Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3623 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 1342 - Esas Yıl 2013





Davacı vekili, müvekkili şirketin 1983 yılından 16.04.2004 tarihine kadar davalı şirkete gümrük müşavirliği hizmeti verdiğini, ancak tarafların ilk 13 yıl yazılı sözleşme yapmadan ticari ilişkilerini devam ettirdiklerini, davalının dayatması sonucu 06.05.1996 tarihinde müvekkili şirketin hukuka, ahlaka ve adaba aykırı olan sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldığını, sözleşme tarihinden 8 yıl sonra davalının 16.04.2004 tarihinde sözleşmeyi tek yanlı olarak feshettiğini, sözleşmenin 3 ve 14. maddelerinin davalı şirkete hiçbir sebep göstermeden istediği zaman sözleşmeyi feshetme yetkisi verdiğini, bu maddelerin Anayasa'ya, TMK'nın 2. maddesine ve Yargıtay'ın istikrarlı kararlarına aykırı olduğunu, davalının sözleşmeyi tek taraflı olarak aniden feshetmesinin müvekkili şirketin ekonomik felce uğrayıp, ticari faaliyetlerini sürdüremez hale gelmesine ve mahvına yol açtığını, müvekkilinin davalıya hizmet verebilmek için tüm organizasyonunu davalı şirkete göre düzenlediğini, tüm zamanını ve gücünü davalıya ayırdığını, gelirinin %90 kısmını davalı şirketten sağladığını ileri sürerek, müvekkilinin davalıya verdiği iki adet teminat mektubunun iadesine, müvekkili tarafından ??denmekte olan devre komisyon faiz ve masrafların davalıdan tahsiline, müvekkilinin uğradığı zararlarının şimdilik fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000,00 TL'nin fesih tarihinden itibaren reeskont faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, davacı vekili 06.12.2007 tarihinde davayı ıslah ederek 408.573,96 TL'nin tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili, taraflar arasında imzalanan 06.05.1996 tarihli sözleşmenin müvekkiller tarafından sözleşmenin 14. maddesine dayalı olarak 16.04.2004 tarihinde feshettiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin sözleşme serbestisi içinde hukuka, ahlak ve adaba uygun biçimde imzalandığını, sözleşmenin aniden feshedilmediğini, davacının yaptığı bazı işlerin kademeli olarak davacıdan alınarak bir başka şirkete verildiğini, sözleşmenin peyderpey tasfiye edildiğini, sözleşmenin 14. maddesinin müvekkiline fesih hakkı verdiğini, müvekkilinin sözleşmeyi feshetmekte haklı sebepleri olduğunu, davacı şirketin yaptığı iş ve işlemler nedeniyle müvekkili şirketin yetkilileri aleyhine büyük miktarlarda ağır para ceza davaları ve ilgili idare tarafından para cezaları uygulandığını, bunların iptali için dava açıldığını, müvekkilinin davacı dışında iki gümrükleme firması ile de çalıştığını, adı geçen bu firmalarla olan sözleşmelerin de feshedildiğini, sözleşmenin 7/4. maddesi uyarınca davacının teminat mektuplarının iadesi talebinin de yerinde omladığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi kurulu rapor ve ek raporu ve tüm dosya içeriğine göre; taraflar arasında 1983 yılından itibaren yürüyen ticari ilişkinin 05.06.1996 tarihinde yazılı hale getirildiği, tarafların karşılıklı hak ve yükümlülüğü hususlarının sözleşmenin 7 ve 8. maddelerinde düzenlendiği, sözleşmenin sözleşme serbestisi içinde tarafların özgür iradeleriyle imzalandığı, davacının sözle??menin baskı sonucu imzalandığı iddiasının yerinde olmadığı, ayrıca bir sözleşmenin tarafları ilanihaye bağlayacağının da kabul edilemeyeceği, her iki tarafında sözleşmenin kendileri için devamında bir yarar olmadığında fesih hakkına sahip olduklarını, önemli olan hususun sözleşmeyi fesheden taraf için ortaya konan gerekçenin sözleşmenin devamını faydasız hale getirip getirmediğinin ve bunda karşı tarafın kusurunun bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği 2003/1 sayılı Dış Ticarette Standardizasyon Tebliği'nin 5. maddesi uyarınca ithalatçı firmanın ancak kendi ihtiyacı için bir konuda taahhütname vermek koşulu ile TSE uygunluk değerlendirilmesinden muaf olarak ithalat yapabileceği, oysa davalının kendi ihtiyaçları için kullanılmak üzere taahhüt vermesine rağmen ithal ettiği malları yasal düzenlemeye aykırı olarak bayilere sattığını, davacının bu işlemde yaptığı gümrük işlemlerinden dolayı tahakkuk ettirilmiş bir para cezası ve açılmış davanın söz konusu olmadığı, bu nedenle sözleşmenin 14. maddesinin davacı aleyhine yorumlanamayacağı, sözleşmede tek yanlı fesih hakkı olmakla birlikte davalının bu şekilde feshinin adalet dengelerine, MK'nın 2. ve BK'nın 21. maddelerine aykırı olduğu, davacının sözleşmeye güvenerek yaptığı yaptırımların ve beklediği kârın, zararına yol açabileceği, sözleşmenin yaklaşık 20 yıl sürmesi ve hakkın kötüye kullanılmasına olanak tanınmayacağından önce sözlü olarak sonra yazılı olarak uzun süre devam sözleşmede fesih ihbarı için verilen sürenin en az 1 yıl olması ve bu süre boyunca geçerli bir sözleşme hükümlerine uyulması gerektiği sonucuna varıldığı, davacının verdiği hizmette bir kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile dava konusu toplam değer 45.000,00 TL olan iki adet teminat mektubunun davacıya iadesine, davacının tazminat davasının kabulü ile 10.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren 398.573,96 TL'nin ise ıslah tarihinden itibaren reeskont faizi ile davalıdan tahsiline ve davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Karar, davalı şirket vekilince temyiz edilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık gümrük müşavirliğinden kaynaklanan vekalet ilişkisine dayalıdır. Davacı ve davalı şirket arasında bu ilişkinin uzun yıllara dayalı sözlü olarak devam ettiği ve 06.05.1996 tarihinde taraflar arasında yazılı bir sözleşme imzalandığı, adı geçen sözleşmenin 14. maddesinin davalı firmaya sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetme yetkisi verdiği anlaşılmaktadır. Davalı belirtilen maddeye dayalı olarak 16.04.2004 tarihinde sözleşmeyi feshetmiştir.818 sayılı BK'nın 396/II maddesi “Şu kadar ki, münasip olmayan bir zamanda vekaletten azil veya ondan istifa eden kimseye diğerinin zararını zamin olur.” hükmünü ihtiva etmektedir. Benzer bir hükümde 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 698 sayılı TBK'nın 512. maddesinde vardır.Madde hükmü uyarınca, vekil haksız azil halinde güvendiği vekalet ilişkisinin uygun olmayan zamanda ortadan kalkmasından dolayı uğradığı menfi zararı isteyebilecektir. Bu tazminatın dayanağı sözleşmenin ihlal edilmiş olması değildir. Her zaman sözleşmeyi sona erdirme hakkının olumsuz sonuçlarını gidermeye yöneliktir. Vekil, vekaletin devam edeceğine güvenerek fiilen yaptığı masraflar için belirtilen madde hükmüne dayalı olarak tazminat isteminde bulunabilir. Bu çeşit masrafın varlığını ve tutarını vekilin kanıtlaması gerekir. Zarar hesaplanırken vekilin bu masraflar dolayısıyla sağladığı yarar da mahsup edilmelidir. Bu durumda, mahkemece, davacı tarafa bu husustaki somut delillerini sorup, celp ettikten sonra bilirkişi kurulundan davacının talep edebileceği menfi zarar hususunda ek rapor alınıp, tüm deliller birlikte değerlendirilmek üzere uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirmelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, kabule göre de, kararın gerekçe kısmında feshi ihbar süresinin 1 yıl olduğu belirtilmiş olmasına rağmen hüküm kısmında iki yıl üzerinden hesaplanan tazminata karar verilmesinde de ayrıca isabet görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı M...-B... A.Ş. Yararına takdir olunan 990,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 30.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.