İşte normal koşullarda bankanın sözleşme yapmak suretiyle tanıdığı bu garanti, varsayımsal sözleşme esasından hareketle 5491 sayılı Kanun'un 3/3. maddesi kapsamında ödenecek miktarlarda “kanunî bir zorunluluk” şeklini almıştır. Madde hükmünden de açıkça anlaşılacağı üzere, muhatabın tek taraflı olarak bu sözleşmeden dönmesi (fesih) mümkün olmadığından, şartları gerçekleşmişse kanunî garanti miktarını hamile ödemek yükümlülüğü altındadır. (Çetin Arslan-Murat Kayançiçek, 5941 sayılı Çek Kanunu Şerhi, Ankara, 2010 s.261)Banka ile hesap sahibi keşideci arasında bir gayri nakdi kredi ilişkisinin kabul edilmesi, bankanın keşideci için çek hamiline bir garanti verdiği şeklinde anlaşılacaktır. Nitekim 3167 sayılı Çek Yasası'nda uygulamada, karşılıksız bir çek nedeniyle yasal yükümlülüğünü yerine getirirken çek arkasına "iş bu çek karşılıksızdır. Banka yasal garantisi nedeniyle ... TL ödemiştir." şerhi düşülmekteydi.Çek Kanunu'nun 3/2. maddesi gereğince "Karşılıksızdır" işlemi, muhatap bankanın hamile kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın dışında, çek bedelinin karşılanamayan kısmıyla sınırlı olarak yapılması, bankanın Çek Kanunu'nun 3/3. maddesindeki ödeme yükümlülüğünün keşideci aleyhine bir garanti değil, çek hamili lehine Yasadan kaynaklanan doğrudan ödeme yükümlülüğü olduğunu göstermektedir. (Seza Reisoğlu, Çek Hukuku, Ankara, 2011 s.258)Bu zorunlu gayri nakdi kredi sözleşmesi için bankanın çek defteri vermeden, istediği teminatı talep edebileceği kuşkusuzdur. Eğer hesap sahibi bankanın kredi müşterisi ise, bankaya karşı doğmuş ve doğacak tüm borçları için daha önce verdiği ipotekler, ticari işletme rehinleri, menkul rehni, mevduat ve alacaklar üzerindeki rehinler, bankanın aldığı kefaletler bu kredinin de teminatını oluşturacaktır.Bankanın, azami yasal yükümlülüğü için bunu karşılayacak miktarda paranın, hesap sahibi tarafından bloke edilmesini istemesi de mümkün ve yasaldır. Bloke olarak alınan paranın teminat oluşturması için çek hesabı dışında bir hesapta tutulması ve hesap sahibinin bu para üzerinde bankaya rehin hakkı tanıması gerekecektir. Çek yaprakları ödendikçe veya iade edildikçe hesap sahibi o miktarda bloke parasını geri alabilecektir. Bankacılık Kanunu açısından bankanın yasal garantisi nedeniyle çek defteri verdiği müşterilerine açtığı gayri nakdi kredi ile akdi garantileri -teminat mektubu, aval, kabul kredisi vs. nedeniyle açtığı gayri nakdi krediler arasında bir fark yoktur. Öte yandan TTK'nın 712. (6102 sayılı TTK'nın 800/1) maddesine göre, çekin tedavüle çıkarılmasından sonra keşidecinin ölümü veya medeni haklarını kullanma ehliyetini kaybetmesi yahut iflası çekin muteberliğine halel getirmez.Çek tedavüle konulduktan-lehtara veya hamile verildikten- sonra, keşidecinin durumunda meydana gelen değişikliklerin çekin geçerliliğini etkilememesi doğaldır. Burada aranan tek şart çekin tedavüle çıkarılmasıdır. Hamile yazılı çekin lehtarın veya hamilin elinde bulunması, emre yazılı çekte lehtarın cirosu ve çekin teslimi tedavüle çıkarıldığının kanıtıdır. Çek ileriki tarihli olarak düzenlenebileceğinden (TTK md.707), çekin kcşidecinin ölümünden, ehliyetini kaybetmesinden veya iflasından sonraki bir keşide tarihini taşıması tek başına -aksi ispat edilmediği sürece- geçerliliğini etkilemeyecektir. (Seza Reisoğlu, Çek Hukuku, Ankara, 2011 s.167) Netice itibariyle bankanın kanunî garanti miktarını hamile ödemesi zorunluluğu tüm bu şartların (çeki ibraz edenin meşru hamil olması, herhangi bir ödeme engelinin bulunmaması, bankaca basılmış veya bastırılmış geçerli bir çekin bulunması, çekin bankaya süresinde ibraz edilmesi ve karşılığının mevcut olmaması) birlikte gerçekleşmesine bağlıdır. Koşulların birlikte gerçekleşmemesi, muhataba çek bedelinin karşılığı yanında kanunî garanti miktarını da ödememe hakkı verecek ve hatta duruma göre ödememe görevini yükleyecektir. (Çetin Arslan-Murat Kayançiçek, 5941 sayılı Çek Kanunu Şerhi, Ankara, 2010 s.265)Somut olayda mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmede bankanın ödemekle yükümlü olduğu miktarın banka müşterisinden istenebileceğine dair hüküm bulunması gerektiği yorumu hatalı olmakla; müflis ile davacı arasındaki sözleşmede çek yaprağı başına sorumluluk ile ilgili müşteriye rücu edemeyeceğine ya da bu sorumluluğun yukarıda açıklanan şekilde bir teminatla karşılanacağına ilişkin bir hüküm bulunması halinde talebin reddi gerekeceğinden, şu durumda talep edilen miktarın İİK'nın 197/1. maddesi gereğince şarta bağlı olarak kayıt ve kabulüne karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) no'lu bentte açıklanan nedenle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) no'lu bentte açıklanan nedenle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 11.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.