Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2387 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 10251 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki asıl ve birleşen menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen davada davalı, asıl davada davacılar ile birleşen davada davacı vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Asıl davada davacılar vekili, davalı arsa sahibi K.. A.. ile dava dışı yüklenici .... arasında imzalanan 15.03.2010 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin teminatı olarak arsaya davalı arsa sahibi lehine konulan ipoteğin kaldırılmadığını, inşaatın bittiğini ve müvekkillerinin yüklenici şirketten daire satın aldıklarını ancak tapuya konulan ipoteğin davalı yanca kaldırılmadığı gibi müvekkilleri aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını ileri sürerek, davalının başlattığı takiplerin durdurulmasını ve iptalini, konulan ipoteğin daire sahiplerine payları oranında dağılımının tespiti ile ipoteğin sözleşmenin teminatı olarak konulmuş olması nedeniyle dava dışı yüklenicinin, davalı arsa sahibi ..... 'a sözleşmeden kaynaklanan borcu olup olmadığının tespiti ile varsa davacılara düşen hisselerin ayrı ayrı tespitini talep ve dava etmiştir.Birleşen davada davacı vekili, davalı arsa sahibi K.. A.. ile dava dışı yüklenici Hamdi Çakmak arasında imzalanan 15.03.2010 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin teminatı olarak arsaya davalı arsa sahibi lehine konulan ipoteğin kaldırılmadığını, inşaatın bittiği ve müvekkillerinin yüklenici şirketten daire satın aldıklarını ancak tapuya konulan ipoteğin davalı yanca kaldırılmadığı gibi müvekkilleri aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını ileri sürerek, davalının başlattığı takiplerin durdurulmasını ve iptalini, konulan ipoteğin daire sahiplerine payları oranında dağılımının tespiti ile ipoteğin sözleşmenin teminatı olarak konulmuş olması nedeniyle dava dışı yüklenicinin, davalı arsa sahibi K.. A..'a sözleşmeden kaynaklanan borcu olup olmadığının tespiti ile varsa davacılara düşen hisselerin ayrı ayrı tespitini talep ve dava etmiştir.Asıl ve birleşen davada davalı Kemal Akpınar vekili, davacıların tapu kaydında ipotek şerhini bilerek dairelerini dava dışı yükleniciden satın aldıklarını, bu nedenle TMK'nın 889. maddesinin uygulanamayacağını, gönderilen muacceliye ihtarnamesine rağmen ipotek bedelinin ödenmemesi nedeniyle icra takibi başlattıklarını savunarak, davaların reddini istemiştir.Asıl davada davalı Tapu Müdürlüğü vekili, ipotek tesisinin mevzuata uygun yapıldığını ve müvekkilinin husumeti bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince arsa vasfındaki taşımazın davalı arsa sahibi K.. A.. tarafından dava dışı yükleniciye 19.03.2010 tarihinde devredildiği ve taşınmazın tamamı üzerine davalı arsa sahibi lehine 250.000,00 TL bedelinde ipotek konulduğu, 24.08.2010 tarihi itibari ile tapu kaydı üzerinden kat irtifakı tesis edildiği sırada bu ipoteğin her bir bağımsız bölüme payı oranında aktarılması gerekirken, sözleşmedeki amaçta aşılarak her bir bağımsız bölüme ayrı ayrı 250.000,00 TL olarak aktarılarak ipotek bedelinin 15 kat artırıldığı, sözleşmede kat irtifakına geçildiği taktirde bu yönde bir ipotek değişiminden sözedilmediği, bağımsız bölümlere ipoteğin aynen taşınması mümkün olmayıp bağımsız bölümlerin arsa payları oranında ipotek tesisinden yükümlü olmaları gerektiği, ipoteğin tüm kat maliklerinin ancak ipotek bedeli 250.000,00 TL'den mütesaviyen sorumlu olacaklarını bilerek aldıkları gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.Kararı, asıl ve birleşen davada davalı, asıl davada davacılar ile birleşen davada davacı vekilleri temyiz etmiştir.1-Asıl ve birleşen davalar, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan takiplerin iptali, dava dışı yüklenicinin davalı arsa sahibine borcunun olup olmadığının tespiti, ipotek şerhinin davacıların bağımsız bölümlerdeki paylarına göre dağılımının yapılması istemlerine ilişkindir. HMK'nın 297/2. maddesinde, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu öngörülmüştür. Somut olayda hem asıl hem de birleşen ...E. sayılı dosyalarda HMK'nın 297/2. maddesine uygun şekilde ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, bu husus gözden kaçırılarak ''davanı kabulüne'' şeklinde karar verilmesi doğru olmamıştır.Diğer yandan gerek asıl gerekse de birleşen dava için diğer talepler hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmaması da doğru olmamıştır.Kabule göre de asıl davada ipoteğin hangi davacı için hangi miktarla sınırlı olacağının tet tek açıklanmaksızın infazda tereddüt oluşturulması da doğru değildir.2-Bozma nedenine göre, asıl ve birleşen davada davalı K.. A.. vekili, asıl davada davacılar vekili ile birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün re'sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davada davalı K.. A.. vekili, asıl davada davacılar vekili ile birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.