Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1923 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9513 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı vekili, müvekkilinin 21.03.1998 tarihinde hisse devri suretiyle davalı kooperatife ortak olarak kabul edildiğini, kooperatifin 1998 yılında yapılan genel kurul toplantısında fazla yapılan on adet dairenin satışına karar verilmesi üzerine davalı ile imzaladığı 30.10.1999 tarihli sözleşmeyle bahçe katı 2 no'lu daireyi, 151,25 TL fark bedel ödemek ve 72 no'lu hissesinden vazgeçmek suretiyle satın aldığını, 72 no'lu hissesini bedel almaksızın kooperatife devrettiğini, müvekkilinin kısmen hisse devri, kısmen de nakit ödeme yaparak daireyi satın aldığını, diğer kat maliklerine daireleri 01.06.2003 tarihinde teslim edilmesine rağmen tüm yükümlülüklerini yerine getiren müvekkiline teslimin gerçekleşmediğini, kömürlük niteliğinde olan dava konusu taşınmaz konuta dönüştürülmesi sonucunda bağımsız bölüm haline getirilmiş ise de belediyenin kömürlük bölümünün konuta dönüştürülmesinin mümkün olmadığını belirttiğini ileri sürerek, D Blok bahçe katı 2 no'lu taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini, tescilin mümkün olmaması durumunda; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere tamamlanmış daire bedeli olarak 5.000,00 TL’nin ve kira kaybı bedeli olarak 1.000,00 TL'nin 01.06.2003 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, ıslah yoluyla daire bedeli talebini 45.000,00 TL'ye ve kira kaybı talebini 8.920,89 TL'ye artırmıştır.Davalı vekili, (davanın kabulü anlamına gelmemek üzere) davacının hisse devri suretiyle kooperatif üyesi olduğunu beyan etmesi nedeniyle hisseyi devraldığı şahsa karşı dava açması gerektiğini, davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, gerek kooperatif ortaklık sözleşmesi, gerekse diğer üyelerin dairelerini teslim aldığını belirttiği 01.06.2003 tarihi dikkate alındığında davacının taleplerinin üyelik haklarına ilişkin beş yıllık zamanaşımına uğradığını, sözleşmenin yapıldığı tarih dikkate alınırsa sözleşme zamanaşımı olan 10 yıllık zamanaşımına 2009 yılında uğradığını, bunun yanında, davacının düzenli ödemede bulunmadığını, 4.912,80 TL borcunun olduğunu, edimini yerine getirmeyen davacının, müvekkilinden talepte bulunamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davacının hissesinden vazgeçmek ve üste 151,25 TL ödemek sureti ile dava konusu taşınmazı satın aldığı, ... Belediyesi'nin bodrum katların binalara ait kömürlük, kazan dairesi, sığınak ve kapıcı dairelerinden oluştuğundan bağımsız bölüm olarak iskân edilmesinin ve bu amaçla kullanılmasının mümkün olmadığını bildirdiği, bu durumda dairenin tescil edilmesinin imkânsız olması nedeni ile davacının daire bedelini talep edebileceği, geçersiz satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın her ne kadar sözleşme geçersizse de Borçlar Kanunu hükümlerine göre 10 yılda zamanaşımına uğrayacağı, daire tesliminin gerçekleşmeyeceğinin belediyenin yazısı üzerine 2006 yılında belli olduğu, zamanaşımının bu tarihten itibaren hesaplanması sonucu davalı tarafın zamanaşımı savunmasının yerinde olmadığı, davacının 01.01.2007 tarihi itibariyle toplam ödediği tutarın 4.912,80 TL olduğu, aynı tarih itibari ile düzgün bir ödeme yapan üyenin ödeme miktarının .../...ise 14.513,00 TL olduğu, taşınmazın dava tarihi itibari ile değerinin 45.000,00 TL olduğu anlaşılmış olup, 14.513,00 TL ödeyen bir üyenin 45.000,00 TL değerinde olan dairenin sahibi olacağı, bu durumda davacının ödediği tutara göre yapılan oranlama sonucu davacının ödemiş olduğu 4.912,80 TL'ye karşılık davalı taraftan 15.232,96 TL talep edebileceği, davacı tarafın edimini eksiksiz yerine getirmediği, edimini eksik yerine getiren ortaklara daire teslimi yapıldığı da belirlenemediğinden kira kaybı alacağı talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile,15.232,96 TL daire bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.1-Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden;Dava, taraflar arasındaki 30.10.1999 tarihli adi yazılı sözleşmeye dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tamamlanmış daire bedelinin ve ayrıca kira kaybının tahsili istemine ilişkindir.Dosya kapsamına göre, taraflar arasında 30.10.1999 tarihinde imzalanan sözleşme ile davacının kooperatif üyeliğinin sona erdiği hususunda uyuşmazlık bulunmadığı, mahkemece de bu doğrultuda davacının kooperatif üyesi olmadığının kabul edildiği anlaşılmaktadır.Taşınmaz mülkiyetinin geçirilmesi borcunu içeren sözleşmeler Türk Medeni Kanunu'nun 706., 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (818 sayılı BK'nın 213. maddesi), 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 26. ve Noterlik Kanunu'nun 60. maddesi hükmü gereğince resmi şekilde yapılmadıkça hukuken değer taşımaz. Ne var ki harici satış, satın alana mülkiyet hakkı sağlamaz ise de, taraflar verdiklerinin iadesini isteyebileceklerinden, kişisel hak sağlayacağı açıktır. Bu nedenle, taraflar arasındaki taşınmaz satımına ilişkin 30.10.1999 tarihli sözleşme anılan hükümler uyarınca geçerli değildir. Sözleşme geçersiz de olsa taraflar arasında gayrimenkul alımı konusunda akti ilişki bulunması sebebiyle dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TBK'nın 146. maddesine göre zamanaşımı 10 yıldır. Davacının kooperatif üyesi olmadığı anlaşıldığından, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 2/2. maddesindeki “Yapı kooperatifleri ile konusuna taşınmaz mal temliki dahil bulunan diğer kooperatiflerin anasözleşmelerinde ortaklara taşınmaz mal temlik edileceği hakkındaki taahhütler başka bir resmi şekil aranmaksızın muteberdir.” hükmünün somut olayda uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Öte yandan, tapu iptali ve tescile, üyelik tespitine, tahsis hakkına dayalı davalarda olduğu üzere üyelik sıfatının devamına ve üyeliğe sıkı sıkıya bağlı talepler ile ilgili olan, diğer anlatımla üyenin parasal yükümlülükleri ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlıklarda üyelik devam ettiği sürece zamanaşımı işlemez. Somut olayda, davacı üye olmadığından, üyeliğin devamı süresince zamanaşımının işlemeyeceği bazı talepler ile ilgili ilkeden de yararlanamayacaktır.Mahkemece de sözleşmenin geçersiz olduğu farklı bir gerekçeyle kabul edilmiş, ancak zamanaşımı süresi Belediye Başkanlığı'nın 2006 tarihli yazısından başlatılmıştır. Oysa, mahkemece, davacının 24.12.2012 tarihli tapu kaydında dahi ''arsa'' niteliğindeki dava konusu yeri sözleşmenin kurulduğu tarihte inceleme ve araştırması halinde tapuya kayıtlı bir yer olduğunu, üyeliğinin sona ermesi nedeniyle yukarıda açıklanan 2/2. madde hükmünden yararlanamayacağını, diğer anlatımla o tarih itibariyle ifanın imkansız olduğunu bilmesi gerektiğinden, geçersiz olan sözleşmeye dayalı terditli istemlerin herbiri yönünden dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK'nın 146. maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Dairemizin 08.04.2014 tarih ve 2013/9213 E., 2014/274 K. sayılı (kesinleşen) emsal nitelikli onama ilamı da bu yöndedir.2-Bozma nedenine göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.