MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hüküm süresi içinde davalı vekilince duruşmasız, davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmiştir. 5219 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu HUMK'nun 438/I. maddesindeki parasal sınır, 5236 sayılı Kanunun 19. maddesiyle HUMK’na eklenen Ek-Madde 4’te öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında 2013 yılı için 18.560,00 TL’dir.Temyize konu 24.10.2013 tarihli kararda dava değerinin 13.370,00 TL olması nedeniyle, duruşma isteğinin miktar yönünden reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca müvekkiline teslimi gereken bağımsız bölüm ve ortak alanlarda eksik ve ayıplı bulunduğunu ileri sürerek, özellikle cezai şartın tazmini talebi açısından fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 13.370,00 TL tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, davasını tam ıslah ederek, eksik ve ayıplı imalattan kaynaklı tazminat talebini 10.830,00 TL arttırarak, 24.200,00 TL'ye yükseltmiş ve cezai şartın tahsiline ilişkin ileride açacakları eda davasına esas olmak üzere dava dilekçesinde saklı tuttukları cezai şartın tespitini talep etmiştir.Davalı vekili, kendisine husumet düşmediğini, davanın zamanaşımına uğradığını, eksik ve ayıplı imalat söz konusu olmadığını, kendisinin bir takım fazla imalatlarda bulunduğunu ve bu fazla imalatlarının bedelinin belirlenerek mahsubu gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; taraflar arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesindeki davalı yüklenicinin edimlerinin bazılarını eksik, bazılarını ise kusurlu ifa ettiği, buna yönelik olarak davacı tarafça yaptırılan tespitte ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2010/130 D.iş sayılı dosyasında düzenlenen rapora göre 13.370,00 TL'lik eksik ve ayıplı imalat bulunduğu, davacı vekilince rapora itiraz edilmediği, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakların (özellikle cezai şartın tazmininin talebi açısından) olduğunu belirtmesi karşısında davacı vekilinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalma talebinin cezai şartın tazmininin talebi açısından olduğu, eksik ve ayıplı ifa sebebiyle tazminat talebinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 13.370,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.1-Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden;a)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.b)Dava, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine eksik ve ayıplı iş nedeniyle tazminat ve cezai şart alacağının tespiti istemine ilişkindir.Yüklenici, kural olarak sözleşmede kararlaştırılandan fazla ve daha kaliteli malzeme kullanarak yaptığı işler bedelini, yapılan bu fazla işlerin ve kullanılan kaliteli malzemelerin arsa sahiplerinin menfaatine ve yasal olması, ekonomik değerinin bulunması ve fazla işler ile kaliteli malzemeyi içeren imalatı kendisine isabet eden bağımsız bölümler için de yapmamış olması koşulu ile 818 sayılı BK'nın vekaletsiz iş görmeye ilişkin 410 vd. (TBK'nın 526 vd.) maddeleri uyarınca işin yapıldığı tarihteki mahalli serbest piyasa rayiç değerleri üzerinden tahsilini talep edebilir. Ancak inşaatın ortak yerlerinde ya da davacı arsa sahibine düşecek bağımsız bölümlerde yapılan bu neviden fazla imalatlar arsa sahibinin yararına olduğu gibi, yüklenicinin de yararınadır. Dolayısıyla her iki tarafın da yararına olan böyle bir kazanım, fazla iş olarak nitelendirilemez ve yükleniciye bunların karşılığını isteme hakkı vermez.Somut olayda, davalı yüklenici, 30.06.2011 tarihli cevap dilekçesinde davacı arsa sahibi yararına sözleşme dışı fazla işler yaptığını savunmuş ise de bu savunması üzerinde durulmamıştır. Oysa, davalının bu savunması mahsup itirazı niteliğinde olup, mahkemece re'sen gözetilmesi gerektiğinden, yukarıda açıklanan ilke çerçevesinde, fazla imalat yapıp yapmadığı yapmış ise niteliği belirlenip, yüklenici tarafından talep edilebilecek nitelikte fazla imalat yapıldığının tespiti halinde fazla imalat bedelinin dava tarihindeki rayiçler dikkate alınarak belirlenmesi ve davacı alacağından tenzili gerekirken, bu hususun nazara alınmaması hatalı olmuştur. 2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Davacı vekili dava dilekçesinde “Fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalarak (özellikle cezai şartın tazmini talebi açısından), yukarıda açıklanan nedenlerle mezkur sözleşmeye ve tespit dosyasına istinaden toplam 13.370,00 TL eksik ve ayıplı ifa sebebiyle bilirkişi tarafından tespit edilen tazminatın davalıdan reeskont faiziyle birlikte tahsiline” ibarelerini kullanmak suretiyle talepte bulunmuş ve sadece eksik ve ayıplı imalat alacağı yönünden ıslah harcı yatırılmak suretiyle davasını ıslah ederek, eksik ve ayıplı imalat alacağı yönünden alacağını 10.830,00 TL arttırarak, 24.200,00 TL'ye yükseltmiş ve cezai şart alacağının tahsiline yönelik olarak ileride açacağı eda davasına esas olmak üzere cezai şart alacağının tespitini talep etmiştir.Bu durumda, eksik ve ayıplı imalata dayalı alacak istemi yönünden fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulduğunun kabulü ile, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.Öte yandan, davacının dava dilekçesinde saklı tuttuğu cezai şart alacağı yönünden ıslah ile söz konusu cezai şart alacağının tespitini talep etmiş ise de, bu talebe yönelik ıslah harcının yatırılmadığı anlaşılmakla öncelikle bu eksikliğin giderilmesi, bu eksiklik giderildikten sonra HMK'nın 106 ve 107. maddeleri kapsamında bu tespit talebi yönünden hukuki yararının bulunup bulunmadığı tartışılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu husus gözden kaçırılarak bu talep ile ilgili olumlu olumsuz bir hüküm kurulmamasında isabet görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (1b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, taraflar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harçların istek halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.