MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 2008/55384 ihale kayıt numaralı hizmet alım sözleşmesinin imzalandığını ve bu sözleşme ile davalının müvekkilinden koruma ve güvenlik hizmet alımı yaptığını, sözleşmeye göre 2008 yılı 11. ayında 966,12 TL, 12. ayında 1.020,19 TL, 2009 yılı 1. ayında 1.014,16 TL, 2. ayında 1.000,79 TL, 3. ayında 1.000,79 TL ve 4. ayında 1.014,78 TL olmak üzere toplam 6.016,83 TL eksik ödeme yapıldığını, 5510 sayılı Yasa ile müvekkiline SGK tarafından sağlanan muafiyet bedelinin davalı tarafından olumsuz yorumlandığını ve müvekkilinin istihkakları ödenirken 5510 sayılı Yasa uyarınca müvekkiline uygulanan indirim bedeline tekabül eden miktarın müvekkilinin alacaklarından gerekçesiz bir şekilde mahsup edildiğini ileri sürerek, 6.000,00 TL'nin hak ediş tarihlerinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, dava konusu ihalenin, müvekkilinin özelleştirilmesinden önce Kamu İhale Yasası'na tabi olarak yapıldığını, yapılan hak ediş ödemelerinin mevzuata, şartname ve sözleşme hükümlerine uygun olduğunu, kaldı ki davacının usulüne göre itiraz etmeksizin kabul ettiği hak ediş ödemeleriyle ilgili sonradan istekte bulunmasının mümkün olmadığını, miktar konusundaki itirazlarını şimdilik saklı tuttuklarını ve zamanaşımı süresinin dolduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında kesinti yapılan alacak miktarı konusunda herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı, alacağın ihaleden ve sözleşmeden kaynaklanması nedeniyle 6098 sayılı TBY'nin 146. maddesine göre henüz zamanaşımı süresinin dolmadığı, davacının hak edişinden kesilen ödemeleri geri istemeye hak kazandığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile, 6.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.1-Zamanaşımına ilişkin genel hüküm 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun "On Yıllık Zamanaşımı" başlıklı 146. maddesinde yer almakta olup anılan madde; " Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir." hükmünü içermektedir.Somut olayda, dava, sözleşme ile yüklendiği edimini ifa eden davacının hak edişlerinden yapılan kesintinin akde aykırı olduğu iddiasıyla iadesine ilişkindir.Dava dilekçesi ve ekindeki belgeler ile yine yargılama sırasında verilen belgelerden, taraflar arasındaki bu sözleşme ilişkisine işaret edildiği anlaşılmaktadır.Şu durumda; davacının, davalı ile arasında kurulan bu sözleşme ilişkisine dayanarak ve akde aykırılık iddiasıyla hak edişlerinden yapılan kesintinin iadesini talep ettiğinin kabulü gerekir.Eldeki davada taraflar arasındaki ilişki hukuki nitelikçe “hizmet temini (alım) sözleşmesi” olup; kendine has özellikleri olan bu sözleşme türü için zamanaşımı süresini düzenleyen ayrık bir hüküm de bulunmadığından, zamanaşımı konusundaki genel hüküm olan 146. madde gereğince 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanmalıdır. Buna göre mahkemece, zamanaşımı def'inin reddi doğru olmuştur.Bu açıklamalara, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.2-Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi uyarınca davacı hak edişlerinden yapılan kesintinin tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece, bilirkişi incelemesi yapılmaksızın davacı tarafça dosyaya sunulan belgeler dikkate alınarak hüküm kurulmuştur. Davacı tarafça 2008 Kasım- 2009 Nisan dönemine ilişkin kesintinin istirdadı istenmiş olup, talep konusu olmayan 2009 Mayıs ayına ait SGK fişinin mahkemece hesaplamaya alındığı, yine talep konusu edilen 2008 Kasım ayı SGK fişinin sunulmadığı ve dikkate alınmadığı, davalının 2009 Haziran ayı kesintisi dışında kesinti yapmadığına yönelik savunma ve itirazlarının dikkate alınmadığı anlaşılmıştır.6100 sayılı HMK'nın 266/1. (1086 sayılı HUMK'nın 275.) maddesi "Mahkeme, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir" hükmünü içermektedir. Aynı Kanun'un 282. (1086 sayılı HUMK’nın 286.) maddesinde belirtilen bilirkişinin oy ve görüşünün hakimi bağlamayacağı ve hakimin bilirkişi raporunu serbestçe takdir edeceği hükmü, HMK'nın 281. (HUMK'nın 283.) madde hükmü uyarınca bilirkişi raporunu yeter derecede kanaat verici bulmazsa bilirkişiden ek rapor ya da sözlü açıklama alabileceği veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabileceği şeklinde anlaşılmalıdır. Kaldı ki, somut uyuşmazlık çözümünde bilirkişinin rey ve mütalaasına başvurulmasını zorunlu kılar niteliktedir.Bu durumda mahkemece, dava konusu döneme ilişkin eksik bulunan SGK fişi davacı tarafça sunulması sağlandıktan ve davalıdan hak ediş kesintilerine ilişkin bilgi ve belgeler istendikten sonra, uzman bilirkişi aracılığıyla dosya kapsamı ve gerekirse davalı kayıtları üzerinde inceleme yapılarak ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli ve davalının itirazlarını karşılar nitelikte rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.Öte yandan, 04.09.2013 olan dava tarihinin gerekçeli karar başlığında 09.09.2013 olarak yazılması da doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.