Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 146 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 5103 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -K A R A R-Davacılar vekili, müvekilleri ile davalı şirket arasında 20.03.2009 tarihinde düzenleme şeklinde satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını ve müvekilleri tarafından yüklenici firma yetkililerine vekaletname verildiğini, bu vekaletnameye dayalı olarak taşınmazın, davalı firmaya satıldığını, ancak davalı yüklenici firmanın arsa üzerinde hiçbir çalışma yapmayıp inşaat ruhsatı bile almadığını ileri sürerek, davalı şirket adına olan tapu kaydının iptali ile müvekilleri adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı şirket vekili, müvekkili yüklenici şirket ile bir kısım arsa sahibi olan davacılarla dava dışı diğer arsa sahipleri arasında sözleşme imzalandığını, sözleşme uyarınca aralarında davacıların da bulunduğu tüm maliklerin, taşınmazı müvekkili şirkete tapuda devrettiklerini, müvekillinin inşaa çalışmalarına başlayıp halen devam ettiğini, tüm gayrimenkul maliki paydaşların bu davayı açması gerektiğini, malikler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğunu, davacıların talebinin sözleşmenin feshine ilişkin olduğunu, bu nedenle öncelikle tüm arsa maliklerinin davaya katılımının sağlanarak taraf teşkilinin sağlanması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, yapılan yargılama sonunda; uyuşmazlığın arsa sahipleri ile yüklenici firma arasında yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca, sözleşme hükümlerinin yerine getirilmemesi nedeni ile tapuda davalı şirket adına devredilen hisselerin iptali ile davacılar adına tesciline ilişkin olduğu, bu sözleşmenin yapılması veya feshinin taşınmazın tamamı üzerinde yapılan tasarruf niteliğinde olduğundan TMK'nın 692. maddesi uyarınca tüm arsa sahibi paydaşların birlikte hareket etmesinin zorunlu olduğu, zira tapu iptali talebinin sözleşmenin feshini de içerdiği, bu nedenle tüm arsa maliklerinin hukukunu da etkileyeceği, hukukumuzda istisnalar dışında dahili davalı müessesesi olmadığından, dava dışı arsa sahiplerinin davaya dahil edilmesinin mümkün olmadığı, davacılar dışında kalan diğer arsa sahiplerinin dava açmadıkları, zorunlu dava arkadaşlığının söz konusu olduğu durumlarda dava açmayanların davaya muvafakatlarının sağlanması veya ayrı dava açılıp iki dosyanın birleştirilmesi gerektiği, ancak davacı vekilinin beyanına göre bu hususun yerine getirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar vekilince temyiz edilmiştir. Taraflar arasında imzalanan 20.03.2009 tarihli sözleşmede davacılar dışında başka arsa sahiplerinin de imzasının bulunduğu görülmektedir. Mevcut davada yüklenici davalının edimlerini yerine getirmediğinden bahisle, kendisine devredilen tapu paylarının iadesi istenmiş olmakla bu istemin içerisinde doğal olarak fesih talebinin de bulunduğunun kabulü gerekir. Ancak böyle bir istemi TMK'nın 692. maddesi uyarınca tüm paydaşlar birlikte ileri sürmek zorundadırlar. Bu ifadeden maksat tüm paydaşların açılan davada yer almalarının sağlanmasıdır. Dosya kapsamına göre, davacılar dışındaki diğer paydaşların davaya muvafakatinin alınmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, Yargıtay'ın istikrarlı uygulamaları doğrultusunda davacılar vekiline uygun süre verilerek, diğer paydaşlar aleyhine dava açmasının sağlanarak açılacak davanın, bu davayla birleştirilmesinden sonra işin esasına girilmek sureti ile uygun sonuç dairesince bir karar verilmesi gerekirken, değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde davanın reddinde isabet görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 17.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.