MAHKEMESİ : Antalya 3. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 24/09/2013NUMARASI : 2012/700-2013/886Taraflar arasındaki sıra cetveline şikayetin yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı şikayetin reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde şikayetçi vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -K A R A R-Temlik eden şikayetçi vekili, Antalya 6. İcra Müdürlüğü'nün 1998/2934 Esas sayılı dosyasında düzenlenen 26.06.2012 tarihli sıra cetvelinde müvekkilinin kesinleşmiş haczinin ihtiyati hacizmiş gibi gösterildiğini, alacağa işlemiş faizin nazara alınmadığını, haciz tarihleri dikkate alınmadan şikayet olunan haczi kamu alacağı niteliğinde olmadığı halde müvekkili ile garameten paylaştırma yapılmasının yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, sıra cetvelinin iptalini talep ve şikayet etmiştir. Şikayet olunan vekili, şikayetçi... Bankası A.Ş.'nin alacağını 31.12.2012 tarihinde B.. B.. A.Ş.'ne temlik etmesi nedeniyle icra takibinde alacaklı sıfatının kalmadığını, davada hukuki yararı kalmadığı gibi şikayetçinin hacizlerinin de düşmüş olduğunu savunarak, şikayetin reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; dava dışı M... Bankası A.Ş BBDK'ya devredilmediğinden sıra cetvelinde yer almadığı, şikayetçi ile şikayet olunan ve dava dışı Muratpaşa Vergi Dairesi ve T.... Bankası A.Ş. arasında garameten paylaşım yapılmasının yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, şikayetin reddine karar verilmiştir.Kararı, şikayetçi vekili temyiz etmiştir.1-Şikayet, sıra cetvelinde sıraya ilişkindir.Anayasa'nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. 6100 sayılı HMK'nın 297/1-c maddesinde, hükmün, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri de kapsaması gerektiği öngörülmüştür. Kararlarda bulunması gereken gerekçeler sayesinde taraflar, hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi, karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da HUMK'nın 428. maddesi uyarınca Yargıtay incelemesi sırasında ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanabilecektir. Diğer bir anlatımla, Yargıtay denetimi ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Açıklanmaya çalışıldığı üzere, mahkemece, tarafların tüm delillerinin açıkça değerlendirilerek davanın hangi gerekçeyle reddedildiğinin karara yansıtılması gerekirken, yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması, Anayasa'nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkını ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkını ihlâl edecektir. YHGK'nın 07.12.2011 tarih 15-708 E, 737 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere; gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re'sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar (Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usûl Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK'na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (A.g.e., s. 472).Mahkemece, sıra cetvelinde ve garame usulü paylaştırma kararında usul ve yasaya aykırı yön bulunmadığı şeklinde görünüşte mevcut, şekli gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulması, yukarıda açıklanan hukukun genel ilkelerine, mevzuata ve yerleşik içtihatlara aykırı olmuştur.2-Bozma nedenine göre şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.3-Kabule göre; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun geçici 13. maddesi hükmüne göre, aralarında Tasfiye Halinde T. .. Bankası A.Ş. ve ... Bankası A.Ş.'nin de bulunduğu, hükümde sayılan bankaların alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmekle birlikte bu uygulamanın diğer bankaların ve üçüncü kişilerin muvazaadan ari hakları aleyhine sonuç doğurmaması ilkesi benimsenmiştir. Bu açık düzenleme karşısında diğer alacaklıların muvazaadan ari haklarının etkilendiği durumlarda maddede belirtilen bankalar yönünden fon alacaklarının tahsili ile ilgili hükümlerin uygulanmasına ve bu bankaların hacizlerinin 6183 sayılı Kanun'un 21. maddesi uyarınca ilk hacze iştiraklerine olanak bulunmamaktadır. Yargıtay'ın istikrarlı uygulamaları da bu yöndedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18.10.2006 tarih ve 19-649 E-661 K., Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 27.01.2010 tarih ve 2009/11330 E.-2010/584 K., 27.01.2010 tarih ve 2009/12043 E-2010/594 K. ve 27.01.2010 tarih ve 2009/12044 E.-2010/595 K. sayılı kararları.)Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilke somut olay bakımından değerlendirilerek, sıra cetvelinin İİK'nın 100, 101, 106 ve 142. maddeleri hükümlerine uygun olarak düzenlenip düzenlenmediği, şikayet olunan Halkbankası A.Ş.'nin alacağının kamu alacağı niteliğinde olup olmadığı ve garameye dahil edilmesinin doğru olup olmadığı hususunun değerlendirilip tartışılması gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Öte yandan, 6100 sayılı HMK'nın 297/2. maddesi, "Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir." hükmünü içermektedir. Diğer yandan, haciz konusu bir malın satış tutarı kural olarak, İİK'nın 138. maddesi hükmü uyarıca haciz tarihindeki alacakla bu alacağa satışa kadar işleyen faiz miktarının toplamını karşılar. Bir diğer anlatımla, sıra cetveli, satış tarihi itibarıyla asıl alacak ve fer'ileri nazara alınarak düzenlenir.Buna göre mahkemece, şikayetçinin, sıra cetvelinde alacağının eksik hesaplandığına ilişkin şikayeti bulunduğu gözetilerek, gerekirse bilirkişi aracılığı ile satış tarihi itibarıyla şikayetçinin alacağı ve fer'ileri tesbit ettirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu şikayet hususunda herhangi bir hüküm kurulmaması da doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün re'sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte yazılı nedenlerle şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.