Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 130 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 6264 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -K A R A R-Davacı vekili, davalı kooperatifin üyesi olan müvekkilinin, taraflar arasındaki protokolde belirtildiği gibi, "kooperatif olarak yapılan işlerde kendisine düşen görevi gereği gibi yerine getireceğini, kooperatifin yapmış olduğu iş anlaşmaları gereğince yapılan işi yapmaması ve iş görmeyi bırakması durumunda kooperatifin uğrayacağı zararları karşılamak için" bedeli teminat olmak üzere davalı kooperatife 10.000,00 TL tutarında bir adet bono verdiğini, müvekkilinin söz konusu borcu ve zararı doğuracak bir fiili olmadığı gibi, üzerine düşen görevleri de yerine getirdiğini, ancak davalının bu senedi icra takibine koyduğunu, senedin teminat senedi olduğunu ileri sürerek, borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, senedin teminat senedi olduğu ile ilgili sunulan protokolün, davacı ile eski kooperatif başkanı tarafından sonradan düzenlendiğini, kooperatif kayıtlarında böyle bir protokolün bulunmadığını, protokolde kooperatif unvanının ve temsile yetkili yönetim kurulu üyelerinden ikisinin imzasının olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; 08.09.2008 tarihli protokol ile dava konusu senedin teminat olarak alındığı, davacının 29.06.2011 tarihinde yönetim kurulu kararı ile üyelikten çıkarıldığı, dava konusu senedin üyelikten çıkarılma sonrasında 23.08.2011 tarihinde icraya konulduğu, dava konusu senedin davalı defterlerinde yer almadığı gibi senedin dayanağını teşkil eden bir alacağa da rastlanmadığı, davalı tarafın protokolün sonradan düzenlendiğini, senedi alan eski başkan... protokol tarihinde kooperatifi tek başına temsil yetkisi olmadığını savunduğu, senet alırken böyle bir yetkinin varlığı tartışılmazken dava açıldığında bu yetkinin tartışılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, protokolün düzenlenme tarihinin tespitinin mümkün olmadığı, dava konusu senedin teminat vasfının devam ettiğine dair davalı tarafça delil sunulamadığı, İcra Hukuk Mahkemesince aksi yönde karar verilmiş ise de; İcra Hukuk Mahkemesinin dar yetkili mahkeme olup, inceleme yapacağı hususların sınırlı olduğu, davacıyı menfi tespit açmaya zorlayan davalının icra takibinde haksız ve kötüniyetli olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının 08.09.2008 tanzim, 03.01.2009 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli bono nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti ile asıl alacağın %40'ı oranında tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dava, takip konusu senedin teminat senedi olduğu iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir. Davacı tarafça, takip konusu senedin teminat senedi olduğu iddia edilerek 08.09.2008 tarihli protokole ve davalı kooperatifin kayıt ve belgelerine dayanılmıştır. Mahkemece isabetli olarak ispat yükünün davacı tarafa düştüğü kabul edilmiş, ancak yazılı gerekçelerle davacı tarafın davasını kanıtladığının kabulü ile sonuca gidilmiştir. Davacı tarafın sunduğu ve hükme esas alınan protokolde, anasözleşmenin 46. maddesine uygun olarak kooperatifin kaşesi altında temsile yetkili iki kişinin imzası bulunmadığından, bu protokol kooperatifi bağlayıcı nitelikte değildir. Ticaret Sicil Memurluğu'nun, protokol tarihi itibariyle kooperatifi, yönetim kurulu üyelerinden ikisinin temsil edeceğine ilişkin cevabı yazısı da dosyada mevcut olup, mahkemece de bu husus gerekçede belirtilmiştir.Öte yandan, bilirkişi raporunda davalı kooperatif kayıtlarında protokolün yer aldığını ve protokolün kooperatifçe benimsendiğini kanıtlar nitelikte bir delililin varlığına dair bir tespite yer verilmemiştir. Davalı taraf, kambiyo senedinin davacının iddia edilen teminat için keşide ettiğine dair dayandığı protokolün, senedin geçerliliğini ortadan kaldırmak için sonradan düzenlenmiş bir belge olduğunu, protokolün kooperatif kayıtlarında yer almadığını savunmuş olup, senedin başka bir temel ilişki nedeniyle keşide edildiğini savunmadığından, ispat yükü yer değiştirmemiştir. Kambiyo senetleri temel ilişkiden bağımsız olarak borç doğurduğundan, senet bir alacağa dayanmasa da, keşide eden bu senedi temel ilişki bulunmadığından bahisle ödemekten kaçınamaz. Bu itibarla, davalı, senedin bir alacağa dayandığını kanıtlamak yükü altında olmadığından, senedin davalı defterlerinde yer almadığına ve dayanağı olan alacağa rastlanmadığına dair gerekçeye dayanılması da doğru olmamıştır. Teminat amacıyla keşide edildiğini davacının kanıtlayamadığı ya da bu hususu kanıtlayıp da protokolde teminat nedeni olarak öngörülen "davacının işi yapmaması ya da bırakması halinde kooperatifin zarara uğraması" olgusunun gerçekleşmediğini, diğer anlatımla işi süresinde eksiksiz yaptığını davacının kanıtlaması halinde davalının, teminat nedeni olan bu olgular gerçekleşmeden senedi takibe erken koyduğu sonucuna varılması gerekeceğinden, davanın kabulü; aksi halde reddi gerekecektir. Mahkemece, ispat yükü kendisine düşen davacı tarafın dava dilekçesinde, en son sırada yemin deliline dayandığı gözetilerek, davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılıp bu hakkını kullanması halinde, HMK'nın 232. maddesi uyarınca yeminin eda edileceği tarihteki davalı temsilcilerinin senedin teminat için alındığı yönünde yemin eda etmeleri veya HMK'nın 229. maddesi uyarınca usule uygun ihtara rağmen yemin için belirlenen gün ve saatte mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın hazır bulunmaz yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakaları ikrar etmiş sayılacağının kabulü halinde bu kez davacının anılan teminat nedenini oluşturan olguların gerçekleşmediğini kanıtlayıp kanıtlamadığı üzerinde durulması ve oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.Kabule göre de, davacının iddiasını kanıtladığı yönünde gerekçe oluşturulduktan sonra ispat yükünü karşı tarafa yükler şekilde ''dava konusu senedin teminat vasfının devam ettiğine dair davalı tarafça delil sunulamadığı'' şeklinde gerekçe gösterilmesi de doğru olmamıştır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.