Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1042 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 9916 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacı vekili, taraflar arasında, 18.01.2007 tarihinde,... Belediyesi'nin sınırları içinde yer alan meydan, bulvar, cadde, sokak ve pazar yerlerinin çöpünün alınması, nakledilmesi, çöp konteynerlerinin bakımı ve temizliği işlerini konu alan hizmet alım sözleşmesi imzalandığını, davalı yüklenicinin çalıştırdığı dava dışı işçi...'ın işçilik alacaklarının tahsili amacıyla açtığı dava sonucunda, kesinleşen mahkeme ilamına dayalı olarak yapılan icra takibi sonucunda, müvekkili tarafından, adı geçen dava dışı işçiye 10.12.2009 tarihinde, 18.533,85 TL ödeme yapıldığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 37.1.1. maddesi uyarınca bu ödemeden davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek, 18.533,85 TL'nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Müflis davalı şirket iflas idaresi vekili, davanın Asliye Ticaret Mahkemesi'nde, kayıt kabul davası olarak açılması gerektiğini, bu nedenle mahkemenin görevsiz olduğunu, daha önce davacı tarafından iflas masasına alacak kayıt talebinde bulunulmadığını, alacağın dayandığı mahkeme kararının kesinleşmediğini, alacağın varlığının şüpheli bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, davalının şirket olması nedeniyle asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine dair verilen kararın, davacı vekilince temyizi üzerine, Dairemizin, 21.06.2013 tarih ve 2013/2895 E., 2013/4313 K. sayılı ilamı ile, iflas tarihinden sonra doğan bir alacağın masa borcu olup olmadığı yönündeki incelemenin, alacağın dayandığı hukuksal ilişkiye göre genel hükümler doğrultusunda genel mahkemelerce tespit edileceği, İİK'nda masa borçları için İİK'nın 235/1. maddesindeki gibi kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki açık bir düzenleme bulunmadığı, mahkemenin, davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan HMUK'nın 1 ve 8. madde hükümlerindeki parasal sınıra göre Asliye ya da Sulh Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulü gerektiği, davalı şirketin 28.05.2009 tarihinde iflasına karar verildiği, davacı tarafça ... 2. İş Mahkemesi'nin kararına dayalı olarak 10.12.2009 tarihinde, yani iflastan sonra icra dosyasına ödeme yapıldığı, buna göre, davacı tarafın BK'nın 147. maddesine dayalı olarak kullandığı rücu hakkına dayalı alacağının iflastan sonra ödenerek doğduğu, bu durumda alacağın, İİK'nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan masa .../... borcu niteliğinde olduğu, bu nedenle, mahkemece, uyuşmazlığın esası incelenip sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, uyuşmazlığın müflisin iflasın açıldığı andaki borçlarının kaydıyla ilgili İİK'nın 235. maddesi kapsamında olduğunun kabulüne dayalı yanılgılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulması üzerine, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; iflasına karar verilen şirketin, iflas idaresi oluşturuluncaya kadar iflas dairesince, iflas idaresi oluşturulduktan sonra ise iflas idaresince temsil edildiği, iflasına karar verilen şirketin iflas tarihine kadar olan borçlarının iflas borçları, iflas kararından sonra, iflasın açılması ve tasfiye işlemlerinin yapılması için yönetim ve temsil hakkına sahip iflas dairesi ve iflas idaresince yapılan işlemlerden kaynaklanan borçların ise masa borcu olduğu, masa borçlarına, sıra cetvelinde yer verilemeyeceği, bunların, tüm alacaklardan önce ödeneceği, ikinci alacaklılar toplantısının yapılmasından sonra uyuşmazlık çözümlenememiş ise, çözümlenemeyen kısım için davaya "masa borcu olarak masaya kayıt ve kabul davası" olarak devam edilmesi gerektiği, davacı tarafın, ... 2. İş Mahkemesi'nin 2009/158 E., 2009/431 K., sayılı ilamı uyarınca, ... 25. İcra Müdürlüğü'nün 2009/13146 E. sayılı icra dosyasına ödemek zorunda kaldığı 15.229,17 TL'nin 11.12.2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı müflis şirketin iflas masasına kayıt ve kabul davası olarak kabulü ve davacıya ödenmesi gerektiği belirtilerek, davanın kısmen kabulü ile, 15.229,17 TL'nin, 11.12.2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı müflis şirketin iflas masasına kayıt ve kabulü ile ödenmesine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1-Dava, dava dışı işçilere ödenen işçilik alacaklarının rücuen tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece uyulmasına karar verilen Dairemiz bozma ilamında belirtildiği gibi, iflas masasının safi (net) mevcudu (masaya giren mal, alacak ve haklar), "alacakların ödenmesine tahsis olunur" (İİK m.184,I,c.1). Buradaki "alacaklar" teriminden maksat, aslında yalnız "iflas alacaklarıdır." İflas alacağı, iflas açıldığı anda müflise karşı hukuken mevcut olan alacaklar yani müflisin iflasın açıldığı andaki borçları olup, iflas masasından istenebilir (masaya yazdırılabilir). İflas masasından istenebilecek (hatta, iflas alacaklarından daha önce ödenecek) olan, bir başka alacak çeşidi de masa alacaklarıdır. Bunun masa bakımından adı "masa borcudur." Masa borçları müflisin değil, (çünkü, müflisin iflas açıldıktan sonra masayı bağlayıcı nitelikte borçlanmasına imkân yoktur.) iflas masasının yaptığı borçlardır. Masa borçları, iflasın açılmasından iflas tasfiyesinin sonuçlanmasına kadar, iflas masası (masa adına iflas dairesi veya iflas idaresi) tarafından yapılan borçlardır. (İİK. m. 248, 303/2) Masa borçları iflas masasından tam olarak ödenir. (örn: İflas kararının ilanı giderleri (m.166;219), defter tutma (m.161;208) giderleri (bkz: m.160), masa mallarının muhafazası için kiralanan depo için ödenecek kira, iflas idaresinin ücreti (m.223,IV), masanın (iflas idaresinin) taraf olduğu davaları takip eden avukatın avukatlık ücreti masa borcudur. Bu sayma, tahdidi değildir; masa borçlarına bazı misaller vermek içindir. Şu halde, masa alacakları (borçları), iflas açıldıktan sonra iflasın tasfiyesi için bizzat masa ( yani, masa adına iflas dairesi veya idaresi) tarafından yapılan borçlardır. Masadan ödenecek alacakların, iflas alacağı ve masa alacağı olarak ikiye ayrılmasının pratik önemi şudur: Masa borcu, iflas masasından tam ve iflas alacaklarından daha önce ödenir (m.248). Oysa, iflas alacaklarının tam olarak ödenmesi çok enderdir (belki yalnız m.206'nın ilk üç sırasındaki imtiyazlı alacaklar tam olarak ödenir.) .İflas alacakları (özellikle m. 206'nın dördüncü sırasındaki imtiyazsız alacaklar), iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında ödenir. İşte bu nedenle, iflas masasından istenen bir alacağın, iflas alacağı mı, yoksa masa alacağı mı olduğunu belirlemenin büyük önemi vardır. (Kuru Baki, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Tamamen Yeniden Yazılmış ve Genişletilmiş 2. Baskı, S. 1212 vd..., 2013). İflasın açıldığı sırada müflise karşı ileri sürülebilecek alacaklar iflas alacaklarını; iflasın tasfiyesi sırasında yapılan masraflarla, iflas idaresinin yükümlü olduğu ya da devraldığı mükellefiyetler de (genel bir ifade ile) masa borçlarını oluşturur. İİK'nın 248. maddesinin kenar başlığı "iflas masrafları ve masanın borçları" şeklindedir. Madde metninde açıkça iflas masraflarının iflas alacaklarından önce ödeneceği belirtilmiş ise de masa borçlarından bahsedilmemiştir. Ancak masa borçlarının da iflas alacaklarından önce ödeneceği doktrin ve uygulamada kabul edilmektedir. (Öztek, Selçuk, İflas Hukukunda Sıra Cetveli Prosedürü ve Sıra Cetveline Karşı Müracaat Yolları, yayımlanmamış doçentlik tezi, s.14; Postacıoğlu, İlhan: İflas Hukuku İlkeleri, İstanbul, 1978, s. 205; 19. HD'nin 27.02.1996 tarih ve 202 E, 1568 K; 20.11.1997 tarih ve 6557 E, 9865 K. sayılı ilamı). İflas masraflarına örnek olarak, iflas kararının ilanına ve gereken yerlere bildirilmesine ilişkin masrafları, defter tutma, malların muhafaza ve satış masrafları, iflas idare memurlarının ücretleri, paraya çevirme ve paylaştırmaya ilişkin harç ve masrafları sayılabilir. Masa borçları ise, iflasın açılmasından sonra ve devamı sırasında masa namına tekeffül edilen ve onun tarafından ödenmesi gereken borçlardır. Masa borçlarına örnek olarak, iflas idaresinin müflisin sanat veya ticaretinin devamı çerçevesinde akdettiği borçları, iflas idaresinin sebepsiz iktisap, haksız fiillerinden doğan borçları ve iflas idaresi tarafından tutulan avukatın vekalet ücretini sayabiliriz. İflas masrafları ve masa borçlarından masa sorumlu olup, müflis sorumlu tutulamaz. Masa alacaklısına alacağının masa tarafından karşılanmayan kısmı için aciz vesikası verilemez. (Öztek, Selçuk, a.g.e s. 17-18) İflas masrafları ve masa borçlarına sıra cetvelinde yer verilmez. Ancak pay cetvelinde gösterilmelidir. İflastan sonra oluşan alacağın masaya kaydı istenemez, ancak bu alacak masa borcu niteliğinde ise masadan tazmin edilir, değilse tasfiyede bakiye kalırsa nazara alınır. İflas idaresi, müflise ait işyerini masanın menfaatini gözeterek işletmeye devam ederse, diğer anlatımla müflisin yaptığı sözleşmeyi feshetmeyip benimser ise bu işletmenin borcu masa borcu niteliğindedir. Alacak, iflastan sonra doğmuş ve masa borcu da değilse, sırasına ve esasına itiraz edilebilecek, İİK'nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve iflas masasının dağıttığı iflas (...) hissesi oranında değil, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan bir alacak niteliğindedir. İflas tarihinden sonra doğan böyle bir alacağın varlığı ve miktarı konusunda bir uyuşmazlık bulunmasa da, inceleme, şikayet yolu ile icra mahkemesine değil, alacağın dayandığı hukuksal ilişkiye göre genel hükümler doğrultusunda iflas masası aleyhine açılan davada genel mahkemelerce tespit edilecektir. Böyle bir davada, davacı, davalı müflisten alacaklı olduğunu iddia eden alacaklı olup, davalı ise iflas idaresidir. İflastan sonra oluşan alacağın masaya kaydı istenemez, tasfiyede bakiye kalırsa nazara alınır.Somut olayda, müflis şirketin 28.05.2009 tarihinde iflasına karar verildiği anlaşılmış olup, dava dışı işçi tarafından davacı aleyhine İş Mahkemesinde açılan dava sonucu hüküm altına alınan alacağın yine iflas tarihinden sonra ödeme yapılmak suretiyle dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan BK'nın 117. maddesine dayalı rücu hakkı (iflastan sonra) doğmuştur. Bu durumda alacak, iflastan önce doğmadığından, sırasına ve esasına itiraz edilebilecek, İİK'nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında değil, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan genel nitelikli bir alacak niteliğindedir.Öte yandan, HMK'nın 297/2. maddesi " Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir." hükmünü içerir. Bu durumda mahkemece, dava konusu alacağın iflastan sonra doğduğu, ancak masa borcu niteliğinde olmadığı, müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve tasfiyede bakiye kalırsa ödenecek bir alacak niteliğinde olduğu gözetilerek, koşullu tahsil hükmü kurulması gerekirken, infazda tereddüt uyandıracak ve uyulmasına karar verilen Dairemiz bozma ilamı ile çelişecek şekilde, hem tahsil hükmü kurulması, hem de kayıt kabul davası olarak kabul edildiğine karar verilmesi doğru olmamıştır. 2-...'nın 141/3. maddesi uyarınca, bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılmalıdır. Dava tarihinde yürürlükte olan HMK'nın 297/1-c maddesi uyarınca, hükmün tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermesi gerekir. Kararlarda bulunması gereken gerekçeler sayesinde taraflar, hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi, karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da HUMK'nın 428. maddesi uyarınca Yargıtay incelemesi sırasında ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanabilecektir. Diğer bir anlatımla, Yargıtay denetimi ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Açıklanmaya çalışıldığı üzere, mahkemece, tarafların tüm delilleri açıkça değerlendirilerek davanın hangi gerekçeyle reddedildiğinin karara yansıtılması gerekirken, yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması, ...'nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkını ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkını ihlâl edecektir. YHGK'nın 07.12.2011 tarih 15-708 E, 737 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere; gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re'sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar (Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usûl Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK'na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (A.g.e., s. 472).Mahkemece, davacı tarafça tahsiline karar verilmesi istenen 18.533,85 TL'nin, 3.304,68 TL'lik kısmı ile ilgili, hükme esas olunan bilirkişi raporunda davanın kabulü gerektiği yönünde görüş bildirmesine rağmen, hüküm fıkrasında 3.304,68 TL'lik talep miktarı yönünden, istemin reddi anlamına gelecek şekilde davanın kısmen kabulü ile 15.223,17 TL'nin tahsiline karar verilmiştir. Davanın reddine karar verilen kısım ile ilgili, yukarıda açıklanan ilkelere uygun gerekçe içermeyen hükmün, bu nedenle bozulması gerekmiştir. 3-Bozma nedenine göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının, şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün re'sen, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile davacı yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 24.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.