Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4041 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 2323 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki sözleşmenin yürürlükte bulunduğunun tespitine ilişkin asıl; tazminata ilişkin birleşen davanın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Asıl davada davacı vekili, müvekkili yüklenici ile davalı arsa sahibi arasında ... Noterliği'nin 18.09.2008 tarih ve 37897 yevmiye sayılı düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmes ile bu sözleşmeye ek olarak düzenlenmiş Bornova 4. Noterliği'nin 17.03.2009 tarih ve 820 yevmiye sayılı ek sözleşme imzalandığını, davalının 11.08.2009 tarihli ihtarname ile "süresi içinde belediyeye inşaat ruhsatı başvurusu yapılmadığından" bahisle sözleşmenin münfesih hale geldiğini bildirerek, müvekkilinin eşi ....'ı verdiği vekaletlerden azlettiğini, söz konusu azil ve fesihlerin haksız olduğunun .... Noterliği'nin 25.08.2009 günlü 18502 yevmiye sayılı ihtarnamesiyle davalıya bildirildiğini, taraflar arasında yapılan 18.09.2008 tarihli sözleşmenin 5. maddesi gereği müvekkiline tanınan 45 günlük inşaat ruhsatı almak için belediyeye müracaat süresi içinde belediyeye inşaat ruhsatı için müracaat edildiğini, bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmenin kendiliğinden münfesih olmadığını, inşaat planında yapılan değişiklikler nedeniyle inşaat ruhsatı alınamadığını, inşaat planında yapılan değişikliklerin taraflar arasında düzenlenen 17.03.2009 tarihli ek sözleşmede de yer aldığını, iş sahibi davalının, hem sürekli mimari projede değişiklik yapılmasını istediğini veya buna sözlü olarak onay verdiğini, hem de süresinde inşaat ruhsatı alınmadığı için akdi tek taraflı feshettiğini bildirdiğini, iş sahibi için asıl olanın işin kararlaştırılan süre sonunda bitirilmesi olduğundan, işin sözleşme süresi içinde bitirilmesi imkânı bulunduğu müddetçe fesih hakkı kullanamayacağını ileri sürerek, 18.09.2008 tarihli sözleşme ve 17.03.2009 tarihli ek sözleşmelerin yürürlükte ve tarafları bağlayıcı bulunduğunun tespitini talep ve dava etmiştir.Asıl davada davalı vekili, davanın reddini istemiştir.Birleşen davada davacı vekili, taraflar arasındaki sözleşmenin geçerliliğine ilişkin .... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2009/472 Esas sayılı dosyasında dava açıldığını ve halen derdest olduğunu, anılan davanın devamı sırasında davalının dava konusu taşınmaz üzerinde inşaata başladığının öğrenildiğini, davalının feshinin haksız ve usulsüz olduğunu, azilname nedeniyle müvekkilinin işlere devam etme imkânının kalmadığını, davalının haksız ve yasal olmayan şekilde sözleşmeyi tek taraflı feshi nedeniyle müvekkilinin sözleşme ve ek sözleşmeden kaynaklanan kâr mahrumiyeti, sözleşme hükümleri gereği cezai şart ve bunların faizlerini talep etme hakkı doğduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak, yapılan masraflar ile birlikte 20.000,00 TL mahrum kalınan kâr ile 5.000,00 TL cezai şartın toplamı olan 25.000,00 TL'nin 25.06.2009 tarihinden itibaren temerrüt faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini toplam 842.827,00 TL'ye artırmıştır.Birleşen davada davalı vekili, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; asıl davada, sözleşmenin feshi iradesinin her iki tarafça dava olarak ileri sürülmüş olduğundan sözleşmeler yürürlükte olup, tarafları bağlayıcı nitelikte bulunduğu, birleşen davada ise davacının da kusurlu olduğu, bu nedenle mahrum kalınan kâr payı ile cezai şartı talep edemeyeceği, ayrıca zorunlu ve faydalı masrafların davalı yönünden faydalı ve kalıcı nitelikte olmadığının hüküm kurmaya yeterli, denetime elverişli raporda belirtilmiş bulunduğu gerekçesiyle, asıl ve birleşen davalarda, davaların koşulları oluşmadığından ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.Kararı, asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz etmiştir.1- Asıl dava taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin davalı arsa sahibince feshinin geçersizliğinin tespiti istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK'nın 297/1-c maddesinde hükmün gerekçe bölümünün, 2. fıkrada ise hükmün sonuç bölümünün kapsayacağı hususlar düzenlenmiştir. Anılan 297/1-c maddesinde, hükmün, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri de kapsaması gerektiği öngörülmüştür. HMK'nın 297/2. maddesinde, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu öngörülmüştür. Kararın hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerekmektedir. Mahkeme kararının gerekçe bölümü ile hüküm sonucunun çelişkili olması, mahkeme kararlarının tereddüt doğurmayacak şekilde açık olması kuralına aykırılık oluşturur. Mahkemece hükmün gerekçe kısmında, "asıl davada sözleşmenin feshi iradesi her iki yanca dava olarak ileri sürülmüş olduğundan" cümlesi kullanıldıktan sonra bu tespitle çelişen şekilde "sözleşmelerin yürürlükte olup, tarafları bağlayıcı nitelikte bulunduğundan" şeklindeki anlatım ile farklı sonuca varılmış, hüküm fıkasında ise gerekçenin ilk bölümüne uygun olarak davanın reddine karar verilmiş, bu kez hüküm fıkrası gerekçenin anılan ikinci bölümü ile çelişkili olmuştur.Mahkemece, davaya konu sözleşmelerin ayakta olup olmadığı, tarafların fesih iradelerinin birleşip birleşmediği yönünde hüküm fıkrası ile çelişmeyecek nitelikte gerekçe oluşturulmadığından ve gerekçeye uygun hüküm kurulmadığından, hükmün bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.2- Bozma nedenine göre, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin asıl davaya yönelik diğer, birleşen davaya yönelik tüm temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,(2)numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl davaya yönelik diğer, birleşen davaya yönelik tüm temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.