MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacı vekili, davalının kooperatif yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı dönemde kooperatif aleyhine bir takım haksız kazançlar temin ettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL'nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını ve aynı konuda daha önce bir başka mahkemede açılan davanın reddedildiğini, müvekkilinin talebe konu hususlarda kooperatif genel kurullarında ibra edildiğini, öte yandan usulsüz bir işlem bulunmadığını ve iddiaların gerçek dışı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davacı kooperatif tarafından davalı hakkında 26.03.2009 tarihinde icra takibi başlatıldığı, zararı öğrenme tarihi olarak bu tarihin kabul edilmesi gerektiği, bu durumda davanın açıldığı 28.02.2011 tarihi itibariyle davanın zamanaşımına uğramadığı, anılan icra takibine itiraz üzerine açılan ve usulden reddedilen önceki davanın da eldeki dava yönünden kesin hüküm oluşturmayacağı, dava dilekçesinin 1, 2, 3 ve 4 no'lu bentlerinde dile getirilen hususların 09.03.2008 ve 17.01.2010 tarihli genel kurullarda ibra edildiği, diğer taraftan iddiaya konu bu işlemlerde kooperatifin zararına bir yön bulunmadığı, davalının 1.201,32 TL tutarında şahsi harcama yaptığı iddia edilmiş ise de, buna ilişkin herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığı, noter masrafı bedeli olarak talep edilen 229,14 TL kooperatif yararına çekilen bir ihtarnameye dayalı olduğundan bu yöndeki talebin de yerinde olmadığı, davalının standart dışı imalat bedeli olarak kooperatifin banka hesabına yatırdığı 2.000,00 TL'yi aynı zamanda kendi avans hesabına da alacak kaydetmek suretiyle kooperatifi zarara uğrattığı, her ne kadar bilirkişi raporunda 2.000,00 TL ile birlikte, davalının avans hesabında kalan 1.249,78 TL'nin iade edilmesi gerektiği belirtilmiş ise de, davacının, avans hesabında kalan miktara ilişkin talebinin 544,37 TL olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 2.544,37 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davacı ve katılma yoluyla davalı vekilleri temyiz etmiştir. 1-Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden; Dava dilekçesinde, davalının usulsüz harcamalar yaparak kooperatifin zararı neden olduğu iddia edilen iş ve işlemlerin açıklandığı bölümün 1. bendinde yer alan... isimli firmaya yapılan ödemeler ile ilgili olarak, mahkemece, davalının bu kalem yönünden kooperatif genel kurullarında ibra edildiği, ayrıca bu işleme ilişkin kayıtlar muhasebe düzenine uygun tutulmamış olsa da kooperatifin zararına bir işlem yapılmadığı gerekçesiyle, davacının anılan kaleme yönelik isteminin reddine karar verilmiştir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 98. maddesi yollamasıyla uygulanması gereken, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun .../...380. maddesi “ Bilançonun tasdikine dair olan umumi heyet kararı, aksine sarahat olmadığı takdirde, idare meclisi azalariyle müdürler ve murakıpların ibrasını tazammun eder. Bununla beraber bilançoda bazı hususlar belirtilmemekte veyahut bilanço şirketin gerçek durumunun görülmesine mani yanlış bir takım hususları ihtiva etmekte ise, idare meclisi azalariyle müdürler ve murakıplar, bilançonun tasdikiyle ibra edilmiş olmazlar.” hükmünü içermektedir. Buna göre ibra, kooperatifin gerçek durumunu yansıtmalıdır. Bilanço ve gelir gider tablosu tüm ayrıntıları ile açıklanıp irdelenmişse, genel kurulca verilen ibra kararı, gerçek anlamda borçtan kurtarma ve aklama niteliğini taşır. İbra, sadece genel kurulun bilgisine sunulan işlemleri içerir. Açıklanmamış, belgeye dayandırılmamış ve vasat yetenekli bir ortağın anlayamayacağı konularda ibra yok sayılır. Kural olarak ayrıntılı şekilde görüşülerek alınan bir ibra kararı yöneticiler hakkında TTK'nın 341. maddesi kapsamında sorumluluk davası açılmasına engel oluşturacağından, bu nitelikte olmayan ibra kararına rağmen genel kurulda sorumluluk kararı alınması, sorumluluk davası açılması ve sorumluluğa hükmedilmesi mümkün ve geçerlidir. 09.03.2008 tarihli genel kurulda 2007 yılı gelir gider tablosu ile bilançosu okunarak kabul edilmiş ve 17.01.2010 tarihli genel kurulda 2008 gelir gider tablosu ile bilançosu okunarak kabul ve ibra edilmiş ise de, anılan genel kurullarda, dava dilekçesinde belirtilen ... isimli firmaya yapılan ödemeler ile ilgili açık tartışma ve değerlendirme yapılmadığı ve ayrıca 17.01.2010 tarihli genel kurulun 8. maddesinde denetçilere davalı hakkında inceleme yetkisi verilmiş olduğu anlaşıldığından, davalının ibra edildiğinin kabulü isabetli olmamıştır. Bu durumda, mahkemece anılan kalem yönünden, kooperatifin zararına bir işlem yapılmadığı gerekçesiyle yetinilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, ayrıca davalının ibra edildiğinin kabulü doğru olmamış ise de karar sonucu itibariyle doğru olmuştur. Dava dilekçesinde, davalının usulsüz harcamalar yaparak kooperatifin zararına neden olduğu iddia edilen iş ve işlemlerin açıklandığı bölümün 2, 3, 4 ve 6. bentlerinde ifade edilen hususlardan doğan zararının tahsili amacıyla, daha önce davacı kooperatif tarafından.... İcra Müdürlüğü'nün 2009/5662 E sayılı dosyasında davalı aleyhinde icra takibi başlatıldığı, davalının söz konusu takibe itirazı üzerine açılan itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonucunda,... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 01.04.2010 tarihli ve 2009/252 E, 2010/241 K. sayılı ilamıyla, kooperatifin 17.10.2010 tarihli genel kurulunda mevcut davaya icazet verilmediği ve davalının sorumluluğu kapsamında kalan 2008 yılı hesaplarının genel kurul gündemine alınarak ibra edilmiş olması nedeniyle davalının zimmetinde kalan ve tazmini gereken bir tutar bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş olup, karar gerek gerekçe, gerekse hüküm yönünden taraf vekillerince temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Mahkemece, usulden reddedildiğinden bahisle bu davada verilen hükmün kesin hüküm itirazına konu olamayacağı kabul edilmiş ise de, özetlendiği üzere hükmün gerekçesinde davalının zimmetinde kalan ve tazmini gereken bir tutar bulunmadığı da açıklanmış olup, hüküm fıkrasına göre dava usulden değil esastan reddedilmiştir. Anılan hüküm, HMK'nın 303. maddesi anlamında işbu dava yönünden kesin hüküm oluşturmaktadır. Bu durumda mahkemece dava dilekçesinin 2,3,4, ve 6. bentlerinde açıklanan zarar kalemleri yönünden HMK'nın 114/1-i ve 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle fazlaya ilişkin istemin reddi kapsamında esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış ise de, karar sonucu itibariyle doğru olmuştur.Bu açıklamalara ve dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isatbetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 2- a) Dava dilekçesinin 5. ve 7. bentlerinde açıklanan zarar kalemleri yönünden davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;Yukarıda açıklandığı üzere, talep konusu edilen zarar kalemleri yönünden ... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 01.04.2010 tarihli ve 2009/252 E, 2010/241 K sayılı ilamıyla davanın esastan reddine karar verilmiş olup, karar taraf vekillerince temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir. Bu durumda mahkemece, dava dilekçesinin 5. bendinde yer alan, banka yoluyla ödenen 2.000,00 TL standart dışı tadilat bedelinin ayrıca usulsüz olarak avans hesabına alacak kaydedilmesinden doğan zarara ve 7. bendinde yer alan avans hesabında kalan bakiye bedele yönelik istem ile ilgili davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olmasına ilişkin dava şartı noksanlığı sebebiyle HMK 114/1-i ve 115/2. maddesi uyarınca, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. b) Bozma nedenine göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2-a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, (2-b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, davalıdan peşin alınan harcın istek halinde iadesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.