Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1919 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9170 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacı vekili, müvekkilinin al işveren, davalının ise üst işveren olarak çalıştırdığı işçinin iş kazası geçirdiğini,işçi tarafından müvekkili aleyhine açılan davada 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminat istendiğini, alınan raporda müvekkilinin %10, davalı asıl işverenin ise %90 oranında kusurlu olduğunun anlaşılması nedeniyle kazazede işçi tarafından asıl işveren aleyhine de 500,00 TL maddi ve 500,00 TL manevi tazminat istemli dava açtığını, mahkemece birleştirilen davalarda 10.000,00 TL manevi ve 10.398,30 TL manevi tazminatın işverenlerden birlikte tahsiline karar verildiğini, davalıların temyizi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nce, üst işverene karşı açılan birleşen davada 500,00 TL manevi tazminat istenilmesi nedeniyle davalının üs işverenin 500,00 TL manevi ve 10.398,30 TL maddi tazminattan sorumlu olmasına karar verilerek hükmün onandığını, müvekkilinin %10 kusuruna denk gelen 5.496,00 TL'nin hak edişlerinden kesilmek suretiyle mahsup edildiğini, ancak daha sonra müvekkilinin fazladan 26.500,00 TL daha ödemek durumunda kaldığını ileri sürerek, anılan miktarın faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, işçi tarafından, işverenlere karşı açılan davalarda manevi tazminatın ayrıştırılarak müvekkilinden 500,00 TL nin tahsilinin istenildiğini, artan kısımı alt işverenden istemesi nedeniyle bu miktarın rücu yoluyla tahsil edilemeyeceği, takip dosyasında fazla ödenen miktarın davacı yanca ihtirazi kayıtsız olarak icra dairesine ödendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; taraflar arasında alt-üst işveren ilişkisi bulunması nedeniyle, takip konusu ilam nedeniyle davacının %10 kusuruna denk gelen 5.496,43 TL'sının davacının hakeşinden kesilerek davalıca tahsil edildiği, kesinleşen ilama göre davalının manevi tazminatın 500,00 TL'sinden sorumlu olduğu, davalıca ilama göre yapılan ödemenin ilamdaki sorumluluğundan fazla olması nedeniyle icra müdürlüğünce davacıya gönderilen muhtıra üzerine davacı tarafından yapılan ödemenin kesinleşen ilamla uyumlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.HMK'nın 226. maddesi uyarınca mahkeme, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde taraflardan birinin talebi veya doğrudan bilirkişinin görüşünü almaya karar verir. Nitekim bu doğrultuda, davacının kusur oranı ve ... İş Mahkemesi'nin 23.06.2011 tarih ve 2004/1047 Esas sayılı kesinleşen ilamı uyarınca, davacının hak edişinden mahsuben yapılan kesinti ile icra dosyasına yaptığı ödemeye göre, fazla ödemesi dolaysıyla davacının rücuan talep edebileceği bir alacağının bulunup bulunmadığının hesaplanabilmesi için bilirkişiden rapor alınmış ise de, rapora yönelik itirazlar aynı bilirkişiden ek rapor veya farklı bilirkişiden rapor alınarak karşılanmamış, karar gerekçesinde de itirazlar somut şekilde ele alınıp değerlendirilmemiştir. Bunun yanında, bilirkişi raporunda davacının hakedişinden yapılan kesintinin dikkate alınmaması karşısında raporun denetime elverişli ve karar vermeye yeterli olduğunu söylemek de mümkün değildir.Şu hale göre, mahkemece yapılması gereken iş, doğrudan icra müdürünce yapılan kapak hesabına bağlı kalınmadan rücuya esas alacak miktarını belirlemek üzere, uyuşmazlık konusu hakkında uzmanlığı bulunun bir bilirkişiden rapor alınarak, gerek iş mahkemesi kararı, gerekse Yargıtay ilamı uyarınca tarafların sorumlu olduğu miktarların ayrı ayrı belirlenmesi, bundan sonra da, davacının icra dosyasına yaptığı ödeme ile davalı yanca davacının hakedişinden mahsuben yapılan kesinti dikkate alınarak, davacının rücu konusu alacağının bulunup bulunmadığı saptanıp, rapora karşı itiraz ileri sürülmesi halinde itirazın karşılanarak sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir. Değinilen hususlar nazara alınmaksızın eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.