Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3772 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 9343 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Alanya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)TARİHİ : 20/06/2012NUMARASI : 2009/166-2012/462Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -K A R A R-Davacı vekili, davalının müvekkilinden otelcilik hizmeti aldığını ancak karşılığını ödemediğini, bu nedenle 32.162,47 TL asıl alacak ve 1.181,97 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 33.344,44 TL'nin tahsili amacıyla başlatılan icra takibinde, davalının 2.799,17 TL asıl alacak ve bu miktara karşılık gelen fer'ilerini ödediğini, takibin geri kalan kısmına itiraz ettiğini ileri sürerek, takibin 29.363,30 TL asıl alacak ve 1.085,97 TL işlemiş faiz olmak üzere 30.449,27 TL'lik kısmına yönelik itirazın iptali ile asıl alacak üzerinden hesaplanacak %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin bir başka yabancı tur şirketinin acentası olarak davacının işlettiği oteli tuttuğunu, davacının kötü hizmet vermesi nedeniyle otele gelen yabancıların şikayetçi olduklarını, dava konusu icra takibinde müvekkilinin asıl borç ve fer'iler için 3.367,00 TL ödeme yaptığını, borcun bunun dışındaki kısmını hizmetin kötü ifa edilmiş olması nedeniyle kabul etmediğini, alacağa dayanak olarak gösterilen faturalarda belirtilen otel konaklama hizmetinin sözleşmede kararlaştırıldığı gibi alınmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davalının davacıya bakiye 10.934,92 TL asıl alacak, 638,63 TL işlemiş faiz olmak üzere 11.572,95 TL borcu bulunduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile itirazın bu miktarlar üzerinden iptaline karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava taraflar arasındaki, otelcilik hizmetinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki kısmi itirazın iptali istemin ilişkindir.YHGK'nın 09.06.2004 tarih ve 362 E, 347 K; 12.10.2011 tarih ve 19-473 E, 607 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere; (İkrarın yapıldığı ve tamamlanmış işlemin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan) HUMK'nın 236. maddesinde, taraflardan birinin ikrarının geçerli olduğu ve o taraf aleyhine delil teşkil edeceği belirtilmiş, ancak ikrarın tanımı yapılmamıştır. Öğretideki tanımlamalara göre ise, ikrar (dar anlamda ikrar), görülmekte olan bir davada, taraflardan birinin, diğer tarafça ileri sürülen ve kendisi aleyhine hukuki sonuç doğurabilecek nitelik taşıyan maddi vakıanın doğruluğunu kabul etmesidir. Yargıtay uygulamasında da, ikrara bu anlam yüklenmektedir. (İkrar kavramının tanımı ve aşağıda ikrarın türlerine ilişkin olarak yapılan açıklamalar bakımından ayrıntılı bilgi için, Bkz: Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı Cilt: 2, Ankara 2001, sayfa: 2037 ve devamı; Prof. Dr. Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, Cilt: 1-2, 3. Bası, Formül Matbaası, İstanbul 1984, Sayfa: 549 ve devamı; Prof. Dr. Necip Bilge, Medeni Yargılama Hukuku Dersleri, 3. Baskı, Sevinç Matbaası, Ankara 1978, sayfa: 510 ve devamı; Dr. Süha Tanrıver, Türk Medeni Yargılama Hukukunda İkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 1993/2, sayfa: 212 ve devamı.).İkrardan söz edilebilmesi için, bir tarafın bir vakıa ileri sürmüş olması, diğer tarafın da bu vakıanın doğru olduğunu bildirmesi gerekir. İkrarın konusu, ancak karşı tarafın ileri sürdüğü vakıalar olabilir. Bir tarafın, kendisinin ileri sürdüğü bir vakıanın doğruluğunu bildirmesi ikrar niteliği taşımayacağı gibi, karşı tarafın ileri sürdüğü hukuki sebepler de ikrara konu olamazlar. Öğretide ve uygulamada ikrar, yapıldığı yere, kapsamına ve içeriğine göre türlere ayrılmaktadır.Yapıldığı yere göre mahkeme dışı veya mahkeme içi ikrardan söz edilir. Mahkeme dışı ikrar takdiri, mahkeme içi ikrar ise kesin delil niteliğindedir. İçeriği itibariyle ikrar ya basit (adi), ya vasıflı (mevsuf) ya da bileşik (mürekkep) nitelikte olabilir. Vasıflı ikrara, gerekçeli inkar da denilmektedir. Basit (adi) ikrar, karşı tarafça ileri sürülen bir vakıanın doğru olduğunun, herhangi bir kayıt veya şart bildirilmeksizin kabul edilmesidir. Basit ikrarda, onun konusunu oluşturan vakıalar artık tartışmalı olmaktan çıkarlar; dolayısıyla bunların ayrıca kanıtlanmasına gerek kalmaz. Vasıflı ikrarda, (gerekçeli inkarda) karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığı kabul edilmekle birlikte, onun hukuki niteliğinin (vasfının) ileri sürülenden başka olduğu bildirilir. Bileşik (mürekkep) ikrarda ise, bir tarafın ileri sürdüğü vakıa karşı tarafça bütünüyle kabul edilmekle; eş söyleyişle, vakıanın doğru olduğu ve bildirilen vasıfta bulunduğu kabul edilmekle birlikte, ikrara öyle bir vakıa eklenir ki, eklenen bu vakıa, ya ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmasını engeller ya da onu hükümsüz kılar. Bileşik ikrar, ikrara konu olan vakıa ile ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre, bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır. Öğreti ve uygulamada, ağırlıklı olarak, bağlantısız bileşik ikrar dışındaki ikrar türlerinin bölünemeyeceği, dolayısıyla, böyle durumlarda, ikrar edenin ispat yükü altında olmadığı kabul edilmekte; iddiasını ispatlama yükümlülüğünün, karşı tarafa ait olduğu benimsenmektedir. Somut olayda, davalı tarafça hizmet sözleşmesinin varlığı ve hizmetin alındığı kabul edilmekle birlikte, hizmetin ayıplı ifa edildiği savunulmaktadır. Davalının ikrarına eklediği bu vakıa ile davacı tarafın hizmet bedelinin ödenmediğine ilişkin iddiası arasında bir bağlantı yoktur. Niteliği itibariyle bağlantısız birleşik ikrarın söz konusu olduğu bu durumda, ayıplı ifaya ilişkin ispat yükümlülüğü davalıdadır. Taraflar arasında, oteldeki konaklama süresi ile otelde konaklayan kişi sayısı ve bunlara bağlı olarak hizmet bedeli konusunda ihtilaf bulunmamasına rağmen, mahkemece sadece tarafların ticari defterleri esas alınarak uyuşmazlık çözümlenmiştir. Bu durumda mahkemece, davalının hizmetin ayıplı ifa edildiği yolundaki savunması ile ilgili deliller toplanıp değerlendirilmesi, ayıp ihbarının makul sürede yapılıp yapılmadığı üzerinde de durularak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.