MAHKEMESİ: Erzin Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ: 30/12/2008NUMARASI: 2002/1014-2008/221Davacı vekili; davacının davalı kurum bünyesinde 15/11/1989 tarihinden beri işçi olarak çalışmakta olduğunu, 01/01/2000 tarihinden itibaren davalı işveren ile Belediye İş Sendikası arasında yapılan toplu iş sözleşmesi gereklerinin uygulanmadığını, 01/01/2000 tarihinden dava tarihine kadar ödenmediğini iddia ettiği toplu iş sözleşmesinden doğan işçilik alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.Mahkemece davacının kesinleşen işe iade kararına rağmen işe başlatılmadığı iddiası ile işe iade kararında belirlenen ücret ve tazminat alacaklarının tahsili için açtığı 2006/31 esas, 2006/120 karar sayılı dava dosyası mahkemece eldeki dava dosyasında birleştirilen dosyada birleştirilerek hesap bilirkişisinin 12/09/2007 günlü raporuna itibarla davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hüküm davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2-5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 7. maddesinde İş Mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Bu sebeple zamanaşımı def'i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Somut olayda davalı işveren 02/12/2008 tarihinde ıslah dilekçesinin verilmesinden sonra usulüne uygun olarak zamanaşımı defini ileri sürmüş olmasına rağmen, mahkemece sözü edilen savunma üzerinde durulmamıştır. Kısmi dava zamanaşımını kesmeyeceğinden davalının zamanaşımı defi bir değerlendirmeye tabi tutulmalı ve gerekirse bilirkişiden ek hesap raporu alınarak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece davalının zamanaşımı defi dikkate alınmada yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.Kabule göre de;İşe başlatmama tazminatı niteliği itibarıyla tazminat olmakla 4857 sayılı İş Kanunun'da işe başlatmama tazminatı için özel bir faiz türü belirlenmediğinden kanuni faiz yerine 4857 sayılı Kanun'un 34. maddesinde sözü edilen bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilmesi,4857 sayılı Kanun'un 120. maddesi hükmü uyarınca kıdem tazminatını düzenleyen mülga 1475 sayılı İş Kanunu'nun 14. maddesi halen yürürlüktedir. Anılan 14. maddenin 11. fıkrası hükmüne göre kıdem tazminatının gününde ödenmemesi durumunda mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilmelidir. Mahkemece ıslahla arttırılan kıdem tazminatı için fesih tarihi yerine ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi,Hüküm altına alınan toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret alacaklarına 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununun 61.maddesi gereğince bankalarca uygulanan en yüksek işletme kredisi faizine hükmedilmesi gerekirken kanuni faize hükmedilmesi,İş güvencesi kapsamında olan davacının 4857 sayılı Kanun’un 17. maddesinin altıncı fıkrasının açık hükmü gereğince, kötüniyet tazminatına hak kazanmadığı halde toplu iş sözleşmesinde düzenlenen kötüniyet tazminatına hükmedilmesi hatalı olmuştur.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 31/01/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.