Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1685 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 6402 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasında görülen kayıt kabul davası sonucunda verilen hükmün bozulmasına ilişkin Dairemizin 28.01.2014 gün ve 2013/7243 Esas, 2014/497 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi müflis davalı şirket iflas idaresi vekilince istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü.- KARAR -Davacı vekili, müvekkilinin müflis şirketten olan 306.138,21 TL alacağının iflas masasına kaydı için yaptıkları başvurunun, alacağın bonoya dayandığı ve temel borç ilişkisini ispatlamadığı gerekçesiyle, yasaya aykırı olarak reddedildiğini ileri sürerek, alacaklarının iflas masasına kaydını talep ve dava etmiştir.Müflis davalı şirket iflas idaresi vekili, davacının alacağının dayandığı bononun her zaman düzenlenebileceğini ve tek başına alacağın varlığını kabul için yeterli olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Dairemizin 28.01.2014 tarih ve 2013/7243 E., 2014/497 K. sayılı ilamıyla, dosya kapsamından, davacı tarafından davalı aleyhine 28.06.2006 tanzim ve 20.08.2006 vade tarihli, 299.558,00 TL bedelli bonoya dayalı olarak 21.09.2006 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus takip yolu ile icra takibine başlandığı, ödeme emrinin 29.09.2006 tarihinde borçlu davalı şirkete tebliğ edildiği, takibin kesinleştiği ve alacağın tahsili için haciz işlemleri yapıldığı, borçlu şirketin ise 19.03.2009 tarihinde iflasının açıldığının anlaşıldığı, davacının müflis şirket aleyhine başlattığı icra takibinin, müflisin iflas tarihinden yaklaşık 2-2,5 yıl evvel kesinleştiği ve takip konusu bono ile dayanağı olan faturanın davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu hususları gözetilerek, alacağının iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı şekilde faturaya konu malın teslimi iddiasıyla ilgili olarak davacıya yemin delili hatırlatılıp, davalının iflas idare memurlarına yemin eda ettirilmesi ve davanın ispatlanamadığından reddine karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek, davacı yararına bozulmuştur.Bu kez, müflis davalı şirket iflas idaresi vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.YİBBGK'nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı ...'nın 23/2. maddesi uyarınca, bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. Bu hüküm, fatura içeriğinden anlaşılan hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi ...'nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. ...'nın 23. maddesinin 2 ve 3. fıkralarındaki karine, aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge, belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu'nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan yasanın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın münderecatından söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu'nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK.230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı taktirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Öte yandan, faturaların davalı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup; davacının bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, ...'nın 23/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, davalı tarafa aittir. ...'nın 23/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek ya da süresinde itiraz ve iade ederek ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını HMK'nın 222. maddesi (...'nın 84 ve 85. maddeleri) uyarınca ispatlamış olur. Somut olayda, takip konusu bono ile fatura, iflastan önce davalının ticari defterlerinde kayıtlı olup, davalı aleyhine olan bu kayıt nedeniyle, davacı temel borç ilişkisini ve alacağını kanıtlamıştır. Bu durumda, faturaların tebliğ ve iade edilip edilmediğinin bir önemi bulunmamaktadır. Alacağını kanıtlayan davacıya yemin teklif hakkının hatırlatılması, davalının yemini eda etmesi üzerine alacağın davacı tarafından kanıtlanamadığının kabulü doğru olmamıştır. 6100 sayılı...'nın 191/(1) maddesinde, “Diğer taraf, ispat yükünü taşıyan tarafın iddiasının doğru olmadığı hakkında delil sunabilir. Karşı ispat faaliyeti için delil sunan taraf, ispat yükünü üzerine almış sayılmaz.” hükmününe yer verilmiş olup, davasını kanıtlamış olan davacının yemin teklif etme hakkını kullanması onun aleyhine yorumlanamaz. Bozma ilamında bu ilke ve açıklamalara uygun olarak sonuca gidilmiştir. Bu açıklamalara ve Yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplere göre, HUMK'nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, müflis davalı şirket iflas idaresi vekilinin karar düzeltme isteminin REDDİNE, 5,20 TL harç ve takdiren 251,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazine'ye gelir kaydedilmesine, 17.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.