MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret MahkemesiTARİHİ : 25/04/2012NUMARASI : 2011/639-2012/479Davacı tarafından açılan iflasın ertelenmesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde müdahiller Yapı ve Kredi Bankası A.Ş., Ö... Endüstriyel Teknik Malz. Mühen. San. ve Tic. A.Ş., H.... San. ve Tic. Ltd. Şti., E.... Finans Faktoring Hiz. A.Ş. vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -K A R A R-Davacı vekili, 1977 yılından bu yana gemi inşa tamir ve bakım sektöründe faaliyet gösteren ancak sektörün içinde bulunduğu makro ekonomik koşullar ve dünyadaki ekonomik krizin etkisiyle mali yapısı bozularak borca batık hale gelen davacı şirketin iyileştirme projesinin uygulanması halinde borca batıklıktan kurtulabileceğini ileri sürerek, TTK'nın 324. ve İİK'nın 179 vd. maddeleri uyarınca iflasının bir yıl süreyle ertelenmesine karar verilmesini istemiştir.Bir kısım müdahiller, erteleme şartlarının oluşmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiş, diğer müdahiller ise esas hakkında beyanda bulunmayarak sadece müdahale talep etmişlerdir.Mahkemece iddia, müdahil beyanları, kayyım raporları, benimsenen bilirkişi kurulu rapor ve ek raporuna göre; davacı şirketin borca batık durumda olduğu, yargılama sırasında artırdığı sermayesinin büyük kısmının ödemesinin şirketin borç ödeme kapasitesini ve faaliyetlerinin devamını desteklediği, projede öngörülen satış ve kârlılık hedeflerinin gerçekçi olup inandırıcılığını koruduğu, şirketin ekonomik faaliyetlerinin izlenmesi gerektiği, döviz kurlarında davacı aleyhine gerçekleşebilecek gelişmelere karşı özkaynaklarda doğrudan artış sağlayacak ek önlemlerin alınmasının zorunlu hale geleceği, ancak mevcut hali itibariyle davacının iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğu, davacı şirket yönünden iflas ertelemenin maddi koşullarının gerçekleştiği, davacı şirketin fevkalade mühletten yararlanmadığı, iflas erteleme kararının alacaklıların durumlarını ağırlaştırmayacağı gerekçesiyle, davanın kabulü ile davacı şirketin iflasının karar tarihinden itibaren bir yıl süreyle ertelenmesine karar verilmiştir.Kararı, müdahillerden Yapı ve Kredi Bankası A.Ş., Ö... Endüstriyel Teknik Malzeme Mühendislik San. ve Tic. A.Ş., E... Finans Faktoring Hizmetleri A.Ş. ve H.... San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilleri temyiz etmişlerdir.Dava, iflas erteleme istemine ilişkindir.İflasın ertelenmesi, borca batık durumda bulunan şirket tarafından sunulan; somut öngörüler içeren, ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi çerçevesinde bu durumdan kurtulması kuvvetle muhtemel bulunan kooperatiflerle sermaye şirketleri için öngörülmüş bir hukuki korunma yoludur (İİK.m.179). İflasın ertelenebilmesi için şirketin borca batık durumda olması, sunulacak ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi kapsamında şirketin mali durumunu düzeltebileceğine dair somut veriler ileri sürmesi ve fevkalade mühletten yararlanmamış olması gerekir (TTK.m.324, İİK.m.179 vd.). Mahkeme, İİK'nın 166/2. maddesine uygun ilan yapmalı, borca batıklığı, TTK’nın 324. maddesinde gösterilen şekilde varlıkların rayiç değerine ve İİK’nın 178/1. madde ve fıkrasında belirtilen alacaklılar listesinde gösterilenler ile gerçek anlamda tesbit edilebilecek diğer borçların tutarına göre belirlemelidir. Bunun için borçlu şirket tarafından mahkemeye ibraz edilen bilanço ile mali durumun iyileştirilebilmesi amacıyla şirket tarafından bildirilen proje üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, rayiç değerler ve yapılan araştırma ve inceleme sonucu elde edilen gerçekçi verilere göre bilirkişilerce yeniden oluşturulacak şirket bilançosu (borca batıklık bilançosu) da dikkate alınıp bir sonuca gidilmelidir. İflasın ertelenmesinin amacı, borca batık sermaye şirketinin mali durumunu düzelterek borca batıklıktan kurtulmasının sağlanmasıdır. Borca batıklıktan kurtulma ise tüm borçların ödenmesi anlamına gelmeyip, aktifin pasiften fazla olmasını ifade eder. Gerek borca batıklık ve gerek iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığı hususunda (muhasebe ve işletme ekonomisi bilgisi özel ve teknik bilgi niteliğinde bulunduğundan ve hâkimin bunları genel ve mesleki bilgisiyle çözmesi beklenemeyeceğinden) HMK’nın 266. maddesinde gösterildiği şekilde bilirkişinin oy ve görüşüne müracaat edilmeli ve bu raporun da hukuka uygunluğunun hakim tarafından denetlenmesi gerekir. Öte yandan somut verilere dayalı, çelişmeyen öngörüler içeren, özellikle sermaye ve/veya kârlılık artışını netleştiren unsurların varlığının, proje için vazgeçilmez hususlar olduğu gözden kaçırılmamalı; iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunun bu yolla tespiti cihetine gidilmelidir. Hâkim de bu raporla o konudaki özel ve teknik bilgi ihtiyacını giderebilmeli ve raporun hukuka uygunluğunu denetlemelidir. Projenin ciddi ve inandırıcılığı öncelikle ve özellikle sermaye ve/veya kârlılığın ne şekilde arttırılacağı ve borca batıklıktan kurtulmanın ne şekilde sağlanacağı somut, belgelere dayalı ve gerçekçi bilgi ve öngörülerden yola çıkılarak tespit edilmeli, diğer proje unsurları için de bilimsel veriler değerlendirilmelidir.Bir sermaye şirketinin borca batıklık bildiriminde bulunarak iflasını istemesi halinde, bu durumun mahkemece re’sen tespiti gerekir. Bu tespitin yapılmasında, davacının sunduğu delillere ek olarak, mahkemece gerekli görülen diğer delillerin toplanması, bu kapsamda ilgisi görülen kamu kurumlarından alınacak bilgiler, yapılacak keşif ve mahkemece atanacak bilirkişilerce düzenlenecek raporlar da değerlendirilmelidir.Borca batıklığın tespitinde sadece davacının kayıtlarına değil, varlıklarının rayiç değerlerine de özellikle bakılmalı, bu noktada, konusunda uzman bilirkişilerin görüşüne başvurulmalıdır.Dava teorisindeki genel ilkenin bir istisnası olarak, borca batıklık sadece dava tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmelidir.Açıklanan durum karşısında davacı şirketin mevcut kayıtları; mahkemece ulaşılabilecek tapu, trafik, sanayi ve ticaret odaları, ticaret sicil kayıtları gibi hakkında bilgi alınabilecek belgeler, varlık kalemlerinin rayiç değerlerine ilişkin uzman (teknik) bilirkişi görüşleri ve somut olay bakımından özellik arz edebilecek diğer verilerin toplanmasından sonra, konusunda uzman bir bilirkişi heyetinden alınacak teknik, detaylı ve denetime elverişli rapor sonucuna göre borca batıklığın yukarıda gösterilen ilkeler çerçevesinde tespiti ile varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekir. İflasın ertelenmesine karar verilebilmesi için, borca batıklık olgusunun öncelikle gerçekleşmiş olması gerekmektedir.Davacı şirketin borca batık olduğunun doğru olarak tespiti halinde; iyileştirme projesinin, bütüncül bir değerlendirmeyle, TTK'nın 324. maddesi kapsamında nakit sermaye konulması dâhil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri içerip içermediği, İİK 179. maddesi anlamında ciddî ve inandırıcı olup olmadığı ve HMK'nın 29. maddesinde açıklanan dürüstlük kuralına uygun davranma yükümlülüğüne ve gerçeğe uygun bir biçimde hazırlanıp, hazırlanmadığı, eş deyişle, iyileştirme projesinde yapılacak olanların tek tek maliyetinin, hangi ekonomik kaynaktan sağlanacağı, her bir proje kaleminin zaman olarak en geç hangi tarihte yapılacağı, yapılacak olanların ayrı ayrı borca batıklık üzerindeki zaman ve oran olarak etkisinin somutlaştırılması ve böylece iyileştirme projesinin neden ciddi ve inandırıcı olduğunun ayrıntılı ve zaman içinde sayısal olarak, denetlenmeye elverişli nitelikte olması gerekmekte olup, bu özellikte olmayan iyileştirme raporlarına ve bunlara dayalı düzenlenen bilirkişi ve kayyım raporlarına göre ne iflasın ertelenmesine karar verilebilir ne de iflas erteleme talep eden şirket alacaklıları aleyhine sonuç doğuracak şekilde ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Mahkemece, bu niteliği haiz olmayan iyileştirme projeleri sunulduğunda iflasın ertelenmesini isteyen şirkete uygun bir süre verilerek, açıklanan özellikteki projenin sunulmasının ve soyut içerikli projenin somutlaştırılmasının sağlaması ve verilen sürede iyileştirme projesini sunmayan şirketin iyiniyetli olmadığı kabul edilerek, sadece borca batıklığı tespit ettirilerek, sonucuna göre karar verilmelidir. Açıklanan özellikteki iyileştirme projelerinin sunulması halinde alınacak bilirkişi ve kayyım raporlarından sonra talep halinde ve gerektiğinde, hüküm tarihine kadar sadece gerekli tedbirlere karar verilmeli ve tarihlerine uygun şekilde proje kalemleri yerine getirilmediği takdirde tedbirler kaldırılarak, iflasın ertelenmesi ve ihtiyati tedbir müesseselerinin kötüye kullanılmasının önüne geçilmelidir.İyileştirme projesi, sadece şirketin mevcut işleyişinin devamı ve tedbir kararlarıyla borca batıklıktan kurtulabileceğine ilişkin olmamalı, TTK'nın 324. maddesindeki nakit sermaye konulması, dış kaynaktan nakit girişi, sermaye artışı, yeni ortak alınması, şirketin mevcut işleyişi sonucu şayet mümkün ise kâr ve nakit akışı gibi nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri içermeli, İİK'nın 179. maddesinde aranan ciddî ve inandırıcı özellikleri haiz olmalıdır.Mahkemece önce şirket varlıklarının rayiç değerlerinin ve bu kapsamda borca batıklığın tespiti, bu şartın yerine geldiğinin anlaşılması halinde de iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığının, somut verilere dayalı olarak, bilimsel şekilde değerlendirilmesi gerektiğinden, alanında uzman yeni bir bilirkişi heyetinden bilirkişi ve kayyım raporlarını, şirketin mali durumunu ve iyileştirme projesini açık ve somut dayanaklarla değerlendiren; açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor alınması, raporun sadece sonuç bölümüne değil, bütün kapsamına bakılması suretiyle bir karar verilmesi gerekir.İflas erteleme davalarında, erteleme isteyen davacı şirketin mali durumunun mahkemece, yargılama sonuna kadar incelenmesi ve iyileştirme projesinin uygulanabilir olup olmadığının denetlenmesi gerekir. Somut olayda yargılama sırasında alınan 28.07.2011 tarihli bilirkişi raporunda şirketin batıklıktan kurtulabilmesi için acilen nakit paraya ihtiyacı olduğu, bu nedenle sermayesini 10.000.000,00 TL artırması gerektiği belirtilmiş ve davacı şirketçe de sunulan bila tarihli revize iyileştirme projesinde sermayenin 10.000.000,00 TL artırılacağı, B.. F...isimli bir adet kuru yük gemisinden 2011 ila 2013 yılları arasında muhtemelen 7.350.00 USD kira geliri elde edilebileceği, 4 yıl sonra satıldığı takdirde 30.000.000 Euro satış geliri elde edilebileceği, kuru havuzdan 4 yılda 11.664.000,00 TL, B.. R.... kuru yük gemisinden 27.037.800,00 TL satış kârı elde edilebileceği, yeni ortak alınacağı, tasarruf tedbirlerinin uygulanacağı ve şirket ortaklarından C.Ç. ait Yapı Kredi Bankası ve Akbank'a ipotekli olan taşınmazların 1.050.000,00 TL'ye satılabileceği, bu şekilde borca batıklıktan kurtulunabileceği öngörülmüş ise de, davacı şirketin kuru yük gemisi ve kuru havuzdan elde edilmesi planlanan satış kârlarının 4 yıllık vadeye yayılmış olduğu, kuru yük gemilerinin kira gelirlerinin de uzun vadeye yayıldığı, kira ve satış kâr gelirlerinin ihtimale dayandığı anlaşılmış olup, ertelemenin süresi ve amacına uygun olmadığı açıktır. Ortak C. Ç. ait ipotekli taşınmazların değer tespiti yapılmadığından, satışından elde edilebilecek nakit paranın öncelikle ipotek alacaklılarının alacaklarına yetip yetmeyeceği de belli olmadığı gibi şirket borçları için kullanılıp kullanılmayacağı da belli değildir. Kaldı ki, yargılama boyunca ve yargılamadan sonra bu ortağın ipotekli taşınmazlarını sattığı, satış bedeliyle şirketin borçlarını ödediğine dair somut bir bulgu da yoktur. Öte yandan, cari oran, bir ticari işletmenin dönen varlıklarının kısa vadeli borçları karşılama gücünü göstermekte olup, Dairemizce de benimsenen Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin yerleşik kararlarına göre cari oranda 2 ve üzeri değerler tercih edilmektedir. Somut olayda, kayyım ve bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde, davanın açıldığı 2011 yılı Temmuz ayında 0.27 seviyesinde olan cari oranın, erteleme kararının verildiği 2012 yılı Nisan ayı itibariyle 0,39 seviyesinde olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim, 28.07.2011 tarihli bilirkişi kurulu raporunda davacı şirketin acilen sermayesini 10.000.000,00 TL artırması gerektiği vurgulanmış ve davacı şirketçe 29.07.2011 tarihinde alınan genel kurul kararıyla sermayesinin 10.000.000,00 TL artırılmasına karar verilmiş ise de artırılan sermayenin %43'sine tekabül eden 4.252.045,78 TL'sinin banka havalesiyle nakit para olarak ödendiği, kalan %57'sine tekabül eden 5.747.954,00 TL'sinin ise ortaklar cari hesabından karşılandığı, yani şirket kasasına nakit olarak girmediğinden cari oranın uygun seviyeye getirmesine katkıda bulunmadığı anlaşılmaktadır. Zaten, erteleme kararından sonra 2013 yılı Mart ayı itibariyle cari oranın 0,49 seviyesinde olması da, erteleme kararı ve tedbirlerinin cari oranı, uygun seviyeye getirmediği anlaşılmaktadır. Bu durum, şirketin borç ödemek konusunda zor durumda bulunduğunun göstergesidir. Davacı şirket ortaklarından C. Ç., G...Çiçek Bilimli, M. B.. Ç. bila tarihli taahütnameler ile alacaklarını bir süreliğine istemekten vazgeçmeleri şirkete zaman kazandırsa da, borca batıklığın önüne geçemez. Öte yandan, karardan sonra sunulan 26.7.2013 tarihli kayyım raporuna göre işçi sayısının 88'den 68'e düşürüldüğü anlaşılmış olup işçi sayısının düşürülmesi ile üretim ve satışın ne şekilde stabil tutulacağı anlaşılamadığı gibi çıkartılacak işçilerin yasal haklarının getirebileceği yükün özkaynağa olumsuz şekilde yansıyacağı da açıktır. Mahkemece alınan bilirkişi raporları cari oran, likidite oranı ve rasyo oranını göstermediği gibi yargılama sürecinde iyileştirme projesinin hangi oranda gerçekleştiği ve uygulanabildiği hususunda açıklamaları yetersiz olup, somut verilere dayanmadığı gibi denetime de elverişli değildir. Diğer yandan, kayyımın görevlerinden biri de erteleme sürecinde şirketin mali durumundaki değişiklikler ve şirket yetkililerinin iyileştirme projesine riayeti konusunda mahkemeye bilgi vermektir. Kayyım raporlarında şirketin denetlendiği her döneme ilişkin aktif ve pasif durumunun ayrıntılı olarak açıklanması ve verilen ihtiyati tedbirlerle birlikte davacı şirketin mali durumunda düzelme olup olmadığı,iyileştirme projesinin uygulanıp uygulanmadığı ve borca batıklıktan kurtulma yolunda somut adımlar atılıp atılmadığı hususlarının ayrıntılı ve denetime elverişli olarak açıklanması gerekirken, bu hususları içermeyen eksik ve yetersiz denetim ile raporların hazırlanması ve mahkemece de kayyım raporlarının yukarıda açıklanan hususlar doğrultusunda denetlenmemesi doğru olmamıştır. Öte yandan, İİK'nın karar tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6103 sayılı Kanun ile değişik 179/a maddesinin 1. ve 2. fıkraları, "Mahkeme, iflâsın ertelenmesi isteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarının onaylanması için derhal bir kayyım atar; ayrıca şirketin ve kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alır. Kayyımın atanmasına ilişkin karar, kayyımın mahkemece belirlenmiş görevleri ve temsil yetkisi ile bunların sınırları ve iflâsın ertelenmesine ilişkin talep 166. maddenin ikinci fıkrasındaki usul ile mahkeme tarafından ilân ve ticaret siciline tescil ettirilir. Mahkeme bu arada erteleme talebini karara bağlar." hükmünü içermektedir.Bu durumda, mahkemece, erteleme talebi usulünce ilan edilmiş ve kayyım atanmış ise de, anılan hüküm iflas erteleme yargılamasına ilişkin usul hükmü olup, derhal uygulanması gerektiğinden, bozmaya uyulması halinde, bu hükümde yer alan diğer hususların ilanı ve ticaret siciline tescili de yapıldıktan sonra yukarıda açıklanan usul ve ilkelere uygun olarak şirket varlıklarının rayiç değerlerinin ve bu kapsamda borca batıklığın tespiti, bu şartın yerine geldiğinin anlaşılması halinde de iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığının, somut verilere dayalı olarak, bilimsel şekilde değerlendirilmesi için alanında uzman yeni bir bilirkişi heyetinden bilirkişi ve kayyım raporları arasındaki çelişkiyi gideren, şirketin mali durumunu ve iyileştirme projesini açık ve somut dayanaklarla değerlendiren; yargılama sürecindeki değişimin de değerlendirildiği açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor alınması, kayyım raporlarının denetlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, müdahiller vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, adı geçen müdahiller yararına BOZULMASINA, peşin alınan harçların istek halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.