MAHKEMESİ : Ankara 18. İş MahkemesiTARİHİ : 23/05/2013NUMARASI : 2012/226-2013/245Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 24.09.2008 tarihinde bir yıl belirli süreli hizmet sözleşmesi imzalandığını ve sözleşmenin 10. maddesinde çalışma süresine ilişkin cezai şart düzenlendiğini, hizmet sözleşmesinin objektif şartın yokluğu sebebiyle imzalandığı anda belirsiz süreli iş sözleşmesine dönüştüğünü, müvekkilinin 04.12.2009 tarihinde işten ayrıldığını, iş sözleşmesinin feshinin haklı sebebe dayalı olduğu yönünde bir iddialarının bulunmadığını, davalı işverence iş sözleşmesinin feshi sebebiyle davacıdan cezai şart talep edildiğini, davacının talep edilen cezai şartı ödediğini, ancak cezai şart hesabının hatalı yapıldığını ve davalı işverenin sebepsiz zenginleştiğini belirterek ödenen miktarda cezai şart borcu olmadığına, ödenen miktarın ödeme tarihinden itibaren kanuni faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili davacının cezai şartı 15.01.2010 tarihinde ödediğini ve davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, menfi tespit davası için kanunda öngörülen bir yıllık dava açma süresinin geçtiğini, davacının iş sözleşmesinin asgari süreli olup bu tür sözleşmelerde cezai şart kararlaştırılmasının hukuken mümkün ve geçerli olduğunu, ayrıca cezai şartın her iki taraf içinde kararlaştırıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, toplanan delillere dayanılarak, menfi tespit ile sebepsiz zenginleşmede iade için öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının talebinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.Davacının ödemede bulunduğu tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 66. maddesinde, “Haksız surette mal iktisabından dolayı ikame olunacak dava, mutazarrır olan tarafın verdiğini istirdada hakkı olduğuna ıttılaı tarihinden itibaren bir sene müruriyle ve her halde bu hakkın doğduğu tarihten itibaren on senenin müruriyle sakıt olur. Eğer mal iktisabı mutazarrır olan taraf aleyhinde bir borç teşkilinden ibaret ise, mutazarrırın hakkı müruru zaman ile sakıt olmuş olsa bile, bu borcu ifa etmez.” denilmiştir.Hükümden de anlaşıldığı üzere, sebepsiz zenginleşme bakımından biri kısa diğeri uzun olmak üzere iki tip zaman aşımı öngörülmüştür. Kısa olan zamanaşımı süresi bir yıl iken uzun olan zamanaşımı süresi on yıldır. Bu zamanaşımı sürelerini birbirinden ayıran nokta ise işlemeye başladığı anlarının farklı olmasıdır. Kısa zamanaşımı süresi, geri alma hakkının öğrenildiği anda işlemeye başlarken uzun zamanaşımı süresi geri alma hakkının doğduğu anda işlemeye başlar.Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde zamanaşımı def'inde bulunan davalının, davacının geri alma hakkını cezai şartın ödenmesi anında öğrendiğini ve dolayısıyla davacının sebepsiz zenginleşme kaynaklı iade talebinin zamanaşımına uğradığını ispatlaması gerekmektedir. Bu husus davalı tarafından ispatlanamadığından davacının geri alma hakkını öğrendiğini iddia ettiği tarihin kısa zamanaşımının başlangıç tarihi olarak kabul edilerek davacının iade talebinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı değerlendirilmelidir. Şayet zamanaşımı savunmasının yerinde olmadığı sonucuna ulaşılırsa davanın esasına girilerek karar verilmelidir. Mahkemece bu esaslara aykırı olarak hatalı değerlendirme ve eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir. Bozma sebebine göre sair temyizlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 30.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.