MAHKEMESİ : Tekirdağ 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 05/06/2013NUMARASI : 2011/165-2013/262Taraflar arasındaki asıl ve birleşen alacak davalarının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen davada davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -K A R A R- Davacı vekili asıl davada, taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca müvekkili şirketin davalı şirkete güvenlik ve koruma hizmeti verdiğini, ancak davalının sözleşmenin ifası sırasında yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun'un 81/1-ı maddesi uyarınca Şubat 2009 ila 2010 Eylül aylarına ilişkin sigorta prim ödemelerinde Hazine tarafından karşılanan % 5'lik indirim tutarı olan 73.758,18 TL'yi müvekkilinin hak edişlerinden haksız olarak kestiğini, indirimden yararlanma hakkının davalıya değil, davacı şirkete ait olduğunu ileri sürerek, şimdilik 10.000,00 TL'nin; birleşen davada ise, Ekim 2010 ila Şubat 2011 aylarına ilişkin müvekkilinin hak edişinden yapılan toplam 19.601,75 TL'nin fatura tarihlerinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş; 06.05.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle her iki dava için toplam talebini 93.359,93 TL'ye arttırmıştır. Asıl ve birleşen davada davalı vekili, taraflar arasında yapılan sözleşmenin 15/2. maddesi ile idari şartnamenin 48 ve Kamu İhale Genel Tebliği'nin 78/23. maddeleri uyarınca yapılan kesintinin haklı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; 5510 sayılı Yasa'nın 81/1-ı hükmünde, sigorta primlerini düzenli ödeyen ve sigortasız işçi çalıştırmayan işverenleri teşvik amacıyla belirtilen vasıflara ait işverenlerin sigorta prim oranlarının %5'lik kısmının Hazinece karşılanacağının kararlaştırıldığını, hükmün amacının, özel sektör işverenlerinin teşviki ve istihdamın arttırılması olduğu, bu nedenle davalı tarafından yapılan kesinti işleminin kanunun amacına uygun bulunmadığı, davacının bu yasadan yararlanma koşullarının gerçekleştiği, yararlanmaya hak kazandığı bu prim desteğini davalının davacının hak edişinden kesemeyeceği gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın kabulü ile 2009 yılında 39.217,17 TL, 2010 yılında 46.097,90 TL, 2011 yılında 8.044,86 TL olmak üzere toplam 93.359,93 TL'nin her ayın fatura tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, asıl ve birleşen davada davalı vekili temyiz etmiştir. 1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle davalı tarafça faizin başlangıcı ile ilgili açık bir temyiz itirazının ileri sürülmemiş olmasına göre, asıl ve birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.2) HMK'nın 297. ( HUMK'nın 6100 sayılı 388.) maddesinde hükmün kapsamı düzenlenmiştir. Asıl ve birleşen davaların tahkikat aşaması ortak olmakla birlikte, bağımsızlığını korurlar. Mahkemece asıl ve birleşen davaların herbiri hakkında HMK'nın 297. (HUMK'nın 388.) maddesi hükmüne uygun olarak ayrı ayrı ve infazda tereddüt uyandırmayacak şekilde hüküm kurulması ve faizin başlangıcı olarak kararda belirtilen her bir fatura tarihinin ayrı ayrı yazılması gerekirken, her iki dava için ortak tek bir hüküm kurulup, infazda tereddüt oluşturacak şekilde ''her ayın fatura tarihlerinden itibaren'' faiz yürütülmesine karar verilmesi doğru olmamıştır. Öte yandan, 04.04.2011 olan asıl dava tarihinin, gerekçeli karar başlığında 12.04.2011 olarak yazılmış olması da hatalı olmuştur. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün, re'sen BOZULMASINA, aşağıda yazılı harcın temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.