Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1125 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 6103 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasında görülen tazminat davası sonucunda verilen hükmün bozulmasına ilişkin Dairemizin 03.03.2014 gün ve 2013/5647 Esas, 2014/1530 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davacılar tarafından istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü.- KARAR -Davacılar, 1995 yılında üye oldukları davalı kooperatifin yüklenici olarak iki dairenin anahtar teslimi şeklinde 1997-1998 tarihlerinde teslim edileceği taahhüdünde bulunduğunu, fazladan ödeme yapmış olmalarına rağmen her iki dairenin de halen tamamlanmadığını, bir kısım eksik işleri 2000 yılında kendilerinin giderdiklerini, kooperatifin yüklenici olarak arsa sahibi diğer davalılarla 09.08.1995 tarihinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladığını, bu kapsamda fazladan imal edilen yerlerden 37, 45 ve 46 no'lu dükkanlar üzerinde kendilerinin de hakkı olduğunu, ancak kooperatifin ve arsa sahiplerinin buraların tapularını halen vermediğini, halbuki arsa sahiplerinin 2000 yılından beri kendilerine düşen bağımsız bölümleri kullandıkları veya kiraladıklarını, kooperatifin de diğer üyelerine daireleri tamamlanmış vaziyette teslim ettiğini, ihtarlara rağmen teslim edilmeyen iki daire ve üç dükkandan yararlanamamaları nedeniyle kendilerine kira ödemesi yapılması gerektiğini, arsa sahiplerinin de üç dükkandan kazandıkları kira bedellerini kendilerine vermesi gerektiğini ileri sürerek, teslim edilmeyen iki daire için 7 yıllık kira bedeli, üç dükkandan 07.09.2000 tarihinden beri tahsil edilen kira bedeli, fazladan yapılan ödemeler ve kendilerinin yaptığı eksik imalat harcamaları olmak üzere şimdilik toplam 40.000,00 TL’nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı kooperatif vekili, davacıların yükümlülüklerini yerine getirmiş olmamaları nedeniyle üyelikten ihraç edildiklerini, bu nedenle bu davayı açamayacaklarını, taleplerinin haksız olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Arsa sahibi davalılar vekili, müvekkilleriyle davacılar arasında bir sözleşme bulunmadığından müvekkillerine husumet yöneltilemeyeceğini, davacıların taleplerinden bir kısmına konu 37, 45 ve 46 sayılı bağımsız bölümler için açtıkları tapu iptal tescil davasının reddedilerek kesinleştiğini, davacıların üyesi olduğu diğer davalı yüklenici kooperatifin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden dolayı üstlendiği edimlerini tam olarak yerine getirmediğini, eksik imalat bulunduğunu ve iskân ruhsatının halen alınmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, davalı kooperatif açısından davanın kısmen kabulü ile taleple bağlı kalınarak 40.000,00 TL eksik imalat alacağının davalı kooperatiften tahsiline, diğer davalılar açısından davanın reddine dair verilen karar, davacıların temyiz istemi üzerine Dairemizin 03.03.2014 tarih ve 2013/5647 E., 2014/1530 K. sayılı ilamıyla, HUMK'nın 17. (HMK'nın 14/2.) maddesi uyarınca tüzel kişi olan kooperatif ile ortakları arasındaki davaların kooperatifin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde görülmesi gerektiği, dava tarihi itibariyle davalı kooperatifin merkez adresinin, ... olduğu, davanın, açıldığı tarihteki şartlara göre sonuçlandırılması gerektiği, davanın açıldığı tarihteki davalı merkezinin bulunduğu yerin ... Mahkemesinin yetki sınırları dışında, ... sınırları dahilinde kaldığı, buna göre, davanın açıldığı tarihte mahkemenin yetkili olmadığı, merkez adresi itibariyle davaya bakma görevini haiz asliye ticaret mahkemelerinin yetkili olduğu dikkate alınarak yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı belirtilerek, diğer temyiz itirazları incelenmeksizin bozulmuştur.Davacılar, karar düzeltme isteminde bulunmuştur. 1-Yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplere göre, davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve HUMK'nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan diğer karar düzeltme itirazları yerinde görülmemiştir. 2-Dava, kooperatif üyesi olan davacıların dairelerinin geç ve eksik teslimi sebebiyle kira bedeli ile eksik imalat bedelinin üyesi oldukları davalı kooperatiften ve kooperatif ile arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapan diğer davalı arsa sahiplerinden tahsili istemine ilişkindir. Dairemiz ilamında davalı kooperatif yönünden dava tarihi itibariyle kooperatif merkezinin bulunduğu ... Mahkemelerinin kesin yetkili olduğu hususu isabetli olarak tespit edilmiş ise de, davacı ile doğrudan akdi ilişki içerisinde bulunmayan davalı arsa sahipleri ... ve ... yönünden herhangi bir ayrım yapılmamış ve gerek davalı kooperatif tarafından süresi içerisinde iş bölümü itirazında, gerekse diğer davalı arsa sahipleri... ve ... tarafından süresi içerisinde yetki itirazında bulunulmadığı hususu gözardı edilerek, bütün davalılar yönünden davalı kooperatifin merkez adresi itibariyle davaya bakma görevini haiz Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğu dikkate alınarak yetkisizlik kararı verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur.6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/3. maddesinin yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi iken, 6335 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinin 3 ve 4. fıkralarında yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasında ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. Madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir.Somut olayda, davanın açıldığı 21.09.2004 tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK'nın 5/3. maddesi hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Buna göre yukarıda açıklandığı üzere Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü niteliğinde olduğundan ve münhasıran iki tarafın arzularına tabi olmayan işlerden olmadığından, anılan 5/3 ve HUMK'nın 188. madde hükmü uyarınca taraflarca bu yönde ve süresinde bir itiraz olmadığı sürece bu husus re'sen dikkate alınamaz ve Asliye Hukuk Mahkemeleri miktar yönünden görevli ise davaya bakmalıdır. Davalı kooperatifçe de, süresi içerisinde iş bölümü itirazında bulunulmadığından davalı kooperatif yönünden Asliye Hukuk Mahkemelerinin yetkisi kesinleşmiştir.Ayrıca, HUMK'nın 17. (HMK'nın 14.) maddesindeki kesin yetki kuralının hükmi şahsiyet olan kooperatif ile ortakları arasındaki davalarda uygulama yeri olup, aralarında davacı ile ortaklık ilişkisi, davalı kooperatif ile de zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayan davalı arsa sahipleri... ve ... yönünden uygulanma olanağı yoktur. Somut olayda, davalı arsa sahipleri... ve ... tarafından süresi içerisinde yetki itirazında bulunulmadığından, davalı arsa sahipleri... ve ... Sürmen yönünden ... Asliye Hukuk Mahkemelerinin yetkisi kesinleşmiş olup, mahkemece bu davalılar yönünden işin esasının incelenmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenle, mahkemece davalı kooperatif yönünden davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesi ve ... Asliye Hukuk Mahkemeleri'nin kesin yetkili olduğu belirtilerek mahkemenin kesin yetkisine ilişkin ilişkin dava şartı yokluğundan HMK'nın 114/1-ç ve 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken uyuşmazlığın esasının incelenmesi doğru olmamıştır.Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297/1-c maddesine göre, hükmün, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri de kapsaması gerektiği öngörülmüştür. Yine Anayasa’nın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de tüm mahkeme kararının gerekçeli olmasını amir bulunmaktadır. Kararlarda bulunması gereken gerekçeler sayesinde taraflar, hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi, karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da HUMK'nın 428. maddesi uyarınca Yargıtay incelemesi sırasında ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanabilecektir. Diğer bir anlatımla Yargıtay denetimi ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Açıklanmaya çalışıldığı üzere, mahkemece, tarafların tüm delilleri açıkça değerlendirilerek, davalı arsa sahipleri... ve ... hakkında varılan sonuçlara hangi gerekçelerle varıldığının karara yansıtılması gerekirken, adı geçen davalılar yönünden denetime elverişli gerekçe oluşturulmaksızın davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.Bu durumda, Dairemizce, hükmün yukarıda açıklanan sebeplerle bozulması gerekirken, yazılı şekilde bozulması doğru olmadığından, davacıların karar düzeltme itirazlarının kabulü ile, hükmün değişik gerekçe ile bozulmasına karar verilmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacıların diğer karar düzeltme itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 03.03.2014 tarih ve 2013/5647 E., 2014/1530 K. sayılı bozma ilamı kaldırılarak hükmün yukarıda anılan sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde iadesine, 24.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.