MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki kayıt kabul davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi Davacı vekili, müvekkilinin müflis bankanın... 71.000 Euro hesap açmak istediğini, ancak banka çalışanı ve yetkililerinin müvekkilinin iradesini fesada uğratarak ve paranın devlet garantisinde olduğu güvencesi verilerek yurt dışında kurulu olan İmarbank... adıyla hesap cüzdanı verildiğini, yönlendirmenin banka yöneticilerinin talimatıyla yapıldığını, banka yönetici ve çalışanlarının suç teşkile eden bu eylemleri nedeniyle birçok soruşturma yapıldığını, para yatırdığı bankaya ait hesap cüzdanı aldığını düşünen davacıya farklı bir kuruluşun hesap cüzdanının verildiğini, davalının iflası üzerine yapılan başvuruya rağmen paranın ifade edilmediğini ileri sürerek, 71.000,00 Euro'nun 03.09.2002 tarihinden itibaren faiziyle birlikte iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın hesap açılan ve ayrı tüzel kişiliği bulunan...bankasına yöneltmesi gerektiğini,banka çalışanlarınca yönlendirme yapılmadığını, bankaların tüzel kişiliğinin farklı olduğunu, yüksek faiz getirisi nedeniyle davacının isteği ile parasını... bankasına yatırdığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davacının müflis bankanın Lüleburgaz şubesine mevduatını yatırdığı, geçerli bir talimatı olmadığı halde parasının ...banka hesabına aktarılmış gibi gösterildiği halde bankacılık uygulamaları gereğince gerçek anlamda paranın ilgili bankaya aktarılmayarak banka bünyesinde kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle Yargıtay 11. HD'nin 31.10.2012 tarih ve 2011/1446 E, 2012/17031 K sayılı ilamında da açıklandığı üzere, emsal dosyalardan Kıbrıs'ta kurulu bulunan...nin herhangi bir malvarlığının bulunmadığının anlaşılması üzerine önc...ne dava açılması, sonucu alınamazsa müflis ...e dava açılması gerektiğine ilişkin Yargıtay uygulamasından dönüldüğüne, bu son uygulamanın yerleşik uygulama haline geldiğinin anlaşılmasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 2- Dava kayıt kabul istemine ilişkindir. Dairemize intikal eden bir kısım dosyalardan, başka davacılar tarafından da iflas masasına benzer başvuruların yapıldığı ve davalı müflis Türkiye İmar Bankası A.Ş.'nin yöneticileri hakkında müşterilerini kandırarak ve bankayı vasıta kılmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediklerinden bahisle kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır. Davacının talebi içinde kendisine ait paranın Off-Shore Limited Şirketi'ne gönderilmeyip davalı bankada kaldığı, bankanın da mevduattan sorumlu olduğu iddiası da bulunduğundan, davaya bu kapsamda bakılarak davalı bankanın Bankalar Kanunu ve TTK hükümleri gereğince, davacı zararından sorumlu olup olmadığı hususu incelenerek davacı ve davacı durumundaki diğer mudilerin iradesinin fesada uğratıldığının veya benzer bir eylemin tespit edilerek davalı T.İmar Bankası'nın dava dışı yöneticileri hakkında verilebilecek olası bir mahkumiyet kararının, davalı bankanın hukuki durumunu etkileyebileceği gözetilmelidir. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “ceza hukuku ile medeni hukuk arasında münasebet” başlıklı 53. maddesi: “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet kararıyla de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmünü içermektedir. Karar tarihinden önce yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 74. maddesinde de benzer düzenlemeye yer verilmiştir. Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa, diğer anlatımla beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, ceza davasında hükme dayanak yapılan maddi olgularla ve özellikle eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen, mahkumiyet kararının bu yönlerinin hukuk hakimini bağlayacağı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hususları doktrinde ve Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarında kabul edilmektedir.Öte yandan, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (YHGK.nın 10.01.975 gün ve 1971/T-406 E., 1975/1 K. ; YHGK.nın 23.01.1985 gün ve 1983/10-372 E, 1985/21 K. sayılı ilamları). Bilindiği gibi ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle, olayın varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgular hakkındaki kesinleşmiş saptaması, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin hüküm oluşturur. Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olmasıdır (HGK.nun 16.09.1981 gün ve 1979/1-131 E., 1981/587 K. sayılı ilamı, ... Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s. 22 vd; Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, s. 844; YHGK'nın 28.03.2012 gün ve 19-24 E, 243 K sayılı ilamı). Böylece, kural olarak hukuk hakimi ceza yasasındaki hükümlerle ve ceza hakiminin kararıyla bağlı tutulmamış; BK’nın 53. maddesi ile bağımsızlık ilkesi benimsenmiştir (Mustafa Reşit Karahasan, Tazminat Hukuku, 1996, s. 437 vd.) Bu itibarla mahkemece müflis bankanın eski yöneticileri hakkında açılan kamu davasının hukuki sonuçlarının BK'nın 53. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.