MAHKEMESİ : Bakırköy 2. Asliye Ticaret MahkemesiTARİHİ : 25/06/2013NUMARASI : 2013/20-2013/353Davacılarca açılan iflasın ertelenmesi davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün G.... Varlık Yönetimi AŞ. vekili, SGK Başkanlığı vekili, K.. A... vekili, E.. O.. vekili, A.. A... vekili ve T. Kalkınma Bankası AŞ. vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -K A R A R-Davacılar vekili, panel radyatör ve kombi üreticisi olan müvekkili şirketlerin ekonomik kriz ve çelik fiyatlarının yükselmesi nedeniyle borca batık hale geldiğini, sunulan iyileştirme projesinde öngörülen tedbirlerin uygulanması halinde borca batıklıktan kurtulmalarının mümkün olduğunu belirterek, iflaslarının bir yıl süreyle ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece iddia, müdahil beyanları, kayyım ve bilirkişi raporları, Yargıtay bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre davacıların ödenmemiş sermaye taahhütlerinin ödendiği, yeni sermaye artışı yapıldığı; her iki şirketin de iflas erteleme başvurusunda bulundukları tarihe nazaran borca batıklıklarının azaldığı, tüm yılları kârla kapattıkları gerekçesiyle davacı şirketlerin iflasının bir yıl süreyle ertelenmesine karar verilmiştir. Kararı, G... Varlık Yönetimi AŞ. vekili, S.. Başkanlığı vekili, K.. A... vekili, E.. O.. vekili, A.. A... vekili ve T. Kalkınma Bankası AŞ. vekili temyiz etmiştir. 1- Mahkemece iflâsın ertelenmesi talebi hakkında verilen hüküm temyiz eden A.. A... vekiline 16.07.2013 günü tebliğ edildiği halde, temyiz dilekçesi İcra ve İflas Kanunu'nun 164 üncü maddesinde öngörülen 10 günlük yasal süre geçirildikten sonra 31.07.2013 tarihinde verilmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 103 üncü maddesinin 1/e bendinde gösterildiği üzere, iflas davalarında süreler adli tatilde de işlemeye devam ettiğinden, adı geçen müdahilin temyiz itirazı süresinde değildir. Süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 1989/3 E., 1990/4 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında Yargıtay tarafından da karar verilebileceği kabul edilmiş olmakla, temyiz isteminin reddi gerekmiştir.2- Diğer müdahiller vekillerinin temyiz itirazlarına gelince;İflasın ertelenmesi için aranan temel şartlar şirketin borca batık durumda olması, sunulacak ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi kapsamında iflastan kurtulması hususunda hukuki ve mali anlamda bir ümidin bulunması ve fevkalade mühletten yararlanmamış olmasıdır. Hükmüne uyulan bozma kararında projenin ciddi ve inandırıcı olmadığı vurgulanmış, projedeki hedeflere de ulaşılamadığı belirtilmiş; gerçekçi bir borca batıklık bilançosu düzenlenmesi hususunda bilirkişi raporu alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerektiği dile getirilmiştir. Bu noktadan sonra mahkemece yapılacak iş, projenin ciddi ve inandırıcı olmadığı sabit bulunduğundan, borca batıklık bilançosunun tesbiti için bilirkişi görüşüne başvurulması ve şirket borca batık ise iflasa, borca batık değilse davanın reddine karar verilmesinden ibaret iken, yasada yeri bulunmamasına ve Yargıtay'ca belirtilmemesine rağmen davacıların yeni projeler sunmasına imkan sağlanmış ve yargılama bu şekilde sürdürülmüştür. Hâkimin sahip olmadığı özel ve teknik bilgiler konusunda oy ve görüşüne başvurulan bilirkişilerin görevi, bu konularda hâkimi aydınlatmaktan ibarettir. Bilirkişilerin davacı şirketlere danışmanlık yaparcasına önerilerde bulunması yeni, düzeltilmiş, iyileştirilmiş (revize) proje sunulmasını istemesi, bilirkişilik kurumunun yapısına tamamen aykırıdır. Bilirkişiden beklenen, özel ve teknik bilgisi kapsamında projenin ciddi ve inandırıcı olup olmadığının tesbiti ile sınırlıdır. Projenin iyileştirilmesi amacıyla tavsiyelerde bulunmak, bu sınırın aşılması anlamına gelir. Nitekim somut olayda bilirkişilerce projenin bu haliyle ciddi ve inandırıcı bulunmadığı görülmüş ve bu husus rapora yansıtılmıştır. İflasın ertelenmesi davalarında iyileştirme mahkemenin ya da bilirkişilerin görevi olmayıp, davacıların iddiaları çerçevesinde değerlendirme yapılması ve varılacak sonuca göre bir hüküm oluşturulması gerekir. Gelinen durumda şirketlerin sundukları revize projelerin dahi "iyimser" olduğu, bir diğer ifade ile bu tutarlara ulaşmalarının pek de mümkün olmadığı; kaldı ki, ciro ve kâr bakımından hedeflenen tutarların çok altında kalındığı öte yandan şirketlerin borca batık durumda oldukları da sabitken, gerek yasaya ve gerek Yargıtay bozma kararında açıkça vurgulandığının aksine iflasın ertelenmesine karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir. 3- Müdahillerin mevcudiyetini ileri sürdüğü alacaklar, iflasın ertelenmesi davasında tartışılamazsa da erteleme süresi içinde işleyecek faizlerin teminatlandırılması zorunluluğu bizzat İcra ve İflas Kanunu'ndan kaynaklandığından (m.179/b-2) ve aynı Yasa gereğince icraî satışlara imkan tanınmaması nedeniyle kesin rehin açığı belgesi ya da aciz vesikası alma olanağı bulunmadığından, bu belgeleri sunamadıkları için, müdahillerin alacaklarına işleyecek faizlere ilişkin teminat taleplerinin reddi de kabul şekli itibariyle doğru görülmemiştir. Öte yandan davacı şirketlerin mal varlığının sunulması müdahile yüklenmiş bir görev olmayıp, teminat olarak göstereceği mal varlığı unsurlarını bildirmek davacıya getirilmiş bir külfet niteliğindedir.4- Dava 08.10.2008 tarihinde açılmıştır. Mahkeme karar başlığında bu tarihin 09.01.2013 olarak gösterilmesi de usule aykırıdır. SONUÇ: Yukarıda (1) sayılı bentte açıklanan nedenle müdahil A.. A...'nin temyiz isteminin süre yönünden reddine, (2), (3) ve (4) sayılı bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, yatırılan peşin harçların istek halinde iadelerine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.