Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5108 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 31698 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi AVUKAT ...DAVA : Davacı, cezai şart tazminatı alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, isteğin reddine karar vermiştir.Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı İsteminin Özeti:Davalı ile 16.10.2008 tarihinde karşılıklı olarak belirli süreli iş sözleşmesi imzalandığını davalıya kurum tarafından gerekli kooperatifçilik eğitimi verilerek çalışmaya başladığını, sözleşme ile çalışma süresinin 1 yıl olduğunun belirlendiği, 12.06.2009 tarihinde sözleşmenin feshi halinde taraflara ek sorumluluk getiren taahhütnamenin imzlandığını, davalının 15.07.2010 tarihinde istifa ettiğini, davalı tarafa noter ihtarnamesi ile imzladıkları sözleşme ve taahhütnameye göre ödeme yapılamsı şçin ihtar gönderildiğini ancak ödemenin yapılmadığını, davalının işten ayrıldığı tarih itibariyle davacıdan 2.121,47 TL alacaklı olduğunu, bu tutarı takas ettikten sonra 7.897,01 TL alacaklı olduğunu, bu alacağın ayrılma tarihinden itibaren aylık %5 faiziyle birlikte tahsilinin gerektiğini talep ve dava etmiştir.Davalı Cevabının Özeti:İş sözleşmesinin müvekkili ile ...arasında olduğunu, davc??nın davacı olma ehliyetinin bulunmadığını, iş sözleşmesinin belirsiz süreli iş sözleşmesi oldıuğunu, hizmet ve faaliyetin sürekli olduğunu, davaya konu somut olayda objektif şartın yokluğu sebebiyle imzalanmış ve uygulanmış olan sözleşmenin baştan itibaren belirsiz süreli iş sözleşmesi olduğunu, belirsiz süreli iş sözleşmesine hizmet süresi ile ilgili cezai şart konulamayacağını, bu sebeple kararlaştırılan cezai şartın geçersiz olduğunu, cezai şartın karşılıklı ve denk olması gerektiğini, ancak denklik ilkesinin ihlal edildiğini, cezai şartın fahiş olduğunu, cezai şart geçerli olduğuna karar verilse bile hakkaniyete uygun bir şekilde indirilmesi gerektiğini, taahhtnamede öngörülen faizin iptal edilerek kanuni faizin uygulanması gerektiğini, hizmet ilişkisi sürerken işçiye ağır külfet getiren taahhütname imzalatılmasının hukuken geçerli olmayacağını belirterek davanın reddini talep etmiştir.Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, taraflar arasındaki iş sözleşmesi belirsiz süreli olarak değerlendirilerek, süreye bağlı olarak öngörülen cezai şart yönünden kanuni şartlar oluşmadığı, 16.10.2008 tarihli iş sözleşmesinin eki olan 12.06.2009 tarihli taahhütnamenin 1. maddesinde düzenlenen cezai şartın geçerli olmayacağı, belirli süreli iş sözleşmesinin ikinci defa belirli süre öngörülerek yapıldığı, ikinci defa belirli süreli olarak yapılmasını gerektirecek esaslı bir sebebin bulunmadığı, işin doğası gereği davacı kurumun faaliyeti süreklilik arzeden işlerden olduğu, sözleşmenin yenilenerek belirli süreli olarak düzenlenmesini gerektirecek objektif sebep bulunmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar vermiştir.Temyiz:Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Gerekçe:Dava, işçi ile işveren arasındaki belirli süreli hizmet sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart alacağının faiziyle birlikte tahsili davasıdır.4857 sayılı İş Kanunu'nda cezai şarta ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Cezai Şart, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 158-161, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179-180 maddelerinde düzenlenmiştir. 6098 sayılı Kanun'un 420. maddesinde de hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza şartının geçersiz olduğu belirtilmiştir. Genel hüküm niteliğinde olması sebebiyle Borçlar Kanunu dışındaki uyuşmazlıklar bakımında da bu hükümler uygulanmamaktadır. İşçi lehinde tek taraflı ceza şartı içeren sözleşme hükümleri geçerlidir. Bunun yanında ceza şartının özellikle işveren lehine geçerli olabilmesi için karşılıklı olması ve eşit şartları taşıması, denk olması gerekir. Dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendiğinde; davacı kooperatif ile davalı işçi arasında 16.10.2008 tarihli belirli süreli iş sözleşmesi düzenlendiği ve aynı tarihte davalının aday personel olarak işe başlatıldığı, sözleşmenin 1 yıl süreli olduğu, sözleşmenin 10. maddesinde sözleşmeyi haksız olarak feshedenin diğer tarafa işçinin ihbar tazminatına esas giydirilmiş en son aylık ücretinin 6 aylık tutarı kadar cezai şartı ödemekle yükümlü olduğunun kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.Taraflar arasında 16.10.2008 tarihli hizmet sözleşmesinin eki olarak düzenlenen 12.06.2009 tarihli "Taahhütname” başlıklı sözleşme ile davalının asıl kadroya atanması, cezai şart olarak giydirilmiş en son aylık ücretinin 5 katı tutarının %5 faiziyle birlikte ödenmesini kararlaştırılmış, davalı personel 01.07.2009 tarihinden itibaren asıl kadroya atanmış ve personele kurum sicili verilmiştir.Davalı 15.07.2010 tarihli dilekçesi ile; aile durumu sebebiyle işini bırakmak istediğini ve görevinden ayrılmak istediğini beyan ederek 15.07.2010 tarihinde istifa etmiştir. Mahkemece taraflar arasındaki sözleşmenin belirsiz süreli olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de karar dosya içeriğine uygun düşmemektedir. Sözleşmenin belirsiz süreli hale gelmesi cezai şarta ilişkin hükmü geçersiz kılmaz. Davalının 23.06.2011 tarihinde davacı işverene karşı cezai şart adı altında bir borcunun bulunmadığı yerinde görülmez ise davacı tarafça istenilen miktarda olmadığının tespitine yönelik dava açtığı anlaşılmıştır. Mahkemece dava sonucuda; “Davacının fesih tarihindeki bir aylık brüt ücreti 1.161,00 TL, 30,00 TL gıda yardımı, 70,00 TL yemek yardımı, 100,00 TL sosyal yardım olmak üzere toplam 1.361,00 TL brüt olup, aylık ücretin 5 katı 6.805,00 TL cezai şart alacağının bulunduğu, ancak cezanın davacının aylık ücreti dikkate alındığında, fahiş olduğundan ve çalışılan süre de dikkate alınarak, mülga 818 sayılı Kanun'un 161. maddesi gereğince, takdiren %50 oranında indirim yapmak gerekmiştir. Buna göre davalı işverinin davacıdan sözleşme gereği 3.402,50 TL cezai şart alacağı olduğunun tespitine karar verilmiştir.” şeklinde sonuçlanmıştır. Karar Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ... karar sayılı ilamı ile onandığı anlaşılmıştır. Buna göre mahkemece taraflar arasında imzalaan sözleşme ve taahütname uyarınca anılan mahkeme kararı doğrultusunda davacının 3.402,50 TL cezai şart alacağı olduğunun kabulü gerekemektedir. Mahkemece bu miktar üzerinden davanın kabulü gerekirken, davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgilisine iadesine, 17.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.