Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 39 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 35922 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDAVA : Davacı, fazla çalışma ücreti, yıllık izin ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili; davacının davalı belediyede çalışmaya devam ederken 6111 sayılı Kanun'un 16. maddesi uyarınca ihtiyaç fazlası olarak başka kuruma aktarıldığını beyanla davalı Belediyede geçen çalışma sürelerine ait fazla çalışma yıllık izin ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı ... cevabında; davacının 2008 yılına kadar geçici işçi olduğundan bu tarihe kadar yıllık izin hakkının bulunmadığını, fazla mesai yapılmadığını, ulusal bayram ve genel tatillerde varsa çalışmasının karşılığının ödendiğini iddia ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece bilirkişi raporundaki hesaplamalar göre alacakların kısmen kabulüne karar verilmiştir.Karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2-Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda fazla mesai konusunda hesap yapılırken davacı ile birlikte dava açan, menfaat birlikteliği olan tanık anlatımlarına dayanılarak hüküm kurulması hatalıdır. Oysa çalışmanın geçtiği yer resmi kuruma ait olup mesai saatleri resmi mesai saatleridir. Davacı yaptığı işe göre varsa resmi saatler dışında çalıştığını ispat etmesi gerekir. Somut olayda çalışmanın geçtiği Belediyenin işçi kapasitesine ve ihtiyaç fazlası olduklarından başka kurumlara toplu işçi nakillerinin yapılmasına göre işyerinde nakil öncesi fazla mesai yapılmasını gerektiren bir iş bulunmadığı anlaşılmaktadır. Diğer bir anlatımla norm kadro fazlası olup çalışmasına ihtiyaç duyulmadığından başka kuruma nakledilen işçinin fazla çalışma yaptığının kabulü çelişki oluşturur. Kaldı ki davacının da aynı nitelikte dava açan tanıkları dışında başkaca delil sunmadığına göre de ispat edilemediğinden fazla çalışma isteğinin reddine yerine yanılgılı değerlendirme ile kabulüne karar verilmesi bozma sebebidir.3-Taraflar arasında uyuşmazlık davacı işçinin kullandırılmayan izin sürelerine ait ücretlere hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.4857 sayılı İş Kanunu'nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin sona ermesi şarttır. Bu noktada ilişkinin sona erme şeklinin ve feshin haklı olup olmadığının önemi bulunmamaktadır.Açıklandığı üzere kullanılmayan yıllık izin, ancak iş sözleşmesinin feshedilmesi ile alacağa dönüşür. 6111 sayılı Kanun'un 166/(5) maddesinde “Ataması tekemmül ettirilen işçiler, çalıştıkları kuramlarınca atama emirlerinin tebliğini izleyen günden itibaren beş iş günü içinde yeni görevlerine başlamak zorundadırlar. Bu süre içinde yeni kurumunda işe başlamayan işçilerin atamaları iptal edilerek 22.05.2003 tarihli ve 4857 sayılı Kanun'un 17. maddesine göre iş sözleşmeleri sona erdirilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Bu durumda davacı anılan kanuna göre nakil olup yeni işyerinde çalışmaya başladığına göre iş sözleşmesi feshedilmiş olmadığından izin ücretini isteyemeyeceğinden talebin reddine karar verilmesi gerekir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 19.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.