Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7035 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 35787 - Esas Yıl 2014





Y A R G I T A Y İ L A M IMAHKEMESİ : İş MahkemesiDAVA : Davacı, kıdem tazminatı ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı İsteminin Özeti:Davacı vekili, davacının davalı huzurevinde değişen alt işverenler nezdinde kesintisiz çalıştığını, iş sözleşmesinin emeklilik sebebiyle davacı tarafından feshedildiğini iddia ederek kıdem tazminatı talebinde bulunmuştur. Davalı Cevabının Özeti:Davalı vekili, davacının iddialarının yerinde olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı kurum ile davalı şirket arasında alt işverenlik ilişkisi olduğu ve davalıların davacının taleplerinden müteselsilen, müştereken sorumlu bulundukları, davacının iş sözleşmesinin emeklilik sebebiyle davacı tarafından feshedildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Temyiz:Kararı davalı idare vekili temyiz etmiştir.Gerekçe:Öncelikle davalı olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yerine tüzel kişiliğe sahip olmayan ..... gösterilmesi mahallinde düzeltilebilir bir maddi hata olduğundan bozma sebebi yapılmamıştır.1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2-Davalı Bakanlığın davacıların taleplerinden sorumlu olup olmadıkları ve sorumlu iseler sorumluluklarının hangi esasa göre belirleneceği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesinin 6. fıkrasında alt işverenlik düzenlenmiştir. Buna göre, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya iş üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.4857 sayılı İş Kanunu'nun 6. maddesinde ise işyeri devri ve bunun iş sözleşmesi ile işçilik alacakları üzerindeki etkisi düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre; işyeri veya işyerinin bir bölümü hukukî bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer. Devralan işveren, işçinin iş süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür. Yukarıdaki hükümlere göre devir halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumludurlar. Ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır.Somut olayda; davacının önce başka bir huzurevinde sonra ise Safiye Gönül Bayar Huzurevinde alt işveren işçisi olarak çalıştığı görülmektedir. Davacının çalışması kesintisiz olmakla beraber alt işveren işçisi olarak farklı işyerleri olan değişik huzurevlerinde geçmiştir. Yukarıda ifade edildiği üzere işyeri devrine ilişkin kurallar, işverenler arasında gerçekleşen ve hukuki işleme dayalı olarak işyerinin bir işverenden diğerine geçmesine sebep devirler için uygulama kabiliyetine sahiptir. İnceleme konusu olayda ise aynı asıl işverenin farklı işyerlerinde alt işveren işçisi olarak çalışma söz konusudur. Dava tarihinde 6552 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmemiş olduğu da dikkate alındığında, aynı işverenin farklı işyerlerinde geçen çalışmaların kıdem tazminatının hesaplanmasında toplanması ancak işçinin işvereninin farklı işyerleri söz konusu olduğunda, yani somut olay özelinde alt işverenin işyerleri açısından mümkündür. Zira halen yürürlükte bulunan mülga 1475 sayılı Kanun’un 14. maddesi yürürlüğe girdiğinde asıl işveren-alt işverenliğin düzenlendiği 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesi yürürlükte olmadığından kıdemin toplanmasına ilişkin düzenleme işçinin işvereni bakımından söz konusu olmaktadır. Bu da somut olayda alt işverenden başkası değildir.Gelinen noktada mahkemece önce davacının talep konusu dönemde hangi huzurevlerinde çalıştığı belirlenmeli, sonucuna göre belirlenen huzurevleri davalı Bakanlığa bağlı ise her bir huzurevindeki kesintisiz çalışmanın en az bir yıl olması durumunda, bu kesintisiz çalışmaların aksi ispatlanamadığından kıdem tazminatına hak kazandıracak şekilde sona erdiği kabul edilerek sona erme tarihindeki ücret ve kıdem dikkate alınarak söz konusu dönem ya da dönemler için ayrı ayrı kıdem tazminatı hesaplanmalıdır. Daha sonra bu kıdem tazminatları toplanarak davalı asıl işveren Bakanlık bakımından hüküm kurulmalıdır. Ancak bu yapılırken kararı temyiz etmeyenler açısından usulü kazanılmış haklar göz önünde bulundurulmalıdır. Eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.Sonuç:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, 09.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.