MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacı vekili, davalı şirketin yeminli mali müşavirlik tasdik sözleşmesi ile, davacının vergi borcunun doğru olup olmadığını kanıtlama ve onaylama görevini üstlendiğini, davalı şirket ortağı davalı ...'ın davacı şirkete ait 2002 yılı kurumlar vergisi beyannamesini düzenleyerek tasdik ettiğini ve... Müdürlüğü'ne sunduğunu, ancak hatalı mahsup nedeniyle eksik matrah bildirildiğinden Vergi Dairesi'nin davacı şirkete 17.205,85 TL ceza tahakkuk ettirdiğini, cezanın iptali istemiyle açılan davanın reddedilmesi sonucu vergi borcu ve cezanın ödendiğini, davalının ağır kusuru nedeniyle davacının ceza ödemek durumunda kaldığını, davalıların sözleşme uyarınca üstlendikleri yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmedikleri gibi, BK'nın 41. vd. maddeleri uyarınca da ödenen meblağdan sorumlu olduklarını ileri sürerek, şimdilik 35.000,00 TL'nın faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştirDavalılar vekili, vergi cezasının kesilmesinden sonra davacının müvekkillerinin görüş ve yardımlarına müracaat etmediğini, bu nedenle zararın tamamen veya büyük oranda telafisini sağlayan imkânlardan yararlanılamadığını, davacının müvekkillerinin bilgisi ve onayı dışında vergi mahkemesinde dava açtığını, böylece zararın doğmasına ve artmasına bizzat davacının sebep olduğunu, davalıların 3568 sayılı Kanun'dan kaynaklanan sorumluluğunun vergi dairesine karşı bir sorumluluk olup, davacının ödediği miktarın meslek mensubuna rücu edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 17.205,85 TL'nin davalılardan tahsiline dair verilen karar, davalılar vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 28.03.2012 tarih ve 2010/14098 E, 2012/4824 K. sayılı ilamıyla, diğer temyiz itirazlarının reddiyle, davalılar, vergi cezasının kesilmesinden sonra davacının kendilerinin görüş ve yardımlarına müracaat etmediğini, bu nedenle zararın tamamen veya büyük oranda telafisini sağlayan imkânlardan yararlanılamadığını ve zararın çoğaltıldığını savunduklarına göre, davalıların bu savunması üzerinde durulup, zararın artmasında davacının müterafik kusuru bulunup bulunmadığı değerlendirilmeden karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulması üzerine mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacının vergi cezasının kesilmesinden sonra davalıların görüş ve yardımlarına müracaat ederek, vergi idaresi ile uzlaşma vb. imkânlarla cezayı hafifletme imkânını kullanmamakla zararın artmasına müterafik kusuru ile sebep olduğu ve bu kusurun %50 olarak takdirinin uygun olacağı kanaati ile kesilen ceza miktarı olan 17.205,85 TL'nin bu oranda tenzili ile 8.602,92 TL'yi talep edebileceği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 8.602,92 TL'nin 02.10.2007 tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.1)Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.2)Dava, taraflar arasındaki yeminli mali müşavirlik tasdik sözleşmesine dayalı olarak davacı şirketçe ödenmek zorunda kalınan vergi cezasının davalıların kusuru sebebiyle tazmini istemine ilişkindir.6100 sayılı HMK'nın 266/1. (1086 sayılı HUMK'nın 275.) maddesi "Mahkeme, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir" hükmünü içermektedir. Aynı Kanun'un 282. (1086 Sayılı HUMK’nın 286.) maddesinde belirtilen bilirkişinin oy ve görüşünün hakimi bağlamayacağı ve hakimin bilirkişi raporunu serbestçe takdir edeceği hükmü, HMK'nın 281. (HUMK'nın 283.) madde hükmü uyarınca bilirkişi raporunu yeter derecede kanaat verici bulmazsa bilirkişiden ek rapor ya da sözlü açıklama alabileceği veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabileceği şeklinde anlaşılmalıdır.Mahkemece, konunun hakimin hukuki bilgisi ile çözülemeyeceği kabul edilerek bilirkişi incelemesi yapılmış ve gerekçede takdir edildiği açıklanan kusur oranı, bilirkişi ek raporunda takdir edilmesinin uygun olduğu bildirilen kusur oranı olup, davalılar vekilince hükme esas bilirkişi ek raporuna uzlaşma istatistik raporlarına dayalı teknik nitelikte itirazların sunulduğu gözetilerek, bu itirazları değerlendiren, ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir ek rapor daha alınması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davalılar vekilinin ikinci bir ek rapor alınmasına yönelik isteminin reddi doğru olmamıştır.Öte yandan, hüküm fıkrasında yargılama giderlerinden davalıların sorumlu olacağına karar verilmesine rağmen, tahsiline karar verilen alacağın, davalılardan ya da birinden tahsiline karar verilip verilmediği hususunda infazda tereddüt uyandıracak şekilde "davalıdan" tahsiline karar verilmesi, HMK'nın 297/2. maddesi hükmüne aykırı olmuştur. Diğer yandan, 05.08.2008 olan dava tarihinin, gerekçeli karar başlığında 25.07.2012 olarak yazılmış olması hatalı olduğu gibi, 03.02.2014 tarihinde verilen ve 04.02.2014 tarihinde yazılan kararın verildiği tarihinin, hüküm fıkrasında (son satırda) 04.02.2014 olarak yazılmış olması da doğru olmamıştır. SONUÇ :Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.