Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 32467 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21449 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İstanbul 6. İş MahkemesiTARİHİ : 09/04/2013NUMARASI : 2009/1086-2013/353Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili davacının davalı Vakfın İstanbul Esnaf hastanesinde 21.02.2009-28.04.2009 tarihleri arasında kalp damar cerrahisi klinik şefi olarak aylık 25.000,00 TL ücretle kesintisiz olarak çalıştığını,ücret alacaklarının ödenmemesi sebebiyle işten ayrıldığını, 50'ye yakın açık kalp ameliyatı yaptığını ileri sürerek, 53.927,85 TL ücret alacağının faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.Davalı vekili davacının 17.03.2009 tarihinde işe başladığını, maaşının başta 3.000,00 TL olduğunu, sonradan yapılan görüşmeler ile brüt 1.800,00 TL olması yönünde anlaşıldığını, ayrıca %25 doktor hizmetlerinden ve %30 yatan hasta doktor hizmetinin doktora ait olması yönünde anlaştıklarını, doktor tarafından düzenlenecek faturaların ibrazından sonra ücretlerinin ödeneceğini, buna ilişkin hiçbir faturanın sunulmadığını, maaş ödemelerinin eksiksiz yapıldığını beliirterek, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, davacının, davalıya ait işyerinde kalp damar cerrahı klinik şefi olarak 21.02.2009-28.04.2009 tarihleri arasında iki ay yedi gün süre ile 11.500,00 TL aylık net ücret ile çalıştığı, ücret alacağına hak kazandığı, davalı tarafça bankadan 1.905,08 TL ödeme yapıldığı, bakiye ücretlerin ödenmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Karar, kanuni süresi içinde taraflarca temyiz edilmiştir.1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2-Ücret alacağının belirlenmesinde esas alınması gereken hizmet süresi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.İşçinin işyerinde fiilen çalışmaya başladığı tarih, bir yıllık sürenin başlangıcıdır. Tarafların iş ilişkisi kurulması yönünde varmış oldukları ön anlaşma bu süreyi başlatmaz. Yine iş sözleşmesinin imza tarihi yerine, fiilen iş ilişkisinin kurulduğu tarihin, kıdem tazminatına hak kazanma ve hesap yönünden dikkate alınması gerekir. İşçinin çıraklık ilişkisinde geçirdiği süreler de kıdem tazminatına esas alınmayacak, buna karşın deneme süresi kıdemine eklenecektir.İşçinin en az bir yıllık çalışması aynı işverene ait işyeri ya da işyerlerinde geçmiş olmalıdır. Kural olarak aynı guruba ya da holdinge bağlı farklı tüzel kişiliği haiz şirketlerde geçen hizmetlerin birleştirilmesi mümkün değildir.1475 sayılı Kanun'un 14/2. maddesi, işçinin aynı işverene bağlı olarak bir ya da değişik işyerlerinde çalıştığı sürelerin kıdem hesabı yönünden birleştirileceğini hükme bağlamıştır. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanun'un 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet sözleşmesine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Kanun'un 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge veya yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür delillerin bulunmaması salt, bu sebebe dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması şartıyla, bordro şahitleri veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken komşu işyerleri kayıtlı çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kim diğer delillerle dahi sonuca gitmek mümkündür.Dosya içeriğinden, davacının 21.02.2009-28.04.2009 arasında çalıştığını ileri sürdüğü, davalının ise 18.03.2009-28.04.2009 tarihleri arası çalıştığını iddia ettiği, iş sözleşmesinde çalışma başlangıç tarihinin 17.03.2009 olarak belirtildiği. İşyeri protokol kayıt defterinde davacının 12.03.2009 tarihinde imzasının bulunduğu, davacı şahidinin, davacının Şubat ayı itibariyle davalı ile anlaşma yaptığını ve çalışmaya başladığını, davalı şahitlerinden birinin, yaklaşık 1.5 ay çalıştığını, diğerinin 1,5-2 ay çalıştığını beyan ettikleri, işveren yetkilisince yazılan ve davacının çalışmak üzere tavsiye edildiği iki adet 17.03.2009 tarihli yazıda, davacının çalışma için tavsiye edildiği anlaşılmıştır.Somut olayda, mahkemece şahit beyanlarına dikkate alınarak, davacının iddia ettiği tarihler arasında davalıya ait işyerinde çalıştığı kabul edilmiş ise de, şahitlerin işe başlama tarihi ile ilgili net beyanda bulunmamaları karşısında, her ne kadar iş sözleşmesinde işe başlama tarihi 17.03.2009 olarak belirtilmiş ise de, işyeri protokol kayıt defterinde davacının 12.03.2009 tarihinde işyerinde çalıştığına dair kayıt bulunduğundan, davacının 12.03.2009 tarihinde çalımaya başladığı kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 19.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.