Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4184 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 7930 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi.Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacılar vekili, davalı kooperatifin kayıtlı ortakları olan müvekkillerinden ... ve ...'in davalı kooperatifin 07.07.2012 tarihinde yapılan olağan genel kuruluna katılarak muhalefet şerhlerini toplantı tutanağına yazdırdıklarını, yönetim kurulu tarafından ortaklık sayılarının hangi esasa göre belirlendiği bilinmemekle birlikte diğer müvekkilleri ile birlikte 350'den fazla ortağa toplantı için çağrı yapılmadığını, ayrıca 647 olarak belirlenen ortak sayısının gerçeği yansıtmadığını, kanuna ve alınan genel kurul kararına göre kat malikleri yönetimi bir heyete değil site işletme kooperatifine devretmiş olduğundan kooperatif genel kurulunun bu yetkiyi iptal edebilmesinin mümkün olmadığını, yetkisini aşan bir işlem olduğundan 7. ve 8 maddelerin yok hükmünde olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin kendi ibralarında oy kullandığını, gündem maddeleri görüşülürken söz alanların tutanağa geçirilmediğini, anasözleşmeye göre genel kurulun ilk altı ay içinde yapılmadığını ileri sürerek, davalı kooperatifin 07.07.2012 tarihli genel kurul toplantısının yok hükmünde olduğunun tespitine, aksi takdirde genel kurulda alınan 3, 4, 5, 6, 7, 8 no'lu kararların kanuna, anasözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olması sebebiyle iptaline karar verilmesini talep ve dava dava etmiştir.Davalı vekili, davacılardan ... ve ... dışındakilerin kooperatif ortağı olmadığını bu nedenle dava ehliyetlerinin bulunmadığını, davacılardan Kemal Kılınç'ın açtığı kooperatif üyeliğinin tescili davasının derdest olduğunu, toplantıda çağrı usulsüzlüğü olmadığını, kaldı ki çağrıdaki usulsüzlüklerin tek başına genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olmasına yol açmayacağını, kooperatif kayıtlarına göre ortak olarak gözüken herkesin davet edildiğini, inşaatın tamamlanması üzerine dükkanlarını teslim alan ortakların istifa etmesi nedeniyle 2007 yılından sonra eski yönetim zamanında da periyodik olarak ortak sayısında azalma olduğunu, 16.10.2010 tarihinde yeni yönetim seçildikten sonra önceki yönetim kurulunun kooperatife ait tüm defter ve kayıtları yanlarında götürdüklerini, bunun için açılan davanın derdest olduğunu, eski yönetimin ortak olmayanları haziruna kaydettiklerini, davacıların o tarihte ortak olduklarına dair belgeleri varsa sunmaları gerektiğini, davacıların 17 kişilik bir işletme kooperatifi kurup taşınmazı bu kooperatife devretmek suretiyle yönetim kuruluna verilen yetkinin dışına çıktıklarını ve kooperatifi zarara uğrattıklarını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; tüm davacıların davalı kooperatifin ortağı oldukları, usulüne uygun olarak çağrılmayan ... ve ... dışındaki davacılar da dahil tüm davacıların iptal davası açma hakkına sahip olduğu, davacılar dışında 350'den fazla ortağa çağrı mektubu gönderilmediği iddiasının davacılarca kanıtlanamadığı, dava konusu genel kurul kararının yoklukla veya butlanla sakat olmadığı, dava konusu genel kurul kararlarının kanuna, anasözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olmadığından iptal koşullarının da oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.Dava, kooperatif genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir.1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesi uyarınca, genel kurulda alınan kararların, oyunu kullanmasına haksız yere izin verilmemesi, çağrılmama, çağrının usulsüzlüğü, gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmemesi veya toplantıya ve karara yetkili olmayan kimselerin iştirak etmesi iddiaları dışında, yasa, anasözleşme ve afaki iyiniyet kurallarına aykırılık halleri ileri sürülerek iptalleri isteminde bulunabilmek için, toplantıya katılan üyenin red oyu vermesi ve karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirmesi ve davanın bu iddiaların tümü bakımından toplantıyı izleyen bir ayın içinde açılması gerekmektedir. Aynı madde hükmü uyarınca, genel kurulda alınan kararların, yasaya, anasözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğu iddiasıyla, toplantıda bulunan ortaklar red oyu kullanıp, alınan kararlara muhalif kalarak, keyfiyeti tutanağa geçirdikten sonra kararın iptali için toplantıyı kovalıyan günden başlamak üzere bir ay içinde dava açabilir. Bir üyenin iptal davasının bir aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılması, katılıp da genel kurulda yapılan oylamada red oyu vermemesi, muhalefet şerhini yazdırmaması halinde, HMK'nın 114/2. madde hükmü yollaması ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 53. ve davalı kooperatifin anasözleşmesinin 68. madde hükmünde aranan dava şartlarının gerçekleşmediği gözetilerek, HMK'nın 114/2 ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekir. Kooperatiflerde genel kurul toplantısına çağrının usulsüz yapılması veya yapılmaması halinin müeyyidesinin bu toplantıda alınan kararların yokluğu mu, yoksa iptal edilebilirliği mi olduğu hususu Türk ve yabancı doktrinde tartışmalı olup, çoğunluk düşüncesi, hukuki işlemlere güvenlik getirme amacı da dikkate alınarak bu nevi sakatlıkların müeyyidesinin iptal edilebilirlik olduğu yönündedir. Dairemizin yerleşik uygulamasına göre, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 45/2. ve davalı kooperatif anasözleşmesinin 59. maddesi emredici nitelikte ise de, aynı Yasa'nın 53. maddesinde çağrıda usulsüzlük halinin genel kurula bu nedenle katılamayan ortaklara bu toplantıda alınan kararların iptali davası açma hakkı verildiğine göre, kanun koyucunun çağrıda usulsüzlük halinde bunun müeyyidesini butlan olarak kabul etmediği anlaşılmaktadır.Çağrının usulsüzlüğünü iddia eden taraf, genel kurul toplantısında alınan kararların yasaya, anasözleşmeye veya iyiniyet kurallarına aykırılık iddialarından birine ya da hepsine dayanması ve iddiasını ispat etmesi zorunludur. Çağrıdaki usulsüzlük, alınan kararların salt bu nedenle iptali ya da butlanı sonucunu doğurmamaktadır. Diğer yandan, genel kurul toplantısına çağrılması gereken ortakların çağrılmaması ve gelmemeleri halinde, toplantı ve karar nisabını etkiliyorsa bu durum, kararın batıl sayılmasını gerektirir. Bu nitelikteki kararların batıl olduğunun tespiti davası açabilmek için kararlara muhalif olmak gerekmediği gibi, açılacak dava da herhangi bir süreye tabi değildir.1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 45/2. maddesi, "Genel kurul sözleşmede gösterilen şekil ve surette toplantıya çağrılır. Toplantı nisabı sözleşmede gösterilir. Ancak yapı kooperatiflerinin genel kurul toplantısında ortakların en az 1/4' ünün şahsen veya temsilen hazır bulunmaları şarttır." hükmünü; aynı Kanun'un 51/1. maddesi ise "Kanun veya anasözleşmede aykırı hüküm bulunmadıkça, genel kurul kararlarında ve seçimlerde oyların yarıdan bir fazlasına itibar olunur" hükmünü; anasözleşmenin 60. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesi ''Toplantının gerçekleştirildiği tarihten 3 ay evvel kooperatife kaydolmuş olan ortakların 1/4'ü, ortak sayısı 5.000’in üzerinde olan kooperatiflerde ortakların 1/50’sinin bulunduğu anlaşılınca başkanlık divanı seçimine geçilir.'' hükmünü; 62. maddenin ilk fıkrası ''Kararlar hazır bulunan ortakların çoğunluğu ile alınır. Oyların eşitliği halinde tekrar oylama yapılır. Vekaleten oy kullanılmaz. Ancak birliklere girme veya birlikten ayrılma, anasözleşme değişikliği, dağılma, birleşme ve ayrılma hakkındaki kararlarda hazirun listesini imzalayan ortakların 2/3 nisabı aranır.'' hükmünü; 2. fıkrasının ilk cümlesi ''Ortakların şahsi sorumluklarının ağırlaştırılması veya ek ödeme yükümlükleri hakkında alınacak kararlar için bütün ortakların 3/4’ünün rızası gereklidir.'' hükmünü içermektedir. Anılan hükümler emredici nitelikte olup, bu hükümlere aykırılık teşkil eden genel kurul kararları, batıl olup, bu kararlar baştan beri hüküm ifade etmezler ve bunların batıl olduğunun tespiti için açılacak davalarda genel kurulda muhalefette bulunmuş olma şartı aranmayacağı gibi, bir aylık hak düşürücü süre içinde açılmış olmaları da dinlenmeleri yönünden zorunlu değildir. Davacı tarafça davalı kooperatifin iptali istenen genel kurulunda 647 olarak belirlenen ortak sayısının gerçeği yansıtmadığı, 350'den fazla ortağın toplantıya çağrılmadığı ileri sürülmektedir.Dosya kapsamından 02.05.2009 tarihli genel kurulda 1049, 16.10.2010 tarihli genel kurulda 1002, 02.07.2011 tarihli genel kurulda 643 ve iptali istenen genel kurulda 647 ortağın kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalı kooperatifçe sunulan 1999 yılına yani 3.214 sıradaki ortağa kadar pay defterleri incelenmiş olup, daha sonraki yıllara ilişkin kooperatif pay defterlerinin sunulamadığı belirlenmiştir.Bu durumda, mahkemece, önceki raporu sunan bilirkişi kurulu aracılığıyla davalı kooperatifin defter, kayıt ve belgeleri ile genel kurul tutanakları incelenip 2009 ve 2010 yıllarına ait hazirun cetvelinde ortak olanların listesiyle karşılaştırılmak suretiyle 2012 yılı genel kurulunda ortak olarak belirtilmeyen kişiler varsa isimlerinin belirlenmesi, bu kişilerin ortak olup olmadıkları, ihraç edildikleri ya da istifa ettiklerinin davalı kooperatifçe kanıtlanması gerektiği de gözönünde bulundurularak buna ilişkin davalı kooperatifte kayıt ve belge bulunup bulunmadığı hususunda ek rapor alınması ve yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde ortak olduğu halde çağrılmayan kişilerin dava konusu genel kurulun toplantı ve karar nisabını etkileyip etkilemediği tartışılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, haklarında zayi belgesi olduğu savunulmayan ve davalı kooperatifte bulunması ve sunulması gereken pay defterlerinin ibraz edilmemesine rağmen ispat yükü davacılara yüklenmek suretiyle eksik incelemeye ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.