MAHKEMESİ : Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün asıl ve birleşen davada davacı vekilince duruşmalı, asıl ve birleşen davada davalı vekilince duruşmasız temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde asıl ve birleşen davada davacı asıl Ş.. İ.. ve vekili avukat Tarık Tekin ile asıl ve birleşen davada davalı asıl G.. I.. gelmiş, başka gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçelerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - KARAR -Davacı vekili, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin davacının yaşı ve tecrübesizliğinden yararlanılarak,davacıya imzalatıldığını, sözleşmede ivazlar arasında dengesizlik olduğunu ileri sürerek, ivazların dengelenmesi için 1 numaralı bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini, mümkün değilse değerinin tahsilini; birleşen davada, sözleşme gereğince davalı tarafında ödenmesi gereken 200.000,00 TL miktardan davalının ortaklığın satış yolu ile giderilmesine dair yaptığı masrafın mahsubu ile kalan 120.000,00 TL'nin tahsilini talep ve dava etmiştir.Mahkemece, tüm dosya kapsamından, asıl davanın reddine ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, asıl ve birleşen davada davacı vekili ile asıl ve birleşen davada davalı G.. I.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, asıl ve birleşen davada davacı arsa sahibi vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.2) Asıl ve birleşen davada davalı yüklenici vekilinin temyiz itirazlarına gelince:a) Taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi 22.03.2006 tarihlidir. Asıl dava ise, 22.08.2008 tarihinde açılmıştır. Dava, gabin (aşırı yararlanma) nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tazminat ödetilmesine ilişkindir. Sözleşme tarihinde ve uyuşmazlığın sözkonusu olduğu dönemde geçerli ve yürürlükte olan BK'nın 21. madde hükmüne göre, bir akitte ivazlar arasında açık bir nispetsizlik bulunduğu takdirde zarar gören tarafın, bir sene zarfında akdi feshettiğini beyan ederek, verdiği şeyi geri alma hakkı vardır ve bu süre akdin inikadından itibaren cereyan eder. Sözleşme tarihine nazaran anılan yasa hükmündeki süre geçtiği gibi, bizzat davacı yanca dinletilen tanık beyanlarından dahi davacının sözleşmeyi imzaladıktan hemen sonra yapılan paylaşıma itiraz ettiği, bu hususa yönelik olarak çevresindeki kişilere anlatımlarda bulunduğu, ancak yasada öngörülen hak düşürücü süre içinde bu hakkını kullanmadığı anlaşılmaktadır. Şu halde, öncelikle asıl davanın hak düşürücü süre geçtiğinden reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile reddi yerinde görülmediğinden hükmün bu yönden bozulması gerekir ise de; asıl dava hakkında verilen karar sonucu itibariyle doğru olduğundan hükmün HUMK'nun 438/son maddesi uyarınca değişik gerekçe ile onanması uygun bulunmuştur. b) Birleşen davaya yönelik olarak, davalı yüklenici vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi sonucunda ise; Taraflar arasındaki 23.03.2006 günlü arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde satış bedeli 200.000,00 TL olarak gösterilmiş ve yüklenicinin bu bedeli arsa sahibine ödeyeceği ifade edilmiştir. Ne var ki, sözleşmede arsa sahibine bırakılan bağımsız bölüm dışında ayrıca bu bedelin ödeneceği belirtilmiş değildir. Oysa ki, kural olarak arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde arsa sahibi, yükleniciye taahhüt ettiği payı devretmekle yükümlüdür. Bunun dışında, ayrıca kararlaştırıldığı takdirde yüklenicinin arsa sahibine bedel ödemesi de mümkündür. Somut olayda ise, tüm sözleşme kapsamı dikkate alındığında yazılan 200.000,00 TL'nin sözleşmedeki harca esas değer olarak tayin edildiği anlaşılmaktadır. Gerçekten de, sözleşme lafzına itibar edildiği takdirde arsa sahibinin sanki o tarihte tapuda mevcut payını tümüyle yükleniciye sattığının kabulü gerekir. Ancak, böyle bir durum olmadığı açıkça ortadadır. Yüklenici, bir kısım paydaşlardan ortaklığın giderilmesi davası yoluyla payları alıp, davacı arsa sahibi adına temlik etmeyi yüklenmiş ve bu duruma göre de paylaşım yapılması yoluna gidilmiştir.Ayrıca, yüklenicinin ortaklığın giderilmesi davası nedeniyle yapacağı harcamalar konusunda arsa sahibinden talepte bulunamayacağı da kayıt altına alınmıştır. O nedenle sözleşmede yazılı bedelin ödeneceğine dair ifadenin harca esas değer olarak yazıldığı gözden kaçırılarak, ayrı bir bedel ödeme taahhüdü olarak değerlendirme yapılıp hükme varılması doğru olmamıştır.İzah edilen sebeplerle, birleşen davanın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2/a) bendinde açıklanan nedenlerle asıl davada davalı G.. I.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile asıl davaya yönelik mahkeme kararının HUMK'nun 438/son maddesi gereğince gerekçesi değiştirilerek ve düzeltilerek ONANMASINA, (2/b ) bendinde açıklanan nedenlerle birleşen davada davalı G.. I.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile birleşen davaya yönelik mahkeme kararının BOZULMASINA, davalı Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilmediğinden yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, asıl ve birleşen davada davalıdan peşin alınan harcın istek halinde iadesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden asıl ve birleşen davada davacıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.