Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1924 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 2533 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacı vekili, müvekkilinin 11.04.1998 tarihinde hisse devri suretiyle davalı kooperatife ortak olarak kabul edildiğini, kooperatifin 1998 yılında yapılan genel kurul toplantısında fazla yapılan on adet dairenin satışına karar verilmesi üzerine davalı ile imzaladığı 30.10.1999 tarihli sözleşmeyle bahçe katı 2 nolu daireyi, 300,25 TL fark bedel ödemek ve 57 nolu hissesinden vazgeçmek suretiyle satın aldığını, 57 nolu hissesini bedel almaksızın kooperatife devrettiğini, müvekkilinin kısmen hisse devri, kısmen de nakit ödeme yaparak daireyi satın aldığını, diğer kat maliklerine daireleri 01.06.2003 tarihinde teslim edilmesine rağmen tüm yükümlülüklerini yerine getiren müvekkiline teslimin gerçekleşmediğini, kömürlük niteliğinde olan dava konusu taşınmaz konuta dönüştürülmesi sonucunda bağımsız bölüm haline getirilmiş ise de belediyenin kömürlük bölümünün konuta dönüştürülmesinin mümkün olmadığını belirttiğini ileri sürerek, E Blok bahçe katı 2 nolu taşınmazın tapu kaydının iptali ile, müvekkili adına tescilini, tescilin mümkün olmaması durumunda; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, tamamlanmış daire bedeli olarak 5.000,00 TL’nin ve kira kaybı bedeli olarak 1.000,00 TL'nin 01.06.2003 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, ıslah yoluyla daire bedeli talebini 45.000,00 TL'ye ve kira kaybı talebini 7.907,53 TL'ye artırmıştır.Davalı vekili, (davanın kabulü anlamına gelmemek üzere) kooperatif kayıtlarına göre davacının hissesi bulunmadığından davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, davacının taleplerinin üyeliğe ilişkin beş yıllık zamanaşımına uğradığını, sözleşmenin yapıldığı tarih dikkate alınırsa sözleşme zamanaşımı olan 10 yıllık zamanaşımına 2009 yılında uğradığını, bunun yanında, davacının düzenli ödemede bulunmadığını, 01.01.2012 tarihi itibariyle 500,00 TL borcunun olduğunu, edimini yerine getirmeyen davacının, müvekkilinden talepte bulunamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; taraflar arasında üyelik ilişkisinin yapılan sözleşme kapsamında sona erdiği ve satım sözleşmesinin bulunduğu, buna göre, davalı kooperatif tarafından davacıya daire satılarak teslimi taahhüt edilmiş olup, ... Başkanlığı'nın yazısı ile, davalı kooperatif tarafından davacıya satılan dairenin konuta dönüştürülmesinin imkânsız olduğunun bildirilmesi nedeniyle dairenin davacıya teslim ve adına tescilinin mümkün olmadığı, sözleşme geçersiz de olsa taraflar arasında gayrimenkul satımı konusunda akti ilişki bulunması sebebiyle BK'nın 125. maddesine göre 10 yıl olan zamanaşımı süresinin dairenin .../...davacı adına tescilinin imkânsız olduğunu davacı tarafın, ...Belediye Başkanlığı'nın 20.06.2006 tarihli yazısı kapsamında öğrenmesinden başlayacağı, bu kapsamda zamanaşımı süresinin gerçekleşmemiş olması nedeniyle davalı vekilinin zamanaşımı def'inin yerinde olmadığı, davacı kooperatif ortaklığından vazgeçmek suretiyle daireyi satın alma hususunda yapılan anlaşmanın ifasının imkânsız hale gelmesi nedeniyle gerçekleştirilmesinin mümkün bulunmaması sonucunda tarafların ancak verdiklerini sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri isteyebilecekleri, davacının, davalı kooperatife toplam 4.354,90 TL ödemiş olup 500,00 TL daha borcu bulunduğu, davacı ile davalı kooperatif arasında yapılan sözleşme çerçevesinde davacının tüm ödemelerini yapmış olması halinde dava tarihi itibariyle rayiç değeri 45.000,00 TL olan daire sahibi olacağı, eksik ödemesi nazara alındığında 4.354,90 TL ödemiş olması nedeniyle orantılama yapıldığında 40.365,50 TL değerinde tazminata hak kazanmış olduğu, davacının davalı kooperatife karşı ödeme yapma edimini tam olarak yerine getirmediği, bunun yanında kooperatif kayıtlarında yapılan incelemede davacı ile aynı durumda olan ve kooperatife borcu olduğu halde daire teslim alan başka şahısların varlığının da tespit edilemediği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 40.365,50 TL daire bedelinin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan alınarak, davacıya ödenmesine, davacının kira kaybına ilişkin isteminin reddine karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.1-Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden;Dava, taraflar arasındaki 30.10.1999 tarihli adi yazılı sözleşmeye dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat istemine ilişkindir.Kooperatif üyeleri ile kooperatif arasındaki üyelik sıfatının devamına ve üyeliğe sıkı sıkıya bağlı talepler ile ilgili olan tapu iptali ve tescile, üyelik tespitine, tahsis hakkına dayalı davalarda, diğer anlatımla üyenin parasal yükümlülükleri ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlıklarda üyelik devam ettiği sürece zamanaşımı süresi işlemez. Somut olayda, davacının kooperatif üyesi olduğunun kabulü durumunda talep, üyenin parasal yükümlülükleri ile ilgili olmayıp, tahsis hakkına dayalı olduğundan zamanaşımı süresi işlemeyecek; davacının kooperatif üyesi olmadığının kabulü durumunda ise sözleşmeye dayalı dava, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK'nın 146. maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımı süresine tabi olacaktır.Somut olayda, davacı taraf zamanaşımı yönünden aleyhine olacak şekilde 30.10.1999 tarihli sözleşme ile davacının kooperatif üyeliğinin sona erdiğini ileri sürmüş; davalı taraf ise yine aleyhine olacak şekilde anılan sözleşme ile davacının kooperatif üyeliğinin sona ermediğini savunmuş ve bu hususu temyize de getirmiştir. Davalının, davacının üye olduğu savunması yönünden mahkemece, yeterli inceleme ve araştırma yapılmamış ise de, davacı tarafça ileri sürülmeyen bu hususta inceleme ve araştırma yapılmasının, HMK'nın 26. maddesindeki taleple ve maddi vakıa ile bağlılık ilkesine uygun olmadığı kabul edilerek, temyiz edenlerin sıfatları ve ileri sürdükleri temyiz nedenlerine göre bu husus bozma nedeni yapılmamıştır. Taşınmaz mülkiyetinin geçirilmesi borcunu içeren sözleşmeler Türk Medeni Kanunu'nun 706., 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (818 sayılı BK'nın 213. maddesi), 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 26. ve Noterlik Kanunu'nun 60. maddesi hükmü gereğince resmi şekilde yapılmadıkça hukuken değer taşımaz. Ne var ki harici satış, satın alana mülkiyet hakkı sağlamaz ise de, taraflar verdiklerinin iadesini isteyebileceklerinden, kişisel hak sağlayacağı açıktır. Bu nedenle, taraflar arasındaki taşınmaz satımına ilişkin .../...30.10.1999 tarihli sözleşme anılan hükümler uyarınca geçerli değildir. Sözleşme geçersiz de olsa taraflar arasında gayrimenkul alımı konusunda akti ilişki bulunması sebebiyle TBK'nın 146. maddesine göre zamanaşımı 10 yıldır. Davacının talebi ve bu talebin dayanağı olan maddi vakıa ile bağlı kalınması ve buna göre kooperatif üyesi olmadığının kabulü gerektiğinden, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 2/2. maddesindeki “Yapı kooperatifleri ile konusuna taşınmaz mal temliki dahil bulunan diğer kooperatiflerin anasözleşmelerinde ortaklara taşınmaz mal temlik edileceği hakkındaki taahhütler başka bir resmi şekil aranmaksızın muteberdir.” hükmünün somut olayda uygulama olanağı bulunmamaktadır. Somut olayda, davacı üye olmadığından, üyeliğin devamı süresince zamanaşımının işlemeyeceği bazı talepler ile ilgili ilkeden de yararlanamayacaktır.Mahkemece de sözleşmenin geçersiz olduğu farklı bir gerekçeyle kabul edilmiş, ancak zamanaşımı süresi Belediye Başkanlığı'nın 2006 tarihli yazısından başlatılmıştır. Oysa, mahkemece, davacının 24.12.2012 tarihli tapu kaydında dahi ''arsa'' niteliğindeki dava konusu yeri sözleşmenin kurulduğu tarihte inceleme ve araştırması halinde tapuya kayıtlı bir yer olduğunu, üyeliğinin sona ermesi nedeniyle yukarıda açıklanan 2/2. madde hükmünden yararlanamayacağını, diğer anlatımla o tarih itibariyle ifanın imkansız olduğunu bilmesi gerektiğinden, geçersiz olan sözleşmeye dayalı terditli istemlerin herbiri yönünden dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK'nın 146. maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Dairemizin 08.04.2014 tarih ve 2013/9213 E., 2014/274 K. sayılı (kesinleşen) emsal nitelikli onama ilamı da bu yöndedir.2-Bozma nedenine göre; davalı vekilinin diğer, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin harçların istek halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.