Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 135 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 5362 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Sulh Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -K A R A R-Davacı, 2007 yılı Haziran ayında banka kredisi çekebilmek için davalı kooperatife olan 1.800,00 TL borcunu ödedikten sonra hesabını kapattığını ve "borcu yoktur" belgesi aldığını, o tarihten bu yana da davalı kooperatiften kredi ve borç almadığını, ancak davalı kooperatifin hakkında takip başlattığını ileri sürerek, davalı kooperatife borçlu olmadığının tespiti ile icra takibinin iptalini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, "borcu yoktur" belgesinin yolsuzluk yapan müdürleri ... tarafından davacının işinin görülmesi yani bankadan kredi almasının sağlanması için verildiğini, ...'in tek başına bu belgeyi düzenleme yetkisinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı kooperatif müdürü tarafından düzenlenen 25.06.2007 tarihli "borcu yoktur" evrakının kooperatifi taahhüt altına sokan bir evrak olmaması sebebiyle geçerli olarak kabul edildiği ve bu evrakın hatıra binaen verildiğinin davalı tarafça ispat edilemediği, takibe dayanak ve borcun kaynağı olarak gösterilen 29.12.2006 tanzim tarihli 7089 nolu 1.780,00 TL meblağlı kredi senedinin, bu borcu yoktur yazısından önce düzenlendiği ve dönemin kooperatif müdürü ..'in hakkındaki soruşturma raporundaki ifadesinde ve el yazılı evraklarda bu kredinin davacı tarafından kullanılmadığını belirttiği, ancak takibe dayanak diğer 26.09.2007 tanzim tarihli ve 7944 nolu 782,04 TL meblağlı borç senedinin davalının dayandığı borcu yoktur belgesinden sonra düzenlendiği, davacı tarafından imza inkarında bulunulmadığı ve bu borcun ödendiğine dair belge de sunulmadığı, yine dönemin kooperatif müdürü Mehmet Dilmen'in hakkındaki soruşturma raporundaki ifadesinde bu kredinin davacı tarafından alındığını beyan ettiği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulü ile, davacının 29.12.2006 tanzim tarihli 7089 nolu 1.780,00 TL meblağlı kredi senedi yönünden borçlu olmadığının tespitine, 26.09.2007 tanzim tarihli ve 7944 nolu 782,04 TL meblağlı borç senedi yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı ve davalı vekili tarafından temyiz etmiştir.1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle ''borcu yoktur'' belgesinin değerlendirilmesinde yanılgılı olarak senedin tanzim tarihi esas alınmış ise de, dava dışı müdür Mehmet Dilmen'in hakkında başlatılan idari soruşturma sırasında verdiği ifadesine göre davacı ve davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.2 ) Davacının temyiz istemi yönünden, Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece karar verildikten sonra temyiz aşamasında; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanunu'nun 7. maddesinde aynen "Türk Borçlar Kanunu'nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76., faize ilişkin 88., temerrüt faizine ilişkin 120. ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138 maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır. " hükmüne yer verilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 88. maddesinin "Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz." hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; "Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur." düzenlemesine yer verilmiştir. Bu durumda, mahkemece, karar tarihinden sonra yürürlüğe giren anılan yasal düzenlemeler bu açıklamalar çerçevesinde somut olay bakımından değerlendirilerek, işlemiş akdi faiz ve temerrüt faizi oranları ve miktarları bakımından gerektiğinde bilirkişiden denetime elverişli bir rapor alınmak ve sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir. 3) Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; a) Davacı tarafça, .İcra Müdürlüğü'nün 2011/10 Esas sayılı icra dosyasına dayalı olarak ve takip miktarı üzerinden harç yatırılarak borçlu olmadığının tespiti istenmiştir. Mahkemece, takip dayanağı iki senet yönünden ayrı ayrı talep tarihi itibari ile alacak miktarları uzman bilirkişiye hesaplattırılıp, icra takibinde borçlu olunan ve olunmayan miktarların ayrı ayrı belirtilmesi suretiyle hüküm kurulması gerekirken, senede bağlı olarak infazı mümkün olmayacak biçimde yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır. b)Bozma nedenine göre, davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı ve davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacının, (3a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, taraflar yararına BOZULMASINA, (3b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.