MAHKEMESİ : Bakırköy 1. İş MahkemesiTARİHİ : 29/04/2013NUMARASI : 2011/275-2013/327Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili müvekkili işçinin davalıya ait işyerinde 03.11.2004-27.09.2010 tarihleri arasında okul öncesi öğretmeni olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin gerçekte işveren tarafından feshedildiğini, buna rağmen davacıya zorla ibraname ve istifa dilekçesi imzalatıldığını belirterek kıdem tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, davacının kendi isteği ile işten ayrıldığını, istifa dilekçesinin davacı tarafından verildiğini, davacının ödenmeyen işçilik alacağının bulunmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, iş sözleşmesinin davalı tarafça haklı sebep olmaksızın feshedildiği gerekeçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2-4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 401. maddesine göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücret göz önünde tutularak belirlenir.4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma şartlarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Kanun’un 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece re'sen araştırılmalıdır. Çalışma hayatında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek ünvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.Somut olayda, dava dilekçesinde 2.100,00 TL aylık ücret alındığı iddia edilmektedir. Davalı taraf, resmi kayıtlardaki ücretin esas alınması gerektiğini savunmuştur. Davacı şahitleri, davacının ücretinin 2.100,00 TL olduğunu, bir kısmının bankadan, geri kalanının elden ödendiğini beyan etmişlerdir. Bilirkişi, iki ihtimalli hesaplama yaparak iddia ve savunmanın belirttiği ücret miktarına göre alacak miktarını göstermiştir. Davacı şahitlerinin beyanlarına göre kabul edilen ücrete göre yapılan hesaplama mahkemece hükme esas alınmış ise de, yukarıda açıklanan şekilde emsal ücret araştırması yapılarak sonucuna göre tüm deliller birlikte değerlendirilerek aylık ücretin tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli görülmemiştir.3-Ödeme, borcu sona erdiren işlemlerden olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekmektedir.Dosya kapsamında bulunan 12.10.2010 tarihli ve üzerinde ''K.T. Eylül 2010'' açıklaması bulunan 1.965,00 TL tutarındaki ödemenin hangi alacağa istinaden yapıldığı taraflardan sorularak, dava konusuna ilişkin yapıldığının tespit edilmesi halinde, alacak miktarından mahsup edilmesi gerekmektedir. Belirtilen ödeme üzerinde durulmadan sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine, 26.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.