Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3771 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 9255 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Merzifon Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 04/07/2013NUMARASI : 2012/172-2013/444Taraflar arasındaki alacak davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -K A R A R-Davacı vekili, müvekkili kooperatifin 04.04.1999 tarihli genel kurulunda kur'a dışı tutulan zemin kattaki dairelerin satışı konusunda yönetim kuruluna yetki verildiğini ve 13.08.1999 tarihinde de D Blok 2 no'lu dairenin davalıya satıldığını, taraflar arasındaki satım sözleşmesinde, kur'a çekiminden sonra kooperatif için yapılan tüm harcamaların alıcıya ait olacağının kararlaştırıldığını, ancak davalının kur'a çekiminden sonra tapu, maliye, belediye gibi kurumlar nezdinde doğan kooperatif borçlarından dolayı kendisine isabet eden ödemeleri yapmadığını, bu kapsamda Nisan 2006 tarihi itibariyle müvekkili kooperatife, 3.050,00 TL asıl borç ve kooperatif genel kurul kararları ile belirlenen aylık %10 faiz oranı üzerinden hesaplanmış 6.355,00 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 9.045,00 TL borcu bulunduğunu ileri sürerek, bu miktarın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin davacı kooperatiften daire satın aldığını, sözleşmede, alıcının kur'a çekiminden sonra yapılacak harcamalardan sorumlu olacağının düzenlendiğini, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda, ortak kullanım alanlarındaki imalatlar için yapılan bu harcamaların toplam 35.497,00 TL olduğunun belirlendiğini, müvekkilinin arsa payına göre bu paranın 1/36' sından sorumlu olduğunu ve davacı kooperatife 1.800,00 TL elden, 2.100,00 TL banka hesabına olmak üzere toplam 3.750,00 TL ödeme yaptığını, hali hazırda kooperatife borcu bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, kur'a çekiminden sonra yapılan işlere ilişkin maliyet hesabının bilirkişiye yaptırıldığı, bu rapora tarafların itiraz etmediği, davalının, payına düşen ödemenin 986,02 TL olduğu ve kur'a çekiminden sonra da kooperatifin banka hesabına 2.100,00 TL ödeme yaptığı, böylelikle sözleşmeden doğan sorumluluğunu yerine getirdiği belirtilerek davanın reddine dair verilen ilk karar, Dairemizin, 27.12.2011 tarih ve 2282 E, 2851 K sayılı ilamıyla, davacı kooperatifin tüm defter, kayıt ve belgeleri, sözleşme tarihinden (13.08.1999) sonrasına ait yönetim kurulu kararları, genel kurul tutanakları, hazirun cetvelleri ve davalının üye kaydına ilişkin kooperatif üye kayıt defterinin ilgili sayfalarının onaylı örnekleri dosya içerisine alınarak, kooperatif konusunda uzman bir bilirkişiden davalının genel kurullara katılması ve dava dilekçesine ekli listede bir kısım aidat ödemelerini de yaptığı ileri sürülmüş olması karşısında öncelikle davalının kooperatife üye olup olmadığı, üye ise üyeliğinin niteliği belirlendikten sonra alacak istemine konu tüm kalemlerle ilgili olarak hangilerinden ne oranda sorumlu olacağının, davalı tarafından ödendiği kabul edilen 2.100,00 TL'nin satış bedeli olarak mı yoksa sözleşmenin 4.maddesi uyarınca mı ödendiği ve kooperatife borcu kalıp kalmadığı hususlarında tarafların tüm iddia ve savunmalarını kapsayacak, açıklamalı, ayrıntılı ve denetime elverişli rapor alındıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporuna göre; davalının kooperatif üyesi olduğu, satış sözleşmesinin 4. maddesine göre kur'a çekiminden sonra kooperatif için yapılan tüm harcamalardan sorumlu olduğu, dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 88. ve 120. maddeleri gözönünde bulundurularak yapılan faiz hesabı da dikkate alındığında, davacı kooperatife 3.050,00 TL asıl ve 2.734,02 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 5.784,02 TL borcu bulunduğu gerekçesiyle, bu miktarın, asıl alacağa dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle, davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.2-Dava, kooperatif aidat alacağının tahsili istemine ilişkindir.Taraflar yasal delillerini sunarak iddia ve savunmalarını kanıtlayabilme hakkına sahip bulunduklarından, delil bildirme haklarını sınırlamadıkça veya delil bildirimi için yasaya uygun şekilde mahkemece kesin süre verilmedikçe veyahut yanlar arasında delil sözleşmesi yapılmamışsa yargılamanın her aşamasında taraflar yasal delillerini sunabilirler. Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf o vakıayı başka delillerle ispat edemediği takdirde diğer tarafa yemin teklif edebilir. Ancak ispat yükü kendisine düşen taraf bütün delillerle iddiasını veya savunmasını ispatlamaya çalışıp bunu başaramadığı takdirde son çare HMK'nın 232/2. maddesi uyarınca olarak yemin deliline başvurur (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü 6.baskı, cilt III, sh.2493). Tüzel kişiye teklif edilen yemin, tüzel kişinin yetkili organı tarafından eda edilir. Bu temsilci yemin konusu işlemin yapıldığı tarihteki değil, yemin teklif edildiği zamanki temsilcisidir. Ayrıca, birlikte temsil söz konusu olduğu takdirde yeminin bağlayıcı olabilmesi için birlikte temsile yetkili kişilerin tamamının yemin etmesi zorunludur.Dava, 1086 sayılı HUMK'nın yürürlükte olduğu dönemde 16.06.2006 tarihinde açılmış olup, davalının cevap dilekçesi verdiği dönemde de aynı yasa yürürlüktedir. Davalı tarafça, hangi delillere dayanıldığı açıklanmadığına, delilleri hasredilmediğine ve mahkemece HUMK'nın 200/son madde hükmü uyarınca delillerini bildirmesi için kesin süre verilmediğine ve ayrıca delilleri hasretmesi istenilmediğine göre, tamamlanmış işlem çerçevesinde davalı yararına kazanılmış hak oluşmuş olup, HMK'nın 129. ve 130. madde hükümlerinin uygulanması gerekmemektedir. Bu durumda, 04.07.2013 tarihli son celsede de yemin deliline dayanılması mümkün olup, mahkemece, 1.800,00 TL'lik ödeme konusunda davalı vekilinin yemin teklifi ile ilgili olarak, yeminin eda edileceği tarihteki davacı kooperatif temsilci veya temsilcileri tarafından eda edilmesi gerektiği de gözönünde bulundurularak işlem yapılması ve HMK'nın 229. madde hükmü gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.Diğer tarafından, gerekçeli karar başlığında, 16.06.2006 olan dava tarihinin 04.04.2012 olarak yazılmış olması da hatalı olmuştur.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.