Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 30159 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 20019 - Esas Yıl 2015
Y A R G I T A Y İ L A M IMAHKEMESİ : Ankara 8. İş MahkemesiTARİHİ : 19/03/2013NUMARASI : 2010/111-2013/195DAVA : Davacı, kıdem tazminatı farkı, yıllık izin ücreti ve ikramiye alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı İsteminin Özeti:Davacı vekili, davacının davalı dernekte doktor olarak çalıştığını, kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti ve ikramiye alacakları olduğunu belirterek bunların hüküm altına alınmasını istemiştir. Davalı Cevabının Özeti:Davalı vekili, davacının alacağı olmadığını, istifa ederek işten ayrıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak davacının talep ettiği kıdem tazminatı alacağının bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Temyiz:Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.Gerekçe:Davacının iş sözleşmesinin kim tarafından ne şekilde sona erdirildiği ve davacının kıdem tazminatı alacağı olup olmadığı taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.İş sözleşmesini haklı sebep bulunmaksızın kendisi fesheden işçi kıdem tazminatına hak kazanamaz. Somut olayda, davalı kurumun 2006 yılında yayınladığı bir duyuru ile çalışanların kendi istekleriyle ayrılmak istemeleri durumunda kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücretlerinin ödeneceği ifade edilmiştir. Daha sonra 2007 Yılında bu uygulamadan vazgeçildiğine dair karar alındığı görülmüştür. Davacının da uyulamadan vazgeçildiğine dair karar alındıktan sonra 2006 yılındaki duyuruda belirtilen alacakların ödenmesi şartıyla kendi isteğiyle işyerinden ayrılmak istediğini işverene bildirdiği tespit edilmiştir.Davacının işverenin yönlendirmesi ve işverenin davranışına güvenerek bu dilekçesini verdiğinin kabulü halinde kıdem tazminatına hak kazanacağında tereddüt edilmemelidir. Ancak somut olayda davacının 2006 yılında işverene aynı taleple başvurduğu ve işverenin bu talebi kabul etmediği görülmektedir. Öncelikle 2006 yılında yapılan duyurunun işverenin yönetim hakkını ortadan kaldırdığının ve tartışmasız mutlak bir şekilde uygulanacağının ileri sürülmesi yerinde olmayacaktır. Zira duyuruda kullanılan ifadeler işverenin her başvuruyu kabul edeceği şeklinde anlaşılmaya müsait değildir. Bir başka ifadeyle işverenin takdir hakkı bulunmaktadır. Bu itibarla söz konusu duyuru icaba davet olarak kabul edilmelidir.Davacının 2006 yılındaki başvurusu üzerine işverenin davacının talebini işyeri gerekleri sebebiyle kabul etmemesi neticesinde; davacı artık davalı işverenin tutumunu bilmektedir. Bu nedenle de davalı kurumun işçiyi yönlendirmesi ya da güven oluşturmasından bahsedilemez. Bir diğer deyişle işçinin 2007 yılındaki başvurusunun artık makul bir yanılgıya dayandığı söylenemez.Gelinen noktada işçinin haklı bir sebep yokken bizzat kendisi tarafından iş sözleşmesinin fesihle sona erdirildiği, bu feshin haklı sebebe dayanmadığı dosya kapsamına uygun düştüğünden davacının kıdem tazminatı talebinin reddi yerine kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.Sonuç:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, 04.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.