Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2065 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 6482 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacı vekili, müvekkilinin üyesi olduğu davalı kooperatifin 18.02.2009 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında üç yıllığına denetim kurulu asil üyeliğine seçildiğini, davalı kooperatif yönetim kurulunun 15.10.2010 tarih ve 450 sayılı kararı ile, kooperatif üyeliğinden ayrılmış olması ve Bakanlık teftiş raporu nedeniyle denetim kurulu üyeliğinden çıkarıldığını, kararın müvekkiline 25.10.2010 tarihinde tebliğ edildiğini, gerek Kooperatifler Kanunu'nun 64. maddesi gerekse anasözleşmenin 52. maddesinde, denetim kurulu üyesi olmak için kooperatif üyesi olma şartının yer almadığını, müvekkilinin denetçilik görevi karşılığında aylık 199,18 TL ücret aldığını, bir sonraki genel kurul toplantı tarihine kadar bu ücretleri alamadığını, bu nedenle maddi zarara uğradığını, ayrıca haksız yere denetim kurulu üyeliğinden çıkarılması sebebiyle üzüntü duyduğunu ve ticari itibarının zedelendiğini ileri sürerek, 2.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, 24.04.2012 havale tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 3.299,74 TL'ye artırmıştır. Davalı vekili, davanın bir yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmadığını, davacının, 07.07.2010 tarihli Bakanlık teftiş raporu üzerine denetim kurulu üyeliğinden çıkarıldığını, bu nedenle müvekkilinin çıkarma işleminde kusurunun bulunmadığını, ayrıca davacının kooperatif üyeliğinden ayrıldığını, davacının, kooperatif üyesi olan ve kooperatiften kredi kullanan iki kişiye kefil olduğunu, borcun ilk dokuz taksidinin ödenmemesi sebebiyle Yusufeli İcra Müdürlüğü'nün 2011/148 ve 64 E. sayılı dosyaları ile icra takibi başlatıldığını, anasözleşmenin 52/5. maddesi uyarınca, davacı üyelikten çıkarılmasa dahi mevcut kefilliği ve icra takipleri nedeniyle üyeliğinin kendiliğinden son bulduğunu, talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu ve manevi zararın bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davalı kooperatif denetim kurulu üyesi olmak için gerek anasözleşme gerekse Kooperatifler Kanunu'nda, kooperatif üyesi olmanın şart olarak öngörülmediği, anasözleşme ve yasada kooperatif denetim kurulu üyelerinin genel kurul tarafından seçileceğinin hüküm altına alındığı, bu nedenle davacının yönetim kurulu tarafından denetim kurulu üyeliğinden çıkarılması işleminin usul ve yasaya aykırı olduğu, davacının 18.02.2009 yılında yapılan genel kurul toplantısında üç yıllığına denetim kurulu üyesi seçildiği ve aylık 199,18 TL ücret aldığı, 15.10.2010 tarihinde denetim kurulu üyeliğinden çıkarılan davacının 15 ay 22 gün maaş alamadığı, kısa kararda hesap hatası yapıldığından 3.014,33 TL olarak hesaplanan maddi tazminat tutarının aslında 3.133,76 TL olduğu, davacının haksız olarak denetim kurulu üyeliğinden çıkarılması .../...S.2sebebiyle üzüntü duyduğu, tarafların ekonomik durumuna göre zenginleşme ve fakirleşmeye sebep olmamak üzere davacının 1.000,00 TL manevi zarara uğradığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 3.133,76 TL maddi tazminat ile 1.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. 1-Davalı vekilinin manevi tazminat istemine ilişkin hükme yönelik temyiz itirazları yönünden;5219 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu HUMK'nın 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı, 5236 sayılı Kanun'un 19. maddesiyle HUMK’a eklenen Ek-Madde 4'te öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında 2013 yılı için 1.820,00 TL'dir.Dava dilekçesinde 10.000,00 TL manevi tazminatın tahsili istenilmiş olup, mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 1.000,00 TL'nin tahsiline karar verilmiştir. Davalı aleyhine kabul edilen kısım, yukarıda anılan madde hükmüne göre temyiz sınırının altında kaldığı cihetle kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 1989/3 Esas, 1990/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da karar verilebileceğinden, davalı vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.2-Davalı vekilinin maddi tazminat istemine ilişkin temyiz itirazlarına gelince;a-Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nın 126/4. maddesi uyarınca davacının denetim ücreti alacağı, beş yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğundan, mahkemece, ara kararda ve gerekçeli kararda zamanaşımı def'inin reddine karar verilmemiş ise de, zamanaşımı süresi dolmadığından uyuşmazlığın esasının incelenmesi doğru olmuştur. Bu açıklamalara ve dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. b-Dava, denetçilik görevinden haksız olarak ayrılmasına sebep olunduğundan, uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece, davacının 18.02.2009 tarihinde üç yıllığına denetim kurulu üyesi seçilmesine rağmen 25.10.2010 tarihinde üyelikten çıkarıldığından bahisle 15 ay, 22 gün olan denetim kurulu üyelik ücretini alamadığı gerekçesiyle, bu süreye isabet eden tazminata hükmedilmiş ise de, dava tarihinin 15.11.2011 olduğu gözetildiğinde, dava tarihinden sonraki dönemi de içerecek şekilde hüküm kurulması, HMK'nın 26. maddesindeki taleple bağlılık ilkesine aykırı olmuştur. Öte yandan, davacının bildirdiği 199,18 TL aylık ücret, denetim görevi karşılığı belirlenmiş olup mahkemece, davacının ayrıldıktan sonra hiç bir denetim görevi yapmadığı gözetilerek belirlenecek tazminattan makul bir indirim yapılması gerekirken, ücretin tamamına hükmedilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin mahkeme hükmünün kesin olması nedeniyle reddine, (2-a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2-b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.