Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 325 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 5897 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki kooperatif genel kurul kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -K A R A R-Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı kooperatifin üyesi olduğunu, 29.01.2011 tarihli genel kurulun davet usulünün yasa ve anasözleşmeye uygun olmadığını, toplantıda alınan tüm kararların yoklukla malul olduğunu, TTK'nın 374/2. maddesi gereğince yönetim kurulunun kendi ibrasına katılamaması gerekirken oylamaya katılarak adeta kendi kendisini ibra ettiğini, yönetimin ibraya katılmaması durumunda 3 kabul ve 3 red oyu çıkacağından yönetimin ibrasının asla mümkün olamayacağını, bu durumun butlan nedeni olduğunu, yönetim kurulunun hem kendi kendini ibra ettiğini hem de kendisini yeniden yönetime seçtiğini, bu oyların olmaması durumunda ibranın ve yeniden yönetime seçilmenin mümkün olmadığını, alınan kararların ve genel kurulun mutlak butlan ile batıl olduğunu, yönetim kurulu başkanının kooperatife ait bir kısım işleri yasak olmasına rağmen kendisi yaptığını, yönetim kurulunun ibra edilmesinin mümkün olmadığını, .. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2010/236 Esas sayılı dosyasında verilen tedbir kararı ile aidatların 2.500,00 TL olarak ödenmesine karar verilmiş olmasına rağmen bu karara aykırı olarak aidatların 4.000,00 TL olarak ödenmesine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, aidatların 4.000,00 TL olarak belirlenmesine ilişkin kararın önceki ihtiyati tedbir kararına istinaden 2.500,00 TL olarak ödenmesinin sağlanmasını, kooperatif yönetimine tedbiren 3 kişiden oluşan yönetici kayyımı atanmasını, 29.01.2011 tarihli genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan tüm kararların iptalini, batıl olduklarının tespitini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın bir aylık süre içerisinde açılmadığını, Yargıtay içtihatları gereği ibra için yapılan oylamada kabul ve red oylarının eşit olması durumunda ibranın reddedilmiş sayılmasının gerektiğini ancak ibra edilmeyen yönetim kurulunun tekrar yönetim kurulu üyeliğine seçilebileceğini fakat denetçi olarak seçilemeyeceğini savunarak, ihtiyati tedbir talepleri ve davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davalı kooperatifin 29.01.2010 tarihli genel kurulunda iki üyenin üye olmayan kişilerce temsil edilip oy kullanıldığı, yönetim kurulunun ibrada oy kullandığı, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun toplantı yeter sayısına ilişkin 45. ve temsile ilişkin 49. maddesinin kararların geçerliliğine ilişkin hükümlerinin emredici nitelikte olduğu, bu hükümlere aykırılık teşkil eden genel kurul kararlarının BK'nın 19. ve 20. maddeleri hükümleri gereğince mutlak butlanla sakat olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 29.01.2010 tarihli genel kurul kararlarının tüm maddelerinin yok hükmünde olduğunun tespitine ve iptaline, kayyım atanması talebinin reddine karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.1-Dava, genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkindir.1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 53. maddesi uyarınca, genel kurulda alınan kararların, yasaya, anasözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğu iddiasıyla, toplantıda bulunan ortaklar red oyu kullanıp, alınan kararlara muhalif kalarak, keyfiyeti tutanağa geçirdikten sonra kararın iptali için toplantıyı kovalıyan günden başlamak üzere bir ay içinde dava açabilir. Ancak, anılan hüküm uyarınca, genel kurul toplantısına katılmaya yetkili olmıyan kimselerin karara katılmış bulunmaları halinde alınan kararların yasaya, anasözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı oldukları ileri sürülerek iptalleri için açılacak davada genel kurulda muhalefette bulunmuş olma şartı aranmaz ise de bir aylık hak düşürücü süre içinde davanın açılması zorunludur. Aynı Yasa'nın 98. maddesi yollamasıyla TTK'nın 361/son maddesi hükmüne göre, oylama sonucuna etkisi olabilecek kişiler, somut olayda iddia edildiği gibi, katılmaması gerekip te katılan ve olumlu oy kullanan kimseler olup, davalı kooperatif bu iştirakin karara müessir olmadığını ispatlarsa, bu katılım sonuca etkili olmayacağından, bu halde iptal isteminin aynı madde uyarınca reddi gerekir. Muhalefet şerhi koşulu, TTK'nın 361. maddesinin uygulanması gereken hallerde aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca aranmaz. Somut olayda davaya konu genel kurul 29.01.2011 tarihli olup, dava bir aylık süreden sonra 11.04.2011 tarihinde açılmıştır.Mahkemece, iptali talep edilen genel kurul toplantısında vekaleten oy kullanan şahısların ortak olmadığı gerekçesiyle kararların yok hükmünde olduğu kabul edilmiş ise de 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 49/2. ve anasözleşmenin 24/3. maddeleri uyarınca eş ve birinci derece akrabalar için temsilde ortaklık şartı aranmayacağına ilişkin hüküm gözardı edilerek, temsilcilerin akrabalık derecesi araştırılmadan, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.Öte yandan, 29.01.2011 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararlardan bir kısmında red oyu kullanılmadığı, oybirliği ile alındığı, bu durumda anılan 53. madde uyarınca iptal istemi bakımından dava hakkı bulunmadığı, red oyu kullanmayanın yokluk istemesinin de TMK'nın 2. maddesine aykırı düştüğü, bir kısım maddelerde karar alınmadığı, bunlar hakkında iptal ya da yokluk kararı verilemeyeceği, davacıların yönetim kurulu üyelerinin seçim ve ibrası ile ilgili iddialara dayandıkları, denetim kurulu üyelerinin ibra ve seçimi ile ilgili iddiaları olmadığı, mahkemece iptal istemi bakımından davanın 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 53. maddesindeki bir aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmamış olduğu hususları gözden kaçırılarak, anılan maddelerin de yok hükmünde olduğunun tespitine ve iptaline karar verilmesi de doğru bulunmamıştır.Diğer yandan, anılan genel kurulun 6. madddesinde bilançonun, faaliyet raporunun, gelir gider cetvelinin ve denetim kurulu raporunun kabulüne ilişkin oylama, 7. maddede ibra ayrıca oylandığından, bu durumda anılan Kanun'un 98. maddesi yollaması ile TTK'nın 380. maddesi uyarınca ibranın kabulü anlamına gelmediğinden, 6. maddede aynı Kanun'un 50/4, anasözleşmenin 24/5. ve aynı Kanun'un 98. maddesi yollamasıyla TTK'nın 374/2. madde hükmünde yer alan oy kullanma yasağından söz edilemez. Mahkemenin temsilen oy kullananlar ile ilgili kabulünün doğru olması halinde dahi red ve kabul oylarından birer oy eksilmesi halinde karar nisabının değişmeyeceği, katılmaması gerekenlerin katılmasının oylama sonucunu etkilemeyeceği, bu durumun yokluğu değil iptali gerektirdiği ve dava açma süresinin geçirildiği gözetilerek, 6. maddeye yönelik iptal isteminin reddi gerekirken, yokluğunun tespitine karar verilmesi doğru olmamıştır.Ayrıca, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 50/1, ve anasözleşmenin 24/5. ve aynı Kanun'un 98. maddesi yollamasıyla 374/2. maddesince yönetim kurulu üyeleri kendilerinin ve birbirlerinin ibralarında oy kullanma haklarını haiz değildir. Somut olayda, kooperatifin 9 üyesi bulunup 7 üyenin asaleten 2 üyenin ise vekaleten toplantıya katıldığı, 3 red oyuna karşılık 6 kabul oyu kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle yönetim kurulu üyeleri kendilerinin ve birbirlerinin oylamasına katılmış ve olumlu oy kullanmış olup, ibra oylamasında olumlu oy kullanmaları, bu oylamaya katılmamaları gereken kişilerin bu oylamaya katılarak olumlu oy kullanmaları anlamına geldiğinden, TTK'nın 361/3. maddesi uyarınca oylamanın sonucunu etkilemesi nedeniyle alınan karar iptali kabil nitelikte olup, bu nedenle davanın bir aylık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerektiği gözetilmeden, anılan 7. maddeye ilişkin iptal isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, bu maddenin yokluğunun tespitine ve iptaline karar verilmesi de doğru görülmemiştir.2-Kabule göre de, yok hükmünde olan kararlar, baştan beri hüküm ifade etmezler ve bunların yok hükmünde olduğunun tespiti için açılacak davalarda genel kurulda muhalefette bulunmuş olma şartı aranmayacağı gibi, bir aylık hak düşürücü süre içinde açılmış olmaları da dinlenmeleri yönünden zorunlu değildir. Sonradan icazetle dahi geçerli hale gelmezler. Yokluk halinde ise hukuki işlem bir veya daha fazla unsurunun yokluğu nedeniyle şeklen dahi olsa mevcudiyet (varlık) kazanamamaktadır. Hukuken yok olan bir işleme hiçbir hukuki sonuç bağlanabilmesi mümkün değildir. İptali kabil kararlar ise, daha çok ortakların menfaatlerini koruyan düzenlemelere aykırılık teşkil eden, emredici kurallar dışında, yorumlayıcı ve şekle ilişkin kuralların ihlal edildiği kararlardır. İptali gereken kararlar, baştan itibaren geçersiz olmadıklarından, iptal edilinceye kadar geçerli bir kararın hüküm ve sonuçlarını doğururlar. Alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, koşulları ve sonuçları farklı olduğu halde, ayrıca iptal kararı verilmesi doğru olmadığı gibi, iptali istenen genel kurul tarihi 29.01.2011 olduğu halde gerekçenin son paragrafında ve hüküm fıkrasında 29.01.2010 olarak yazılması da doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 23.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.