Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4414 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 10492 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasında görülen iflasın ertelenmesi davası sonucunda verilen hükmün bozulmasına ilişkin Dairemizin 29.04.2014 gün ve 2013/8874 Esas, 2014/3308 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü.- KARAR -Davacı vekili, otomotiv yan sanayinde faaliyet gösteren müvekkili şirketin ekonomik krizden olumsuz etkilenerek borca batık hale geldiğini, sunulan iyileştirme projesi kapsamında uygulanacak tedbirle borca batıklıktan kurtulmasının mümkün olduğunu belirterek, şirketin iflasının bir yıl süreyle ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Mahkemece, erteleme isteminin reddi ile, şirketin iflasının açılmasına dair verilen karar, davacı ile bir kısım müdahillerin temyiz istemi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 01.12.2010 tarih ve 8155 E., 13656 K. sayılı ilamıyla, davacı şirketin borca batık olup olmadığı yönünden bilirkişi raporlarının çelişkili olduğu, ikinci bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmeden ve raporun incelenmesi için talep edilen süre verilmeden hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda mahkemece, borca batık olan şirketin iyileştirme projesinin uygulanması ile borca batıklıktan kurtulabileceği gerekçesiyle, davanın kabulü ile iflasın 1 yıl süreyle ertelenmesine dair verilen karar, müdahil .... Şti. vekilinin temyiz istemi üzerine, Dairemizin 29.04.2014 tarih ve 2013/8874 E., 2014/3308 K. sayılı ilamıyla, mahkemece, bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de, bozma ilamı doğrultusunda işlem yapılmadığı ve bozma sonrası alınan bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin de giderilmediği, bozma öncesi davacı şirketin aktifinde yer aldığı halde satılan ve bu nedenle şirketin pasifinin arttığı belirlenmesine rağmen elde edilen gelirin ne şekilde kullanıldığı, borç ödenip ödenmediği ayrıca artırılan sermayenin ortaklarınca ödenip ödenmediğinin bilirkişi raporlarından anlaşılamadığı, ayrıca hükmü temyiz eden müdahil vekilinin davacı şirketin erteleme tedbirleri sonrası şirketin faaliyet gösterdiği taşınmaza ait kira bedelini ödemediğini ileri sürerek temyiz talebinde bulunduğu, iflasın ertelenmesi; borçlunun borca batık olması halinde hazırlayacağı projeye göre yeniden yapılandırılarak borçlarının ödeme planı içinde alacaklılarına ödemesi amacını taşıdığı, bu amaçla kendisine karşı eski borçları için bir süre takip yapılamayıp ve böylelikle tüm alacaklıların fedakarlık yaptıkları, ancak onlara nasıl ödeme yapılacağının da projede belirtildiği, ödemelerin proje kapsamında yapılması gerektiği, aksi takdirde iflas erteleme kararının kaldırılacağı, zira iflasın ertelenmesi borçlunun takiplerden kurtulması ve bundan istifade ile borçlarını ödememesi olmadığı, iflasın ertelenmesi süresince ertelenen borcun erteleme öncesi borçlar olduğu, yeni borçların bu kapsamda olmadığı, özellikle kira ve finansal kiralama gibi borçların vadesinde ödenmesi gerektiği, erteleme süresinde borçlu hakkında takip yapılamaz ise de bu tür borçların ödenmemesinin ertelemenin kaldırılması sebebi olduğu, erteleme kararı (veya dava süresinde tedbir kararı) verilmiş olmasının her ne olursa olsun bu sürenin sonuna kadar hiçbirşey yapılamayacağı manasını taşımadığı, borçlunun erteleme süresi içinde borçlarını ödemede dürüstlük kuralına aykırı davranışlarının izlenmesi gerektiği, bu durumun alacaklıların zararına kullanılmaması gerektiği, bu nedenlerle davacının faaliyet gösterdiği taşınmaza ait kira bedelinin ödenip ödenmediği dürüstlük kuralı çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği, mahkemece yapılması gereken işin, şirketin aktif ve pasiflerinin bilirkişilerce değerlendirilip davacı şirketin borca batık olduğu tespit edilmesi halinde, artırılan sermayenin ortaklarca ödenip ödenmediğinin, satılan taşınmazdan elde edilen gelirin borçların ödenmesinde kullanılıp kullanılmadığının, işletme giderinden olan kira bedelinin ve varsa finansal kira bedellerinin dürüstlük kuralına uygun şekilde ödenip ödenmediğinin bilirkişi raporları ile belirlenmesi ve oluşacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar vermekten ibaret olduğu belirtilerek, temyiz eden müdahil .... Şti. yararına bozulmuştur.Bu kez, davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.1-Yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplere göre, HUMK'nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.2-Dava, iflasın ertelenmesi istemine ilişkindir. İflas davalarında yetki kamu düzeni ile ilgili olduğundan mahkeme tarafından re'sen dikkate alınmalıdır. İİK'nun 154/son maddesi " Şu kadar ki, iflas davaları için yetki sözleşmesi yapılamaz ve iflas davası mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılır." hükmünü içermektedir. Bu madde hükmü, iflas ertelenmesi isteminin dayanağı olan 179. madde ile aynı fasılda yer aldığından ve İİK'nın 181. maddesi kapsamında kaldığından, işbu davada uygulanması gerekmektedir.YHGK'nın 04.05.2011 tarih ve 19-151 E., 275 K; Dairemizin 08.05.2012 tarih ve 895 E., 3388 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; “İhtisas Mahkemeleri”nin yetkisini düzenleyen, “Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun” 24.03.2005 tarih ve 188 sayılı kararı üzerinde durulması gerekmektedir. Anılan kararın 11. maddesinde, “Asliye Ticaret Mahkemeleri”nin yetkisi düzenlenmiştir.Bu maddenin, “müstakil ticaret mahkemesi kurulmuş olan yerlerde”, başlıklı I-B-a bendinde, İstanbul dışındaki yerler için; “Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisindeki merkez ilçe ile diğer ilçelerin adı ile kurulu ağır ceza merkezlerinde oluşturulan müstakil ticaret mahkemelerinin yargı çevresinin, yalnız büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde kalan ilçeleri kapsamına alacak biçimde, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresi olarak tespitine”, aynı maddenin, “müstakil ticaret mahkemesi kurulmamış olan yerlerde”, başlıklı II. bendinde ise; “müstakil ticaret mahkemesi kurulmamış olan il merkezleri ile ağır ceza mahkemesi bulunan ve bulunmayan (büyük şehir belediye sınırları dışında kalan mülhakatlar da dahil olmak üzere) diğer ilçelerde, ticaret mahkemelerinin görev alanına giren iş ve davalara; o yer asliye hukuk mahkemelerinin eşit olarak bakmalarına” düzenlemesi bulunmaktadır. (“Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun” 188 sayılı ilke kararındaki esaslara ek kararlar ilave eden 26.03.2014 tarih ve 141 sayılı ilke kararında ... ve ... ile ilgili ayrı bir düzenleme yapılmadığından 24.03.2005 tarih ve 188 sayılı kararı ... ve ... yönünden halen geçerli bulunmaktadır.)İlgili madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, müstakil Ticaret Mahkemesi kurulmuş olan yerlerde, Büyükşehir Belediye’si var ise, “Ticaret Mahkemesi’nin” yetki sınırı, Ağır Ceza Mahkemesi’nin yargı çevresi olarak tespit edilmiştir.Müstakil Ticaret Mahkemesi kurulmamış olan, Ağır Ceza Mahkemesi bulunan ilçelerde ise, ticaret mahkemelerinin görev alanına giren iş ve davalara, o yer Asliye Hukuk Mahkemeleri’nde bakılacağı belirtilmiştir.Somut olaya gelince; davanın ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nde (Asliye Hukuk sıfatıyla) açıldığı, bu sıfatla davaya bakıldığı ve sonuçlandırıldığı, gerekçeli karar başlığında bu sıfata yer verildiği, davalı şirketin ticaret sicil kaydının ... Ticaret Sicil Memurluğu'nda bulunduğu, yani borçlunun muamele merkezinin (İİK. 154/1 md.) ... olduğu, ...’de 12 Eylül 1997 tarihinde Ağır Ceza Mahkemesi’nin kurulduğu, halen faaliyette olduğu, ... Adliyesinin, ... Ağır Ceza Mahkemesi ile herhangi bir mülhakat adliye ilişkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.Bu durum tespit edildikten sonra, 188 sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararında ... Adli Yargı sınırları içinde Ticaret Mahkemesi’nin görev alanı belirlenirken çizilen sınır, ... Ağır Ceza mahkemesinin yargı çevresi olarak çok açık şekilde belirtilmiş, ... Adliyesinde de “Ağır Ceza Mahkemesi” bulunduğundan, aynı kararın II. bendinde belirtilen o yer “Asliye Hukuk Mahkemesi”nin davaya bakmakla yetkili olduğu belirlenmiştir. Hal böyle olunca, davaya bakma yetkisinin ... Asliye Hukuk (Ticaret mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesi’nde olduğu açıktır.Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK'nın 5. maddesi "Aksine hüküm olmadıkça, dava olunan şeyin değerine göre asliye hukuk veya sulh hukuk mahkemesi ticari davalara dahi bakmakla vazifelidir.Şu kadar ki; bir yerde ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu kanunun 4. Maddesi hükmünce ticari sayılan davalarla hususi hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere ticaret mahkemesinde bakılır.İkinci fıkrada yazılı hallerde, münhasıran iki tarafın arzularına tabi olmıyan işler hariç olmak üzere, bir davanın ticari veya hukuki mahiyeti itibariyle mahkemenin iş sahasına girip girmediği yalnız iptidai itiraz şeklinde taraflarca dermeyan olunabilir. İtiraz varit görüldüğü takdirde dosya ilgili mahkemeye gönderilir; bu mahkeme davaya bakmaya mecburdur; ancak, davanın mahiyetine göre tatbiki gerekli usul ve kanun hükümlerini tatbik eder. Ticari bir davanın hukuk mahkemesi, ticari olmayan bir davanın ticaret mahkemesi tarafından görülmesi hükmün bozulması için yalnız başına kafi bir sebep teşkil etmez.Vazifesizlik sebebiyle dava dilekçesinin reddi halinde yapılacak muamelelere ve bunların tabi oldukları müddetlere dair usul hükümleri, iş sahasına ait iptidai itirazın kabulü halinde de tatbik olunur." hükmünü içermektedir. Somut olayda, kamu düzenine ilişkin kesin yetki kuralının uygulanması gerektiğinden, işbu dava münhasıran iki tarafın arzularına tâbi olmayan işler kapsamında kalmakta olup, iş bölümü itirazı yapılmasa da davaya ticaret mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekmektedir. Davaya bu sıfatla bakılmamış olması, her ne kadar tek başına hükmün bozulması için yeterli bir sebep değil ise de, hüküm başka sebeplerle bozulmuş olduğundan, Dairemiz bozma ilamındaki gerekçelere ek olarak hükmün bu nedenle de re'sen bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, Dairemizin 29.04.2014 tarih ve 2013/8874 E., 2014/3308 K. sayılı ilamında yazılı gerekçelere ilave olarak yerel mahkeme kararının açıklanan gerekçe ile de re'sen BOZULMASINA, peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde iadesine, 09.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.