Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4097 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 337 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Mersin 1. Asliye Ticaret MahkemesiTARİHİ : 18/09/2013NUMARASI : 2012/366-2013/221Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - KARAR -Davacı vekili, arsa maliki olan müvekkili ile davalı yüklenici arasında 24.09.2007 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, müvekkiline ait iki adet parselin tevhid işleminin müvekkili tarafından 2008 yılında tamamlandığını, ancak buna rağmen davalının kendi yükümlülüklerini yerine getirmediğini ileri sürerek, sözleşmenin tazminat talepleri saklı kalmak kaydı ile feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkilinin imar işlemleri ve sözleşmedeki parsellerin tevhidi işlemleri ile uğraştığını, hazırlatılan mimari proje ve avan projeleri ile ilgili davacı tarafça olumlu ya da olumsuz görüş bildirilmediği, bu projelere onay verilmedikçe uygulama projelerinin hazırlatılamayacağını, müvekkiline ihtar yapılmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; yüklenicinin avan projelerini sözleşmenin 3b maddesi gereği arsa sahibinin onayına sunmak amacıyla ona gönderdiğini ve onay istediğini yasal delillerle kanıtlayamadığı, taraflar arasında mimari projenin henüz hazırlanmadığı, inşaat ruhsatının alınmadığı ve inşaat faaliyetine hiç başlanılmadığı konusunda bir uyuşmazlık bulunmadığı, dolayısıyla, davalının 24.09.2007 tarihinde üstlenmiş olduğu sözleşme kapsamındaki edimlerini yerine getirmediği açıkça anlaşılmakla birlikte, sözleşmede ruhsat tarihinden itibaren 36 ay olarak belirlenmiş olan inşaat süresinin neredeyse iki katı gibi bir süre geçmiş olduğu halde halen yapılacak inşaatla ilgili ruhsatın dahi alınamamış olduğu gözetildiğinde, olayda mehilsiz fesih şartlarının oluştuğu, beş yıllık boşa harcanan bir süreden sonra inşaat süresi için bile sözleşmede 36 aylık bir süre öngörülmüş iken, davacı arsa sahibinden sözleşmeden hemen sonra yapılması gereken işlemler için yükleniciye ek süre tanımasını ya da sözleşme hükümleri ile bağlı kalmasını istemenin sözleşmeden beklenen amaca ve hakkaniyete uygun düşmeyeceği, davalı yüklenicinin edimlerini hiç bir yasal engel bulunmamasına rağmen yerine getirmeyerek temerrüde düşmüş olduğu, ayrıca yüklenicinin hal ve vaziyetinden çekilecek ihtarın da sonuçsuz kalacağının dava tarihine kadar geçirilen süreçten anlaşıldığı, bilirkişi raporunun olaya ve dosya içeriğine uygun düşmediği gerekçesiyle, davanın kabulü ile sözleşmenin feshine karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.1). Dava, sözleşmenin feshi istemine ilişkindir. 26.06.2012 tarih ve 6335 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile değiştirilen 6102 sayılı TTK'nın 5. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olup, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu düzenlenmiştir. Bir yerde asliye ticaret mahkemesi bulunduğu takdirde, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevi içinde bulunan ve anılan yasanın 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ve özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı da hüküm altına alınmıştır. Somut olayda uyuşmazlık, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK'nın 470. vd. maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinin bir türü olan “arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin” feshine ilişkin olup, anılan bu tür uyuşmazlıklar 6102 sayılı TTK'nın 4. maddesinde tahdidi olarak sayılan mutlak ticari davalardan olmadığı gibi davacının tacir sıfatı bulunmadığından, diğer anlatımla her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hukuk davası (nispi ticari dava) niteliğinde de bulunmamaktadır.Bu durumda mahkemece Asliye Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğu gözönünde bulundurulup 6100 sayılı HMK'nın 114/c ve 115/2. maddeleri uyarınca mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken uyuşmazlığın esası incelenerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır.2-Bozma nedenine göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün BOZULMASINA (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.