Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3379 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 2643 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :....Taraflar arasındaki sıra cetveline şikayetin yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı şikayetin reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Şikayetçi vekili, müvekkili bankanın 83 adet çek yaprağı için kanuna göre ödemeyi taahhüt ettiği 51.045,00 TL ve müvekkili banka tarafından borçlu şirket lehine verilmiş ve halen mer'i bulunan teminat mektuplarından kaynaklı 88.776,25 TL olmak üzere toplam 139.821,25 TL olan gayrinakdi alacaklarının müflis firma ile imzalanan genel kredi sözleşmesi hükümleri ve kanuna göre rüçhanlı alacak olarak kaydedilmesi gerekirken sıra cetvelinde 4. sıraya kaydedildiğini ileri sürerek, 139.821,25 TL alacağın şarta bağlı rüçhanlı alacak olarak iflas masasına kayıt ve kabulünü talep ve şikayet etmiştir.Şikayet olunan müflis şirket iflas idaresi vekili, borcun ödenmemesi durumunda paranın, rehnin paraya çevrilmesi yolu ile ödenmesini istenmesi mümkün olmadığından, paranın rehinli kabul edilmesi durumunda rehin taşınırın mülkiyeti hiçbir hukuki işleme tabi tutulmadan alacaklıya geçeceğinden bu durumun MK'nın 949. maddesine aykırı olduğunu, genel kredi sözleşmesi hükümlerinin bu nedenle geçersiz olduğunu savunarak, şikayetin reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; İİK'nın 206/1. maddesinde bahsi geçen rehin tabirinin ipotek ve taşınır rehni kavramına giren bütün taşınır ve taşınmaz rehinlerini ihtiva ettiği, şikayetçi banka tarafından müflis ile aralarında düzenlenen banka kredi sözleşmesinde yer alan rehin hakkı tabirine ilişkin sözleşme hükmüne dayanılarak, bankanın çek garanti belgelerinden kaynaklanan risk alacağının rüçhanlı olduğunun iddia edildiği, ancak banka ile müşterisi arasındaki sözleşmede yer alan hükmün rehin hukuku esas prensipleri çerçevesinde alenilik taşıyan rehin sözleşmesi olarak kabulünün mümkün olmadığı, bu sözleşmeye dayanılarak İİK'nın 23/3. maddesinde belirtilen ve İİK'nın 206/1. maddesinde ifade edilen rehin tabiri kapsamında kalan bir alacak olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle, şikayetin reddine karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.1-Şikayetçi vekilinin temyiz itirazları yönünden;Şikayetçi vekili, müvekkilinin 83 adet mer'i çek yaprağı için 51.045,00 TL, mer'i teminat mektuplarından kaynaklanan 88.776,25 TL olmak üzere toplam 139.821,25 TL gayrinakdi alacağı bulunduğunu, masa tarafından bu alacağın şarta bağlı alacak olarak kayda alındığını, ancak müflisin, vekili banka nezdinde muhtelif hesaplarında bulunan paralar üzerinde rehin hakkı olduğunu ileri sürerek, 139.821,25 TL'nin şarta bağlı rüçhanlı alacak olarak kaydına karar verilmesini istemiştir.../..S.2. Dairemizin 10.12.2015 tarihli geri çevirme kararı üzerine, İflas Müdürlüğü'nce gönderilen belgelerden şikayetçi vekilince 06.01.2014 tarih ve 12 kayıt no'lu başvuru dilekçesinde dava konusu ettiği alacağın şarta bağlı alacak olarak iflas masasına kayıt ve kabulünün talep edildiği, ancak şikayet dilekçesine eklediği 17.01.2014 tarihli ek başvuru dilekçesinde ise alacağın şarta bağlı rüçhanlı alacak olarak kaydının talep edildiği anlaşılmıştır.Mahkemece, İİK'nın 219/4. maddesi uyarınca şikayetçinin ilandan itibaren 10 gün içerisinde elinde bulundurduğu para üzerinde rüçhan hakkı bulunduğunu bildirip bildirmediği araştırılmaksızın, şikayetçi tarafça bu prosedüre uygun başvuruda bulunulmuşcasına uyuşmazlığın esası incelenmiş olup, şikayet olunan iflas idaresince de şikayetçinin İİK'nın 219/4. maddesindeki prosedüre ve süreye uygun başvuruda bulunmadığına yönelik bir temyiz itirazı ileri sürülmediğinden, şikayetçinin süresinde İİK'nın 219/4. maddesine uygun olarak nezdinde bulunan parayı ve rüçhan hakkını bildirmiş olduğu kabul edilmiştir.Taraflar arasındaki Genel Kredi Sözleşmesi'nin “Bankanın Virman, Rehin, Hapis ve Takas Hakkı” başlıklı 6. maddesi, “Müşteri; Bankanın merkez ve tüm şubelerinde ve depolarında bulunan ve ileride bulunabilecek olan her türlü emtia ve bunları temsil eden belgeleri, vadesi gelmiş veya gelecek bilcümle alacak, mevduat hesapları; bloke hesapları, nakit, esham ve tahvillerle, senet ve konşimentolar ve tahsile verilen çekler vesair tüm kıymetli evrak üzerinde veya kredi hesaplarında, Banka'nın herhangi bir ihbara gerek olmaksızın virman, takas ve hapis hakkı olduğunu ve bunların Banka'ya işbu sözleşmeden doğmuş, doğacak, bütüm borçlarını karşılayacak miktarının rehinli bulunduğunu, dövizli hesaplarının da Banka'ca kat'i alışları yapılarak aynı hükümlere tabi olduğunu kabul eder.” hükmünü içermektedir. TMK'nın “Taşınır Rehni Başlıklı” üçüncü bölümünün, “Teslime Bağlı Rehin ve Hapis Hakkı” başlıklı birinci ayrımının, “Hapis Hakkı” başlıklı B bendinde düzenlenen 950/1. maddesi, “Alacaklı, borçluya ait olup onun rızasıyla zilyedi bulunduğu, taşınırı veya kıymetli evrakı, borcun muaccel olması ve niteliği itibarıyla bu eşyanın alacak ile bağlantısı bulunması halinde, borç ödeninceye kadar hapsedebilir.” hükmünü, 950/2. maddesi ise “Zilyetlik ve alacak ticari ilişkiden doğmuşsa bu bağlantı var sayılır.” hükmünü içermektedir.Hapis hakkının konusu kural olarak taşınır eşya veya kıymetli evraktır. Ancak bazı şartlar altında para veya nakit üzerinde de hapis hakkı ileri sürülebilir. Hapis hakkının şartlarından birincisi, borçlunun taşınır eşyasına veya kıymetli evrakına alacaklının zilyet olması, ikinci şart, taşınır eşyanın veya kıymetli evrakın borçlunun rızası ile alacaklının zilyetliğinde bulunması, üçüncü şart, alacağın muaccel olmasıdır. Bu şartın istisnası olarak TMK'nın 952/1. maddesi, “Alacaklı, borçlunun acze düşmesi halinde, alacağı muaccel olmasa bile, hapis hakkını kullanabilir.” hükmünü içermekte olup, somut olayda şikayet olunan müflis şirket iflas etmiş olmakla bu istisna gerçekleşmiştir. Dördüncü şart, alacakla, alacaklının zilyetliğinde bulunan taşınır eşya ya da kıymetli evrak arasında doğal bir ilişki bulunmasıdır, TMK'nın 950/2. maddesi uyarınca tacirler arasında alacak ve zilyetlik ayrı hukuki ilişkilerden meydana gelmiş olsa dahi doğal ilişki şartının gerçekleştiği kabul edilmelidir, beşinci şart, hapis olunan şeylerin parasal değerinin olması, altıncı şart ise, kanunda öngörülmüş olmasıdır. Ticari hapis hakkı için iki şartın daha bulunması gerekir. Bunlardan birincisi tarafların tacir olması, ikincisi ise alacağın ve zilyetliğin taraflar arasındaki ticari münasebetten doğmuş bulunmasıdır. Ticari ilişkiler 6102 sayılı TTK'nın 3. maddesine göre belirlenir. (....Dairemizin 24.01.2014 tarih ve ..... sayılı ilamı da bu yöndedir.)../..S.3. İİK'nın 206. maddesinin ilk fıkrası uyarınca alacakları rehinli olan alacaklıların rüçhan hakkı bulunmaktadır. İİK'nın 23/3. maddesi “rehin” tabirinin, “ipotek” ve “taşınır rehni” tabirlerine giren bütün taşınır ve taşınmaz rehinlerini kapsadığını, aynı maddenin ikinci fıkrası ise “taşınır rehni” nin hapis hakkını kapsadığını düzenlemiştir.TMK'nın 950/1. maddesinde borcun muaccel olması koşulu düzenlenmiş ise de şarta bağlı alacaklar üzerinde de rehin hakkı kurulmasına herhangi bir engel bulunmamaktadır. Rehin hakkı kurulmasıyla varlık kazanacak ne var ki sonuçlarını doğurması alacağın bağlandığı geciktirici şartın gerçekleşmesine kadar ertelenmiş olacaktır. (....)Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.09.2011 tarih ve.... sayılı ilamında açıklandığı üzere, genel anlamıyla rehin; alacaklının alacağını teminata bağlamak için borçlunun veya üçüncü kişinin malvarlığı üzerinde kurulan sınırlı bir ayni haktır. Hapis hakkı ise; Türk Medeni Kanunu’nun 950. maddesinde hükme bağlanmış olup borçlunun taşınır mallarına ve kıymetli evrakına onun onayıyla zilyed bulunan alacaklının muaccel olan ve bu eşya ve evrakla doğal bir bağlantısı bulunan alacağının teminatı olarak alıkoyma ve paraya çevirme yetkisi veren bir ayni haktır. İleride doğabilecek bir alacağın güvenceye bağlanması için ipotek kurulabileceği kabul edilmiş ise de taşınır rehninde böyle bir hüküm bulunmamakta olup, öğretide ileride doğacak ve koşula bağlı alacakların da taşınır rehni ile güvence altına alınabileceği ileri sürülmektedir (...). Somut olayda, mahkemece, banka ile müşteri arasındaki sözleşmede yer alan hükmün, Medeni Hukuk prensipleri çerçevesinde alenilik taşıyan rehin sözleşmesi olarak kabulünün mümkün olmadığı benimsenmiş ise de, taşınmaz rehninde aleniyet (kamuya açıklık) ilkesi tescille sağlanmakta olup, taşınır rehninde zilyetlik aynı ilkeyi sağlayacağından ve borçlunun banka nezdindeki rızaen yatırdığı mevduatı bankanın zilyetliğinde bulunduğundan aleniyet ilkesinin somut olayda gerçekleştiğinin kabulü gerekir.Bu durumda mahkemece, şikayetçinin çek yaprağı ve teminat mektuplarından kaynaklanan gayrinakdi olan ve şarta bağlı alacak olarak kaydedilen alacak tutarını, şikayet dilekçesinde bildirdiği nezdinde bulunan paralar karşıladığından, sıra cetvelinin şikayetçinin şarta bağlı alacağı ile ilgili bölümünün iptali ile şarta bağlı rüçhanlı alacak olarak kaydının gerektiği gerekçede belirtilerek, hüküm fıkrasında şikayetin kabulü ile sıra cetvelinin şikayetçinin şarta bağlı alacağıyla ilgili bölümünün iptaline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.2-Bozma nedenine göre, şikayet olunan müflis şirket iflas idaresi vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.3-Kabule göre, iflas idaresinin, sıra cetvelini düzenlerken uyması gereken iflas hukuku kurallarına aykırı hareket ettiği veya yaptığı bir işlemin hadiseye uygun olmadığı iddia edilirse, bu halde sıra cetveline karşı şikayet yoluna başvurulur (İİK'nın m. 227; m.16). Şikayet sebeplerinden en önemlisi, bir alacaklının kendisine verilen sıraya itiraz etmesidir (m. 235, IV). Buna göre, alacağı sıra cetveline kabul edilen bir alacaklı, alacağının esas ve miktarına değil de, yalnız alacağına verilen sıraya itiraz ediyorsa, husumeti iflas idaresine yönelterek İİK'nın 235/ son maddeleri uyarınca şikayet yolu ile icra mahkemesine bildirir. HMK'nın 326/1. maddesi gereğince "Yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir." İflas sıra cetvelini şikayette İİK'nın 235/son maddesine göre husumetin iflas idaresine yöneltilmesi gerektiğine göre, aynı hüküm geçerli olup, somut olayda, şikayetçi olunanın haklı çıkmasına rağmen yazılı gerekçelerle şikayet olunan lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi doğru olmamıştır.../..S.4. SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, şikayetçi yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, şikayet olunan vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.