MAHKEMESİ : İstanbul 50. Asliye Ticaret MahkemesiTARİHİ : 17/09/2013NUMARASI : 2012/157-2013/219Davacının açmış olduğu iflas erteleme davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı iflas erteleme talebinin reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ile müdahiller H.. Mob. İnş. Donan. San. Tic. A.Ş. vekili, T... Servis ve Yön. A.Ş. ve Tepe Savunma ve Güv. Sist. San. A.Ş. vekili, T.... Asfalt İnş. San. Tic. Ltd. Şti. vekili, T..... Tic. A.Ş. vekili, B.... Makine ve Güç Sist. San. Tic. A.Ş. vekili, D... Metal ve Ahşap Mob. Dek. Turz. İnş. San. Tic. Ltd. Şti. vekili, T.... Asansör San. ve Tic. A.Ş. vekili, Ç... Grup Elk. San. Tic. A.Ş. vekili, I.E. P... S.... S... Bumper Cars vekili, P... Yapı San. ve Tic. Ltd. ve N... Tekn. Dan. Tic. Ltd. Şti. vekili, O... Yapı Sist. İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti. vekili, S... Peyzaj Mim. İnş. San. Tic. Ltd. Şti. vekili, İ.... Yapı Elk. San. Tic. A.Ş. vekili, T...l Bilgi İletişim AŞ. vekili, A... İnş. Turz. San. Tic. AŞ. vekili, O... Y.. Malz. Tic. İnş. Taah. AŞ. vekili, Z... Müh. ve Ayd. San. Tic. Ltd. Şti. vekili ile A... Mim. Müh. Hizm. ve İnş. San. A.Ş. vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -K A R A R-Davacı vekili müvekkilinin konaklama, sağlık ve spor tesisleri ile kongre, konser, sergi ve alış veriş merkezi ve sinema işletme ve kiralama işi ile iştigal ettiğini; 27.10.2011 tarihinde "Ora İstanbul Kentsel Eğlence Merkezi"ni hizmete açtığını, bu tesisin içinde iki otel, bir temalıpark, dört işletme ve ikiyüz bağımsız bölüm bulunduğunu, TC. Ziraat Bankası AŞ.'nden 02.11.2010 tarihli genel kredi sözleşmesi ile üç yıl anapara ödemesiz, on iki yıl vadeli 270.000.000 EUR finansman kredisi sağlandığını ve tesisin bulunduğu taşınmaz üzerine % 50 ilave marjla ipotek tesis edildiğini; müvekkilinin dışında gelişen nedenler ve belediyenin talepleri yüzünden % 10'luk bir maliyet artışının gündeme geldiğini, bu tutarın karşılanması için bankadan ek kredi talep ettiklerini ancak bankanın temerrüde düşmemiş olmalarına ve teminatlarının yeterli bulunmasına rağmen hesaplar üzerine bloke koyduğunu, sözleşmedeki kayıtlar nedeniyle başka kredi kaynaklarına başvurmalarını da engellediğini, bunun üzerine ortakların ilave teminatlar verdiğini; oysa projenin hem Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun ve hem de T.C. Ziraat Bankası AŞ. Teftiş Kurulu'nun denetiminden geçtiğini, T. Sınai Kalkınma Bankası'nın şirketin değerini 342.000.000 EUR olarak belirlediğini ve bu tutara iadesi beklenen 36.000.000 EUR tutarındaki Katma Değer Vergisi alacağının da dahil olmadığını; yine bankanın K... A.Ş. unvanlı denetleme kuruluşuna yaptırdığı yolsuzluk denetiminde şirket kayıtlarının doğrulandığını, son olarak bankanın 170.000.000 EUR bedelle ve vefa hakkı verilmek suretiyle kendisine devrini talep ettiğini ancak bu teklifin müvekkilince kabul edilmediğini ve bankaya farklı çözüm önerileri sunduklarını, bu gelişme üzerine bankanın kredi sözleşmesini kat ettiğini ve bu suretle şirketin borca batık hale geldiğini ileri sürerek, iflasın bir yıl süreyle ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı şirket yargılama süreci içinde tadil ettiği iyileştirme projesinde özetle alacakların tahsil edileceğini, tasarruf tedbirleri uygulanacağını, proje dışı teminatların paraya çevrilerek ek kaynak yaratılacağını, 2015 yılında sermayenin 510.000.000 TL'ye çıkartılacağını, borçların yapılandırılacağını ve taşınmazın vefa hakkı saklı tutularak ve kira sözleşmesi akdedilerek TC. Ziraat Bankası A.Ş.'ye devredileceğini, bu suretle adı geçen bankadan ek kredi kullanılacağını, bu ek kredinin tesisin işletilmesinde kullanılacağını ve otuz aylık ödemesiz süre içinde banka dışındaki borçların ödeneceğini, banka borcunun ödenmesi ile vefa hakkının kullanılarak tesisin geri alınacağını; aksi takdirde taşınmazın satış bedelinin banka lehine tesis edilen ipoteğin altında kaldığını ve iflas halinde diğer alacaklılara hiç ödeme yapılamayacağını bildirmiştir. Bir kısım müdahiller iyileştirme projesinin kendi alacaklarının tahsiline de imkan sağladığını beyanla davanın kabulünü talep etmişlerdir. Mahkemece iddia, müdahil beyanları, kayyım ve bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamına göre; davacının mülkiyetinde bulunan tek taşınmazını bir kısım borcuna mahsuben ve hiç para almadan elden çıkartacağı ve ilaveten 20.000.000 EUR daha borçlanacağı; taşınmazın elden çıkartılmasının işletmeyi tasfiye niteliğinde olduğu; keşif tarihinde tesiste eksiklikler bulunduğu ve bütün kiracıların ve işletmelerin faaliyetine son verdiği, davacının bu taşınmazı TC. Ziraat Bankası AŞ.'den kiralayarak elde edeceği kârla borç ödeme planının ciddi ve inandırıcı sayılamayacağı; bu suretle gelir elde etmenin çeşitli ihtimallere tâbi bulunduğu; iflasın ertelenmesinin bir yıl için kabul edilebileceği ve uzatmalarla bu sürenin beş yılı aşamayacağı, projede vefa hakkının kullanılması için öngörülen sürenin bu süreden daha fazla olduğu ve mahkemenin denetiminin mümkün olamayacağı, vefa hakkıyla yapılan devrin gerçek bir devir olmadığı yönündeki uzman görüşlerinin aksine iflas halinde mülkiyetin TC. Ziraat Bankası AŞ'de kalacağının tabii bulunduğu ve devrin gerçek olmadığı yönündeki fikrin gerçekçi olmadığı; iyileşme olmadığında taşınmaz mülkiyetinin bankaca kalacağı, bununla da sadece bankanın durumunun güvenceye alınmış olduğu ve diğer alacaklıların başvuracağı bir malvarlığı unsurunun kalmayacağı, böylelikle alacaklılar arasındaki eşitliğin bozulacağı; icra vasıtasıyla yapılacak satışların gerçek değerin altında olacağını iddia etmenin icra hukuku ilkelerine uygun olmadığı; Yargıtay uygulamasına göre sadece dava dilekçesi ekindeki projenin dikkate alınabileceği, sonradan verilen projelerin hükme esas alınamayacağı, dilekçe ekinde sunulan projede öngörülen ve yedi yıla uzayan sürelerin mahkemece beklenemeyeceği, 27.08.2012 tarihinde verilen ihtiyati tedbirden bu yana davacı yanca hiç bir işletme girişiminde bulunulmadığı; kiracıları tarafından terk edilen bir tesisin yeniden kiralanıp kiralanmayacağının, kâra geçilip geçilmeyeceğinin belli olmayacağı gerekçesiyle erteleme talebinin reddi ile davacı şirketin iflasına karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili ile müdahiller H...Mob. İnş. Donan. San. Tic. AŞ. vekili, T.... Servis ve Yön. AŞ. ve T.... Savunma ve Güv. Sist. San. AŞ. vekili, T... Asfalt İnş. San. Tic. Ltd. Şti. vekili, T.... Tic. A.Ş. vekili, B... Makine ve Güç Sist. San. Tic. AŞ. vekili, D.... Metal ve Ahşap Mob. Dek. Turz. İnş. San. Tic. Ltd. Şti. vekili, T..... Asansör San. ve Tic. A.Ş. vekili, Ç... Grup Elk. San. Tic. A.Ş. vekili, I....L S.. Bumper Cars vekili, P... Yapı San. ve Tic. Ltd. ve N... Tekn. Dan. Tic. Ltd. Şti. vekili, O...Yapı Sist. İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti. vekili, S... Peyzaj Mim. İnş. San. Tic. Ltd. Şti. vekili, İ... Yapı Elk. San. Tic. AŞ. vekili, T... Bilgi İletişim A.Ş. vekili, A... İnş. Turz. San. Tic. AŞ. vekili, O.. Y... Malz. Tic. İnş. Taah. AŞ. vekili, Z.. Müh. ve Ayd. San. Tic. Ltd. Şti. vekili ile A...Mim. Müh. Hizm. ve İnş. San. AŞ. vekili temyiz etmiştir. 1.Mahkemece iflâsın ertelenmesi talebi hakkında verilen hüküm temyiz eden müdahil H... Mob. İnş. Donan. San. Tic. A.Ş. vekili ile T... Servis ve Yön. A.Ş. ve T... Savunma ve Güv. Sist. San. A.Ş. vekiline 23.10.2013, müdahil T.. Asfalt İnş. San. Tic. Ltd. Şti. vekiline ise 25.10.2013 günü tebliğ edildiği halde, temyiz dilekçesi İİK'nın 164. Maddesinde öngörülen 10 günlük yasal süre geçirildikten sonra sırasıyla 14.11.2013, 06.11.2013 ve 08.11.2013 tarihinde verilmiştir. Süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 1989/3 esas, 1990/4 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında Yargıtay tarafından da karar verilebileceği kabul edilmiş olmakla, adı geçen müdahillerin temyiz isteminin süreden reddi gerekmiştir.2.İflasın ertelenmesi borca batık durumda bulunan şirketlerin iflas halinden kurtulması ve faaliyetine devamının sağlanması suretiyle ekonomik hayattaki varlığının sürdürülmesi amacını güder; bu anlamda sunulan iyileştirme projesinin şirketin sürdürülebilir bir mali yapıya ulaşmasını sağlayacak somut, gerçekçi ve uygulanabilir bir proje olması, şirketin sona ermesini sağlamaya yönelik olmaması beklenir. Bu noktada tasfiye kavramı üzerinde durmak gerekir. Hukuki bir terim olarak tasfiye, bir şirketin alacaklarının tahsili ve borçlarının ödenmesi (dış tasfiye) ile artan para olması halinde bunun pay sahiplerine dağıtılarak (iç tasfiye) şirketin sona erdirilmesi anlamındadır. Hukuken şirketlerin tasfiye edilerek ve edilmeyerek sona erdirilmesine ilişkin ihtimaller, yasalarda belirlenmiştir. Ekonomik bir terim olarak tasfiye ise bir ticari işletmenin faaliyetini azaltması ve/veya tamamen bitirmesi, aşırı şekilde küçülmesi; yerine göre dış tasfiyesinin yapılması ve işletmenin hayatiyetine son verilmesi ya da önceki haline oranla ciddi anlamda küçülmüş yeni bir işletmeye dönüşmesi demektir. Somut olayda mahkemece dava dilekçesi ekindeki proje dışında yeni projelerin verilmiş olmasının ve sunulan revize projelerin şirketin tasfiyesi niteliğinde olduğu fikrinden hareket edilmiştir. İlk olarak davacı şirketin dava dilekçesi ekinde sunduğu projeyi sonradan geliştirmesi ve değiştirmesi yasaya aykırı değildir. Mahkemece atıf yapılan Dairemiz kararlarında yeni bir proje verilmesinin yasaya aykırı olduğu değil, bilirkişilerce davacı şirketlere yol gösterilmesi ve özellikle bu çerçevede davacının revize proje sunulmaya zorlanması hususunun hataya dayandığı vurgulanmıştır. Bu nedenle mahkemenin Yargıtay kararını yanlış yorumlayarak hatalı değerlendirme ile sonuca varması doğru görülmemiştir. Kural olarak aktiflerin elden çıkartılması suretiyle bir kısım borçların ödenmesi alacaklıların alacağının teminatı niteliğinde olan varlıkları azalttığından ve zaten borca batıklığın tanımında belirtildiği şekilde varlıkların borçları karşılayamaması durumu mevcutolduğundan, iflasın ertelenmesi projesi olarak kabul edilmemektedir. Ancak somut olayda, davacının sahip olduğu taşınmazın değerinin, müdahil TC Ziraat Bankası AŞ. lehine tesis edilmiş bulunan ipoteği dahi karşılamadığı sabittir. Bu durumda bu taşınmazın diğer alacaklılar bakımından bir artı değer ifade etmediği; iflas halinde bu taşınmazın satış bedelinin diğer hiç bir alacaklı için bir ödeme kalemi oluşturmayacağı açıktır. Öte yandan şirketlerin mutlak surette kendi mülkiyetlerinde olan mallarla faaliyette bulunmak zorunlulukları yoktur; kiraladıkları bir fabrika binasında üretim ya da dükkanda satış yapmaları veya finansal kiralama suretiyle kullanım hakkını edindikleri üretim araçları ile faaliyet göstermeleri mümkündür. Bu durumda sırf kiracı konumunda bulunması şirketin işlerini tasfiye ettiği anlamında yorumlanamaz. Özellikle önerilen kira bedelinin düşüklüğü dikkate alındığında bu hususun uygulanabilir ve gerçekçi olduğu da bilirkişi raporlarından anlaşılmaktadır. Nitekim farklı görüş serdeden bilirkişi de rapora tamamen muhalif olmayıp, bazı ihtimallerin gözden kaçırılmaması noktasında yerinde bir uyarı görevini ifa etmiş; mutlak bir sonuca varmamıştır. İflasın ertelenmesi şirketin sona ermesini değil, faaliyetine devam etmesini hedeflediğinden sermaye arttırımı, yeni ortak alınması ya da mevcut bir teminat kapsamında olmak üzere ilave kaynak sağlanması esasen beklenen bir proje unsurudur. Bu bakımdan vefa hakkı çerçevesinde ilave kredi kullanımının şirkete getireceği yük ve sağlayacağı imkanlar denetlenmelidir. Son olarak iflasın ertelenmesine ilişkin bir ve uzatılmasına ilişkin dört yıllık süreler, borca batıklıktan çıkmak için öngörülen yasal sürelerdir. Kural olarak aciz hali erteleme istemine dayanak olamazsa da, ödeme güçlüğü yaratmayacak uzun vadeli borçların da diğer alacaklılar bakımından tehdit teşkil etmediğinin, projelerin ciddi ve inandırıcı olması noktasında gözden uzak tutulmaması gerekir. Konusunda uzman kuruluşların kâr oranları, işletme faaliyetleri gibi konularda sundukları raporların olumlu olması karşısında, faaliyetine ara vermiş bir işletmenin bundan sonra eskisi gibi talep görmeyeceğine ilişkin görüş de tek başına karar gerekçesi olamaz. Bir kısım müdahiller de projenin lehlerinde olduğunu beyan etmişlerdir. Bu durumda mahkemece faaliyete devam, kârlılık, yeni kaynak girişi olarak borçlanma ve özellikle küçük alacaklıların hukuki durumu konusunda inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirmelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle, bir kısım müdahiller vekillerinin temyiz itirazlarının süreden reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenle, hükmün BOZULMASINA, peşin harçların istek halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.