Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3697 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 3226 - Esas Yıl 2016





Y A R G I T A Y İ L A M IDAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, ilave tediye, fazla mesai ile yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili, Muş 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2008/711 esas sayılı dosyası ile fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak 100,00 er TL kıdem - ihbar tazminatı, ilave tediye, fazla mesai, izin ücreti, kötüniyet tazminatı, kıdem teşvik primi ve 300,00 TL ücret alacağının tahsili istemi ile dava açtıklarını, mahkemece talep edilen miktarlarla bağlı kalınarak hüküm kurulduğunu ve kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini belirterek bakiye kıdem, ihbar tazminatı, fazla mesai, yıllık izin ve ilave tediye ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili zamanaşımı def'inde bulunmuş ve davanın reddini istemiştir.Mahkemece, kısmi davada benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda bakiye kıdem - ihbar tazminatı, fazla mesai, yıllık izin ve ilave tediye ücreti alacakları hüküm altına alınmıştır.Karar süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2-Zamanaşımı def'inin süresi içinde ileri sürülüp sürülmediği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı sebeplerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir.5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 7. maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447. maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı Kanun'un 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def'i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Kanun’un yürürlükte olduğu dönemde 319. madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı def'i cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir.Anılan Kanun'un 317. maddesinde, cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak, durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, bir defaya mahsus olmak ve iki haftayı geçmemek üzere ek bir süre verilebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir, düzenlemesine yer verilmiştir.Somut olayda, dava dilekçesi davalı tarafa 31.03.2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı İçişleri Bakanlığı vekili 10.04.2015 tarihinde, iki haftalık kanuni süre içerisinde mahkemeye başvurarak zamanaşımı def'ini de kapsar şekilde cevap süresinin uzatılması talebinde bulunmuştur. Mahkemece, cevap süresinin uzatılmasına ilişkin verilen karar, davalı vekiline 27.04.2015 tarihinde tebliğ edilmiş ve davalı taraf aynı tarihte verdiği cevap dilekçesi ile zamanaşımı def'inde bulunmuştur. Bu durumda kanuni süresi içerisinde dava dilekçesine karşı zamanaşımı def'inde bulunulduğu kabul edilerek bir karar verilmesi gerekirken cevap dilekçesinin süresi içerisinde ibraz edilmediği ve kanuni süre içerisinde zamanaşımı def'inde bulunulmadığı kabul edilerek sonuca gidilmiş olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.Kabule göre de 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 13/J. maddesi uyarınca davalı Bakanlık harçtan muaf olmasına rağmen mahkemece, yargılama harcından sorumlu tutulması hatalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan sebepten BOZULMASINA, 15.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.