MAHKEMESİ: Sakarya İş MahkemesiTARİHİ: 24/02/2009NUMARASI: 2008/431-2008/213Davacı işçi, işe başlatmama tazminatı, boşta geçen dört aylık süre ücreti, kıdem tazminatı farkı, ihbar tazminatı farkı, yıllık izin ücreti farkı ile bir maaş ikramiyenin ödetilmesini istemiştir.Davalı işveren, davacının 28.03.2008 tarihinde işe iade için başvurduğunu, işe gelmemesi nedeniyle 17.04.2008 tarihli davetname ile haklarının hatırlatıldığını ve yasal süre içinde başvurusunu yapması ve haklarını kaybetmemesinin bildirildiğini, davacının süresi içinde işe başlamadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, davacının işe başlama isteğini yasal 10 günlük süre içerisinde bildirdiğinden boşta geçen süreye ilişkin alacağını almaya hak kazanacağı, işe başlatmama tazminatı ve kıdem tazminatı farkına hak kazanamayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 3.536,00.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.Kararı yasal süresi içinde davalı temyiz etmiştir. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 21. maddesinin 5. fıkrasına göre, işçi kesinleşen mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren 10 iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. Aksi halde işverence yapılan fesih geçeri bir feshin sonuçlarını doğurur. 4857 sayılı İş Kanunu'nda işçinin şahsen başvurması gerektiğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. İşçi, işe başlatılma konusundaki iradesini bizzat işverene iletebileceği gibi, vekili ya da üyesi olduğu sendika aracılığı ile de ulaştırabilecektir. İşveren işe iade için başvuran işçiyi 1 ay içinde işe başlatmak zorundadır. Aksi halde en az 4, en çok 8 aylık ücret tutarında belirlenen iş güvencesi tazminatı ile boşta geçen süreye ait en çok 4 aya kadar ücret ve diğer hakları ödenmelidir. İşçinin işe iade yönündeki başvurusu samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. İşçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması halinde, işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla, işçi işverene hiç başvurmamış gibi sonuca gidilmelidir. Bu durumda işverence yapılan fesih,4857 sayılı İş Kanununun 21/5. maddesine göre geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur. Bunun sonucu olarak da, işe iade davasında karara bağlanan işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların talebi mümkün olmaz. Ancak, geçerli sayılan feshe bağlı olarak işçiye ihbar ve koşulları oluşmuşsa kıdem tazminatı ödenmelidir.İşe iade yönündeki başvurunun 10 iş günü içinde işverene bildirmesi gerekmekle birlikte tebligatın postada gecikmesinden işçinin sorumlu olması düşünülemez. İşverenin de işçinin işe başlama isteğinin kabul edildiğini 1 ay içinde işçiye bildirmesi gerekmekle birlikte, tebligat sorunları sebebiyle bildirimin süresi içinde yapılamaması halinde bundan işveren sorumlu tutulamaz. İşverence yasal süre içinde gönderilmiş olsa da, işçinin bir aylık işe başlatma süresi aşıldıktan sonra eline geçen bildirim üzerine makul bir süre içinde işe başlaması gerekir. Burada makul süre işçinin işe daveti içeren bildirim anında işyerinin bulunduğu yerde ikamet etmesi durumunda en fazla 2 günlük süre olarak değerlendirilebilir. İşçinin işe iadeyi içeren tebligatı işyerinden farklı bir yerde alması halinde ise, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 56. maddesinin son fıkrasında izinler için öngörülen en çok 4 güne kadar yol süresi makul süre olarak değerlendirilebilir. Bu durumda işçinin en fazla 4 gün içinde işe başlaması beklenmelidir. Somut olayda, kesinleşen işe iade kararı, davacı işçiye 28.03.2008 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı işçi, aynı tarihte noter aracılığıyla davalı işverene işe iade başvurusunda bulunmuş, davalı işverene söz konusu başvuru 31.03.2008 tarihinde tebliğ edilmiş ve davalı işveren bir aylık süre içerisinde 17.04.2008 tarihinde noterden çektiği ihtar ile davacı işçiye başvuru tarihinden itibaren 1 ay içinde işbaşı yapmasını bildirmiştir. 22.04.2008 tarihinde davacı işçi tarafından işe başlaması için gönderilen ihtar bizzat tebliğ edilmiştir. Bu durumda, işverence yasal süre içinde gönderilmiş davet üzerine davacı işçinin makul bir süre içinde işe başlaması gerekir. Burada makul süre işçinin işe daveti içeren bildirim anında işyerinin bulunduğu yerde ikamet etmesi durumunda en fazla 2 günlük süre olarak değerlendirilebilir. Oysa, davacı işçi, işverenin daveti üzerine, davalı işverene makul 2 günlük süre içinde başvuru yaptığını ispat etmediği gibi, davacının makul süreden çok sonra 05.05.2005 tarihinde işe başlamak için işyerine gittiği taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Bu nedenlerle, işçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması halinde, işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla, işçi işverene hiç başvurmamış gibi sonuca gidilmelidir. Bu durumda işverence yapılan fesih, 4857 sayılı İş Kanununun 21/5. maddesine göre geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur. Bunun sonucu olarak da, işe iade davasında karara bağlanan işe başlatmama tazminatı, boşta geçen süreye ait ücret ve diğer haklar ile kıdem tazminatı farkı, ihbar tazminatı farkı ve yıllık izin ücreti farkının talebi mümkün olmaz. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın davacının boşta geçen süreye ait ücret ve diğer haklarının kabulüne de karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 16.12.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.