MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiASIL VE BİRLEŞEN DAVADAASIL DAVADA ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA Vek. Av. ...Taraflar arasındaki tespite ilişkin asıl, ihraç kararının iptaline ilişkin birleşen davanın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Asıl davada davacılar, kooperatif kurucu ortağı olup 21.02.2004 tarihine kadar yönetim kurulunda görev aldıklarını, 01.03.1998 tarihli daire seçiminde davacılardan ...'ın E blok 17 no'lu daireyi, diğer davacı ...'in E blok 14 no'lu daireyi seçtiklerini, kooperatifin 2006 ve 2007 yıllarında yapmış olduğu genel kurullara davet edilmediklerini ileri sürerek, kooperatife ortak olduklarının tesciliyle 14 no'lu dairenin ... adına tespitiyle 27.750,00 TL aidat ve ara ödemenin karar altına alınmasını, 17 no'lu dairenin ... adına tesciliyle 27.700,00 TL aidat ve ara ödemenin karar altına alınmasını talep ve dava etmişlerdir.Asıl davada davalı vekili, davacıların kooperatif üyeliğinden ihraç edilmeleri ve ihracın kesinleşmesi sebebiyle ortaklığın tescili ve yapılan ödemenin karar altına alınmasının aynı davada yer almasının mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Birleşen davada davacı ..., davalı kooperatiften ihraç edildiğini ....Mahkemesi'ne açmış olduğu davanın 04.06.2008 tarihli ilk duruşmasında öğrendiğini, gönderilen birinci ve ikinci ihtarnameler ile çıkarma kararını içeren ihtarname tebliğinin yasaya uygun olmadığını, zabıta araştırması yeterince yapılsaydı “ .... adresinin kendisine ait olduğunun ve kiracı olarak oğlunun oturduğunun ortaya çıkacağını, belediyeden sorulsaydı bu adrese ulaşılacağını, 1998 yılında kurduğu bir şirket olup halen şirket müdürü olduğunu, şirketin adresinin kooperatif adresi olduğunu ve bu şekilde adresine ulaşılabileceğini, gazete ilanının tebligat hükümlerine aykırı olduğunu, hiç okunmayan haftalık olarak yayımlanan tirajı olmayan ve elden dağıtılan gazete olduğunu, yönetim kurulu çıkarma kararının alındığı defterin tasdiksiz olması sebebiyle kararın yok hükmünde olduğunu, ihtarnamelere konu borç miktarına tahakkuk ettirilen faiz miktarının da doğru olmadığını ileri sürerek, ihraç kararının iptalini talep ve dava etmiştir.Birleşen davada davalı vekili, davacının aidat borçlarını yerine getirmemesi sebebiyle çıkarılan ihtarnamelerin tebliğ edilememesi üzerine ilanen tebliğ yapıldığını, çıkarma kararının 23.10.2006 tarihinde gazetede ilan edilmesi nedeniyle davanın üç aylık hak ../..S.2. düşürücü yasal süre içerisinde açılmadığından ve genel kurula itiraz edilmediğinden kesinleştiğini, eski yönetici olan davacının kooperatifin tüm defter, kaşe ve mühürlerini beraberinde götürdüğünü, bu konuda dava açıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, tüm dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; asıl davadaki davacılardan ... tarafından açılan davanın takip edilmediği, asıl davada davacılardan ... yönünden ise; ...'e kooperatif ortağı iken genel kurullarda belirlenen aidat borçlarını ödemesi yönünden kooperatif tarafından 19.07.2004 ve 05.01.2006 tarihlerinde davacının kooperatife bildirdiği adresine ihtarnameler gönderildiği, ihtarnamelerin adresinde bulunamaması nedeni ile bila tebliğ iade edildiği, kooperatif tarafından emniyet aracılığıyla ihtarnamelerden sonra iki kez 25.10.2005 ve 03.04.2006 tarihlerinde adres araştırması yapıldığı, emniyetten verilen cevabi yazılarda ...'in kooperatife bildirdiği adresinde ikame etmediği, bu adreste anne ve babasının ikamet ettiği, kendilerinden sorulduğunda oğullarının açık adresini bilmediklerini beyan ettikleri, çevrede şahsı tanıyan ve bilenlerin bulunmadığının bildirildiği, birinci ihtarnamenin 08.12.2005, ikinci ihtarnamenin 28.04.2006 tarihlerinde ilanen tebliğ edildiği, daha sonra yönetim kurulu tarafından 10.07.2006 tarihli karar ile davacının parasal edimlerini yerine getirmemesi nedeni ile ortaklıktan ihraç edildiği, kendisine noter aracığıyla gönderilen bu kararın da tebliğ edilememesi üzerine 23.10.2006 tarihinde ilanen tebligat yapıldığı, davalı kooperatif vekilinin dilekçelerinde hakkında açılmış pek çok sahtecilik ve tazminat davası bulunan eski yönetici davacının o dönemlerde bilerek adresini kaybettirdiğini belirttiği, davacının adres değişikliğine ilişkin olarak kooperatife bir bildirimde bulunmadığı, adres değişikliği bildirilmediği sürece kooperatifte kayıtlı bulunan adrese yapılan tebligatların geçerli olduğu, davacının üç aylık hak düşürücü süre içinde genel kurul nezdinde itirazda bulunmadığı ve dava açmadığı, üç aylık hak düşürücü süre geçirildiğinden ihraç kararının kesinleştiği, bu nedenle ihraç kararına dayanak yapılan ihtarnamelerin içeriğinin doğru ve usulüne uygun olup olmadığı hususunun incelenmesinin artık mümkün olmadığı, zaten açılan defter istirdadı davası sonucunda kooperatif defterlerinin 2004 Nisan ayında görevden alınan eski yönetim kurulu başkanı davacı ...'in elinde olduğunun ve iade etmesi gerektiğinin kesinleşmiş mahkeme ilamıyla sabit olduğu, defterlerin ibraz edilmediği, bu nedenle davacının yaptığını iddia ettiği ödemelerin kooperatif kayıtlarında olup olmadığının görülemediği, üç aylık hak düşürücü sürenin geçirildiği gerekçesiyle, asıl davada davacı ... tarafından açılan davanın HMK'nın 150/5. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına, asıl davada davacı ... tarafından açılan davanın reddine, birleşen dava yönünden ise üç aylık hak düşürücü süre içinde açılmayan davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, asıl ve birleşen davada davacı ... vekili temyiz etmiştir.1-Asıl davada davacı ... vekilinin temyiz itirazları yönünden;a-Asıl dava kooperatife ortak olduğunun tescili, E blok 14 no'lu dairenin davacı ... adına tespiti ile ödenen miktarın tespiti istemine ilişkindir.Ortaklık hak ve sıfatına bağlı olarak dava açan kişinin, şayet yargılama sırasında bu sıfatı sona erecek olursa artık davayı takip ve sonuçlandırmakta hukuki yararı kalmaz. Zira, bu husus dava koşulu olup, davacının bu sıfatının yargılama sonuna ve hükmün kesinleşmesine kadar devam etmesi zorunludur ve bu yön mahkemece re'sen gözönünde bulundurulmalıdır. Davacı tarafça birleşen davada ihraç kararının iptali istenilmiş olup, asıl davada hukuki yararının bulunup bulunmadığı birleşen davanın sonucuna göre belirlenecektir.../..S.3. Bu durumda mahkemece, asıl dava tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilip, birleşen ihraç kararının iptali davasının bekletici mesele yapılması ve kesinleşmesinden sonra sonucuna göre davacının asıl davada hukuki yararının bulunup bulunmadığının tepsiti gerekirken, her iki davanın birlikte incelenerek karar verilmesi doğru olmamıştır.b-Bozma nedenine göre, asıl davada davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.2-Birleşen davada davacı ... vekilinin temyiz itirazları yönünden;Birleşen dava, ihraç kararının iptali istemine ilişkindir.Dosya kapsamından, davalı kooperatifçe birinci, ikinci ihtarnameler ile ihraç kararının davacının kooperatife bildirdiği adresine tebliğe çıkarıldığı, davacıya bu adreste tebligat yapılamaması üzerine zabıta aracılığıyla tespit ettirilen adresine çıkarılan tebligatların da muhatabına tebliğ edilemeden dönmesi üzerine ilanen tebliğ yoluna gidildiği anlaşılmıştır.Oysa, 6099 sayılı Kanun ile değiştirilen Tebligat Kanunu'nun 1. maddesi, değişiklikten önce, “Kazai merciler, genel ve katma bütçeli daireler, belediyeler, köy hükmi şahsiyetleri, barolar ve noterler tarafından yapılacak bilcümle tebligat, bu Kanun hükümleri dairesinde .... veya memur vasıtasıyla yapılır.” hükmünü, tebliğ tarihi itibariyle yürürlükte bulunan....nün 1. maddesi ise, “Kazai merciler, genel ve katma bütçeli daireler, belediye ve köy hükmi şahsiyetleri, barolar ve noterlerin bütün tebliğleri, Tebligat Kanunu ve bu ....hükümlerine göre ...İşletmesi veya memur vasıtasıyla yapılır.” hükmünü içermektedir.Buna göre, davalı kooperatifin, Tebligat Kanunu ve tebliğ tarihinde yürürlükte bulunan Tüzüğün 1. maddesinde sayılan kurum ve kuruluşlardan olmadığından Tebligat Kanunu'nun 28. maddesindeki adres araştırması ve sonucuna göre ilanen tebligat yaptırma yetkisi bulunmamaktadır. Davalı kooperatifçe, birinci ihtarnamenin kooperatife bildirilen adreste tebliğ edilememesi üzerine, Tebligat Kanunu ve Tüzük hükümlerine göre resmi ve hususi müessese ve dairelerden ve zabıta vasıtasıyla adres araştırması yaptırmak ve sonucuna göre ilanen tebligat yapılması için Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebligat yapmak yetkisine sahip olanlardan biri olan yetkili noterlikten ilk ve ikinci ihtarname ile ihraç kararının tebliğinin istenmesi gerektiği gözden kaçırılmıştır. Bu durumda mahkemece, ihraç kararının tebliğinin usulsüz olduğu gözetilerek davanın süresinde olduğu kabul edilip, birinci ve ikinci ihtarnamelerin de aynı usulle tebliğ edilmiş olması sebebiyle bu ihtarnamelere dayalı olarak ihraç kararı verilemeyeceği gerekçesiyle, birleşen davanın kabulü ile ihraç kararının iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.SONUÇ:Yukarıda (1-a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl davada hükmün, re'sen, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, birleşen davada davacı yararına BOZULMASINA, (1-b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl davada davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.