Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4446 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8552 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :İcra Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki sıra cetveline şikayetin yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı şikayetin reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde şikayetçi vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Şikayetçi vekili, şikayet dışı ...'ın ödenmeyen işyeri borçlarından dolayı 6183 sayılı Kanun hükümleri gereği 2012/15869 nolu icra takip dosyaları açıldığını ve en son masraflar ile birlikte 136.500,00 TL olan dosya alacağı için Vergi Dairesi'ne 04.03.2013 tarihinde borçlunun doğmuş, doğacak olan her türlü istihkak, hak ve alacaklarına haciz bildirisi gönderildiğini, ...2. İcra Müdürlüğü'ne de 6183 sayılı Kanun'un 21. maddesi ve İİK'nın 100, 101, 206 ve 207. maddeleri uyarınca yapılacak olan sıra cetveline öncelikle kamu alacağı kaydının yapılması hususlarında yazı yazılmasına rağmen, sıra cetvelinde müvekkili kuruma yer verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, sıra cetveline itirazının kabulü ile sıra cetvelinin müvekkili kurum alacaklı için "öncelikli kamu alacağı" kaydıyla tanzim edilmesini talep ve şikayet etmiştir.Şikayet olunan ..., şikayete cevap vermemiştir.Diğer şikayet olunanlar vekilleri, şikayetin reddini istemiştir.Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun'un 21. maddesinde üçüncü şahıslar tarafından haczedilen mallar paraya çevrilmeden önce o mal üzerine kamu alacağı için de haciz konulursa kamu alacağının hacze iştirak edeceği ve satış bedelinin taksim olunacağı belirtilmiş olup, somut olayda taşınmaz üzerine vergi dairesi tarafından 12.07.2012 tarihinde satıştan önce haciz konulmadığı gerekçesiyle, sıra cetveline şikayetin reddine karar verilmiştir.Kararı, şikayetçi vekili temyiz etmiştir.1-Şikayet sıra cetvelinde sıraya ilişkindir.Anayasa'nın 141/3. maddesi uyarınca, bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılmalıdır.Dava tarihinde yürürlükte olan HMK'nın 297/1-c maddesi uyarınca, hükmün tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermesi gerekir. Kararlarda bulunması gereken gerekçeler sayesinde taraflar, hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi, karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da HUMK'nın 428. maddesi uyarınca Yargıtay incelemesi sırasında ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanabilecektir. Diğer bir anlatımla, Yargıtay denetimi ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Açıklanmaya çalışıldığı üzere, mahkemece, tarafların tüm delilleri açıkça değerlendirilerek davanın hangi gerekçeyle reddedildiğinin karara yansıtılması gerekirken, yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması, Anayasa'nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkını ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkını ihlâl edecektir.YHGK'nın 07.12.2011 tarih 15-708 E, 737 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere; gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re'sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar (Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder; Medeni Usûl Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK'na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (A.g.e., s. 472).Mahkemece, “somut olayda taşınmaz üzerine vergi dairesi tarafından 12.07.2012 tarihinde satıştan önce haciz konulmadığından sıra cetveline itirazın reddine” şeklinde gerekçe oluşturulmuş ise de şikayete konu sıra cetvelinde haczedilen bir taşınmaz bedeli paylaşıma konu olmayıp, borçlu Mehmet Ali Kabataş'ın Bolu Vergi Dairesi Müdürlüğü'nden alacağı olan KDV iadesinin paylaşıma konu olduğu ve Vergi Dairesi'nin davanın tarafı olmadığı anlaşılmış olup, mahkemece dayanılan gerekçenin somut uyuşmazlıkla herhangi bir ilgisinin bulunmadığı görülmüştür.Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilkelere uygun olarak denetime elverişli gerekçe oluşturulması için hükmün bozulması gerekmiştir.2-Bozma nedenine göre, şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün, BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenle, şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.